Buffet traducir turco
1,141 traducción paralela
No, no, we can share the buffet table.
Yemek masasını paylaşırız.
He's still at the all-you-can-eat buffet place in the mall.
Aışveriş merkezindeki ne kadar yiyebilirsen dükkanında herhalde.
- Your buffet table of love.
- İşte size açık büfe aşk.
As you can see, I am not only a master of the buffet.
Gördüğün gibi, sadece usta bir alaska-frigo'cu değilim
Guess you know, we have an "all you can eat" buffet by the pool?
Bir açık büfemiz olduğunu biliyor muydun?
Roxie, Would you show Mr. Rubble the buffet?
Taşıl, Bay Moloztaş'ı büfeye götürür müsün?
He went off to the buffet with some show-girl.
Bir dansçı kızla birlikte büfeye gitti.
He sent her to take me to the buffet, so i couldn't stop Fred from gambling.
Fred'in kumar oynamasına engel olmayayım diye beni açık büfeye götürdü.
So, yeah, I'm pretty much open to a buffet of possibilities.
Yani evet, çeşitli olasılıklara açığım.
- That's the prime rib buffet. $ 5.99.
- Nedir bu? - İlk büfe 5-99.
Buffet is over here by the bar.
Büfe bu tarafta. Barın yanındaydı.
Where you got the buffet down here?
Büfe şu an burada.
The buffet was over here, the blackjack was over here, the bar used to be over here.
Blackjack de buradaydı. Bar da buradaydı.
Forthe buffet.
Açık büfe için.
Cold buffet's on the left, wine and champagne on the right.
Soğuk büfe solda, şarap ve şampanya sağda.
I have to be at the Luxeuil station buffet on the 13th at 12 o ´ clock.
Ayın 13'ünde, saat 12'de Luxeuil istasyonunun büfesinde olmalıyım.
No less then Bill Gates mourn about the attempte to buy them.
Her birinin değeri milyonlarla ifade ediliyor. Almaya çalışmak için Bill Gates ve Warren Buffet gibi olmak gerekiyor.
He feeds on it. And you're giving him an all-you-can-eat buffet?
Onun dilediği kadar enerjiyle beslenmesine izin mi vereceksin?
- It was an all-you-can-eat buffet.
- Kova mı? - Açık büfeymiş.
Hey, you like the buffet here, right?
Buranın büfesini seviyorsun, değil mi? Seviyorum.
I'm gonna go with the buffet. Nothing for me, thanks.
Ben bir şey istemiyorum, teşekkürler.
I thought you wanted the buffet.
Açık büfeden yemek istediğini sanıyordum.
Yes? Are you also having the buffet, sir?
Siz de büfeden mi yiyorsunuz efendim?
I told you, he was acting like a maniac with his little buffet scheme!
Büfe numarası yüzünden manyak gibi davranıyordu.
It's a coupon for the buffet.
Açık büfe kuponu. Odayla beraber verdiler.
A buffet coupon? Can I bet it?
Bununla oynayabilir miyim?
Hey. How was the buffet?
Büfe nasıldı?
Jimmy Buffet in town?
Jimmy Buffet şehre mi geldi? Bu kılık da ne?
They call that a breakfast buffet?
Kahvaltı için büfesi yok.
" You're charging?
- Jimmy Buffet mi?
Your father got tickets to see Jimmy Buffet.
Baban Jimmy Buffet konseri bilet almış.
Now I understand... can not afford to take me home but somehow find the money for the entry of Jimmy Buffet.
Konser bileti için para bulabiliyorsunuz ama benim geri dönüş biletim için paranız yok, öyle mi? Şimdi anladım. - Francis, hiç te öyle değil.
Well... what if we tempt it with food from... from outside the membrane sort of like an all-you-can-eat buffet or something?
Zarın dışından biraz yemek yemeğe özendirsek nasıl olur? .. Açık büfe gibi birşey.
That is, unless the man has spunk that's like the rotten egg buffet.
Ama bozuk yumurta tadında spermi olmayan bir adam olmalı.
And Miranda and I took a wrong turn on the way to the buffet.
Malikanenin diğer ucunda Miranda'yla ben büfeye giderken yanlış yola sapmıştık.
- Hey, I'm gonna go to hit the buffet.
- Ben açık büfeye bakacağım.
It'll look like an all-you-can-eat buffet.
Onlara açık büfe ziyafeti gibi görünecektir.
Help yourself to the buffet.
Büfeye uğrayın, bir şeyler alın.
Maybe it was the Porsches and the Maseratis in the driveway... my Colombian guest list or the cocaine buffet.
Neden belki garajın önündeki Porsche'ler, Maserati'lerdi belki de Kolombiyalılardan oluşan davetli listesi ya da kokain büfesiydi.
The lavatory's over there behind the buffet.
Tuvalet orada, büfenin arkasında.
The truth is out there in front of you, but they lay out this buffet of lies!
Gerçek oralarda bir yerde önünde duruyor ama yalanlar büfesinde sergiliyorlar onu!
Once again I found myself on my own... and going to my mother's annual turkey curry buffet.
Gene tek başıma kalmıştım ve yıllık körili hindi için annemlere gidiyordum.
I realize that when I met you at the turkey curry buffet... that I was unforgivably rude and wearing a reindeer jumper... that my mother had given me the day before.
Körili hindi partisinde karşılaştığımızda... sana çok kaba davrandım ve annemin bir gün önce verdiği... geyikli kazağı giyiyordum.
Anything, it's buffet.
Her şey var. Açık büfe.
A free buffet?
Beleş birkaç kraker mi?
Actually, it's not a buffet.
Aslında hayır.
I was at the buffet table.
Ben büfe masasındaydım.
I've organised, the interval, a buffet to sustain the artists and, I hope, for your pleasure, too.
bütün sanatçılarımız için ve tabii ki sizin için de.
- Buffet?
Büfe mi?
All-you-can-eat buffet.
Yiyebileceğin kadar yemek.
Enjoy the buffet.
Lanet olsun.