Brow traducir turco
503 traducción paralela
What the critics describe as a high-brow shocker.
- Evet. Eleştirmenlerin çatık kaşlı şok edici dedikleri şey.
Now... when a high-brow shocker occurs in real life, does the public call in the actor?
Şimdi. Şimdi gerçek hayatta çatık kaşlı bir şok edici olduğunda halk ona aktör mü der?
Money that I ground out of this province by the sweat of my brow?
Bu eyalet için alın terimle kazandığım paranın, ha?
Can you believe that lovely brow conceived of Frankenstein?
Bu şirin alnın Frankenstein'ı yarattığına inanabiliyor musunuz?
The only bath a person gets up here is by the sweat of the brow.
İnsanın kaşlarından bir damla tek akıtmadan duran tek banyo buydu.
At 7 : 00 when it was all over... I came out of hiding... and came face to face... with the exhausted doctor, wiping his brow.
Saat 7'de her şey sona erince saklandığım yerden çıktım ve alnındaki teri silmekte olan yorgun doktorla yüz yüze geldim.
Well, fan my brow!
Güzel, hemşeriyiz!
Would you deny to a man the price of his own daughter - what he's brought up, he's fed, he's clothed by the sweat of his brow - until she growed big enough... to be interesting to you two gentlemen?
Bir erkeğe, koca kız olup iki beyfendinin dikkatini çekene kadar... yetiştirdiği, beslediği, alın teriyle giydirdiği kızının fiyatını... çok görebilir misiniz ki?
I have not your imposing appearance, your chin, your brow.
Sizin etkileyici görünüşünüz, çeneniz, alnınız bende yok.
" Mark you the fool with crown upon his ugly brow
" çirkin alnının üzerindeki tac ile soytarılığını damgalıyor.
His face is like the tan His brow is wet with honest sweat...
Yüzü bronzlaşmış gibi, kaşları dürüst terlerle ıslanmış...
And the tongue of a liar! But he who would steal the All-Seeing Eye... from the very brow of the goddess must be neither a thief nor a braggart, but a hero.
Ama Her Şeyi Göre Gözü çalacak olan... yalancı yada hırsız değil, kahraman olur.
Look at the perspiration on your brow.
Alnınızdaki şu tere bakın.
One suspicious look ; one eye of the lift brow, oh...
Bir şüpheli bakış, bir kal kaşdırış, of.
The laurels adorning his father's brow have sprouted overnight on my son's.
Babasının alnını süsleyen şan şeref, bir gecede oğlumda filizlendi.
Come on, Mr. D., what is darkening your brow?
Haydi, bay. D., yüzünü ne karartıyor?
Earned by the sweat of my brow.
Alnımın teriyle kazanılan.
Though yet of Hamlet, our dear brother's death, the memory be green and that it us befitted to bear our hearts in grief and our whole kingdom to be contracted in one brow of woe, yet, so far, hath discretion fought with nature
Sevgili kardeşimiz Hamlet'in ölümü, bütün acılığıyla içimizde henüz. Yüreğimiz yaralı ve bütün krallığımız, kederli çatılmış bir tek kaş sanki. Bize de bu yakışır.
See what a grace was seated on this brow - an eye like Mars, to threaten and command, a stature like the herald Mercury new lighted on a heaven-kissing hill.
Şu alımlı, görkemli yüze bak bir. Mars'ın gözleri bu gözler, kükrerken savaşta. Çevik Hermes, haberci, böyle dururdu göklere yakın bir tepenin başında.
Without realizing it, I'd glimpsed on her brow a reflection of the peace of the dead.
Kavramaksızın, kaşının üzerindeki ölümün... getirdiği huzurun yansıması gözüme takıldı.
Heavy beads of sweat covered his brow and cheeks, and his expression told of great anguish.
Alnı ve yanaklarından boncuk boncuk ter vardı... ve ifadesi çok acı çektiğini gösteriyordu.
The same eyes, the same high brow
Aynı gözler, aynı zeka.
"You'll earn your bread by the sweat of your brow."
"Kendi ekmeğimizi kendi alın terimizle kazandığımızda..."
Uncertain, coy, and hard to please When pain and anguish ring the brow, A ministering angel thou!
Belirsiz, sırlı ve zor olan acı ve ızdırap çevreni sardığında, fısıldayan bir meleksin!
A shapely nose, a small mouth, white teeth, well-proportioned ears, a clear brow, a long neck with no wisps of hair at the nape.
Hoş bir burun, küçük bir ağız beyaz dişlerle tamamlanmalı. Ve tabii ki, Kulakları çok belliyse ya da uzunsa, reddedilecektir. Uzun boyunlu olmalı ve seyrek saç telleri olmamalı.
Look you, Cassius, the angry spot doth glow on Caesar's brow, and all the rest look like a chidden train.
Görüyor musun Cassius? Sezar'ın kaşları çatılmış öfkeden. Ötekilerin de azarlanmış bir hâli var.
Wipe my brow.
Alnımı sil.
- It was a little too low brow for you, wasn't it?
- Biraz sıkıcıydı, değil mi?
Ilene, feel his brow.
- İlena anlına baksana.
I wouldn't give'em the sweat off my brow!
Onlara terimin bir damlasını bile vermeyeceğim.
Now as the symbol of honor and dignity, let us beplume him and helmet his brow.
Şimdi şeref ve haysiyet sembolü olarak, tüylerle süslenmiş kaskı verelim.
Oh, would to God that the inclusive verge... of golden metal that must round my brow... were red-hot steel, to sear me to the brain.
Tanrım, keşke alnımı saracak olan o altın kasnak kor gibi kızgın çelikten olsa da beynime kadar işleyip yaksa beni.
Smooth the lines from your brow, my dear.
Kaşlarını çatma, tatlım.
Why this madness of the chase... this boiling blood and smoking brow?
Bu kovalama çılgınlığı bu asabiyet ve bu çatık kaş ne için?
Show us your wrinkled brow.
Pörsümüş alnını göster bize.
" and the sight has chilled her bosom, stopped her breath and paled her brow.
"... karşısındaki manzara dondurdu göğsünü, durdurdu soluğunu, soldurdu yüzünü.
Just admiring the sweat of your brow.
Alnının terine hayranlık duyuyorum.
Either you go up there and tell him it was you who did it and chop it off clean so he never comes crying to you again or you hold his hand, wipe his poor, perspiring brow fan his smoldering, dampened ego so it can burst up into flames and burn...
Ya oraya gider, o işi yapanın sen olduğunu anlatıp, meseleyi kökünden halledersin ki böylece bir daha salya sümük koşmaz sana ya da elinden tutar, ter içindeki o lekeli alnını silip için için yanan, körelmeye yüz tutmuş egosuna hava basıp yeniden canlanmasını sağlarsın.
We our Uncle Aron celebrate And with our song Ornament his brow
Biz, Aron amcayı kutlar ve şarkımızla alnını süsleriz.
I'll lay you five to one, George Pratt, your first kid has a squint and a wrinkled brow!
Bire beş bahse varım George Pratt, senin ilk çocuğun şaşı ve onun buruşuk bir alnı olacak.
Brow-beating me isn't gonna make her give it to you to invest in some harebrained scheme.
Beni azarlaman, annemin o parayı saçma sapan planına yatırım yapman için vermesini sağlamayacak.
Look at the clothes he bought with the sweat of our brow!
Alın terimizle aldığı kıyafetlere bakın!
Even though your brow gives a youthful glow
Gençliğinin kanıtı olarak, alnın kızarsa da
But will you take advantage of a man's nature do him out of the price of his own daughter, what he's brought up fed and clothed by the sweat of his brow till she's growed big enough to be interestin'to you two gentlemen?
Ama siz iki beyfendinin ilgisini çekicek yaşa gelinceye kadar... kendi alnının teriyle kızını yetiştirmiş, beslemiş, giydirmiş... bi adamın durumundan yararlanıp... öz kızının bedelini ondan esirgiycek misiniz?
I don't have your imposing appearance, your figure, your brow.
Bende sizdeki etkileyici görünüm, bu yüz, bu kaş göz yok.
" Pop out all over my brow
" kaplayacak çehremi
Over the brow of my female nakedness
Kadınsı çıplaklığımın kenarında
Lying there, scratched and swollen your brow burning, in your world, your bath.
Orada yatıyorsun, tırnak izleri ve şişliklerinle yanıyor alnın, kendi dünyanda, küvetinde.
Fie, fie, unknit that threatening unkind brow... and dart not scornful glances from those eyes... to wound thy lord, thy king, thy governor.
Ayıp, ayıp! Alnını öyle düşmanca kırıştırma, Gözlerinden de haince bakışlar fırlatıp,
Then goes he to the length of all his arm and with his other hand thus o'er his brow
Sonra kolu yetesiye uzaklaştı geri geri.
Take in the brow!
- Herkes yerlerine!