Bros traducir turco
875 traducción paralela
After Ringling Bros., Barnum and Bailey.
Ringling'den sonra Bros., Barnum ve Bailey.
FOURCHAUME AND CASTAGNIER BROS.
FOURCHAUME VE CASTAGNIER KARDEŞLER.
For Warner Bros. Delly went with me.
Warner Bros. filmi. Delly de benimle geldi.
Yes, your window will face Warner Bros.
Evet. Sen pencerenden Warner Brothers'ı göreceksin.
They're the Yu Mien bros. Of Mu Yung
Mu Yung'un Yu Mien biraderleri
She'd been an Arab extra at Warner Bros., huh?
Bu adam ne derdi? "Warner kardeşler" de ekstradan bir Arap mı, ha?
That was not too cool, bros.
Bu hiç iyi olmadı, çaylak.
You little wretch! Look... here's that brooch you wanted.
Seni küçük yaramaz, bak istediğin broş burada.
Here you are. Diamond brooch.
Al sana bir broş.
He'd have flailed the living daylights out of her... and then helped put lard on her welts and bought her a diamond brooch.
O'nu pataklayarak bir güzel tozunu silkelerdi ve daha sonra da elmas bir broş alırdı.
If ever Judy had to knock them for a row of pins....
Eğer Judy bir dizi broş için gidip...
- What about the brooch?
- Peki ya broş? - Broş mu?
Brooch.
Broş.
This brooch and these rubies are going to send you to the gallows.
Bu broş ve yakutlar seni darağacına gönderecek.
The brooch?
Broş mu?
The broach I lost at the Tower.
Kulede kaybettiğim broş.
I've a pin and bracelet he gave me worth more than $ 1,000.
Onun bana verdiği bir broş bir de bilezik var. Bin dolardan fazla eder.
Where did that bracelet come from, and that brooch?
Şu bilezik ve broş nereden geldi?
Sorry I never had a chance to give you a brooch like this.
Bunun gibi bir broş verme fırsatım olmadığı için özür dilerim.
Then a gold brooch...
Altın bir broş...
Here is a little brooch for you with the Carpathian arms on it.
Sana küçük bir broş. Üstünde Karpatya arması var.
It's a brooch for a woman.
Bu broş bir kadına layık.
I came across your private accounts. That pin ain't down for two cents.
Bu öğleden sonra şans eseri senin özel hesabına rastladım, o broş iki sent bile etmez.
With a garnet brooch, a cane and an ear trumpet.
Lal taşından bir broş, bir baston ve bir kulak borusu.
Well, you could buy me a pin or some beads.
Peki, bir broş ya da boncuk alabilirdin.
It's a brooch pin.
O bir broş iğnesi.
The brooch!
Broş!
The green brooch.
Yeşil broş.
We became engaged, and he gave me a great big old green-glass brooch.
Nişanlandık ve bana kocaman yeşil camdan bir broş hediye etti.
Everybody needs a pin.
Herkes broş istiyor.
- I didn't steal no pin.
- Ben broş falan çalmadım.
Now, Ralph, the pin ain't worth that much, and beside that it's hot.
Ralph broş o kadar etmez. Zaten haber duyuldu.
Tell me, was Diana wearing a diamond pin the night she flew out of the Kosterman house?
Söylesene, Kosterman malikanesinden kaçtığı gece Diana'nın üzerinde elmas bir broş var mıydı?
- All right, let's have the pin.
- Tamam, broşu alalım. - Broş bende değil.
- The pin's in my office.
Broş ofisimde.
Ah! There, that's a likely little brooch that.
Ne kadar güzel bir broş küçükhanım.
I noticed a brooch on her jacket similar to the cuff-link in the final interrogation of the murdered steward's hostess friend.
Öldürülen erkek hostesin kız arkadaşını sorguladığımız görüşmede kızın ceketinde, o kol düğmesine benzeyen bir broş fark ettim.
A broach?
Broş?
Gold serpent brooch 400 BC Greek
Yılanlı altın broş, MÖ 400 Yunan üretimi.
Or maybe she's like his little wee-wee for a brooch?
Ya da ufaklığı broş olarak kullanmak ister?
- I'm looking for a brooch.
- Evet bir broş.
The brooch.
Broş.
What a lovely brooch!
Ne güzel bir broş!
Yet, in the dark we may lose the trail, or miss a sign, like that brooch.
Ama karanlıkta yolu kaybedebiliriz veya bir işareti atlayabiliriz şu broş gibi mesela.
I can make a hat or a brooch or pterodactyl...
Bir broş ya da pterodaktil yapabilirim...
- I saw a brooch
- Bir broş gördüm.
Such a cute little brooch
Öyle güzel küçük bir broş ki!
I want a brooch for 300 marks
300 marka bir broş almak istiyorum.
My God, hurry up Any brooch for 300 marks
Tanrım, acele eder misin? 300 marka nasıl broş varsa olur.
It's a pretty brooch, don't you think?
Çok güzel bir broş, öyle değil mi sence?
The brooch will come undone directly.
Broş doğru durmayıp bükülecek.