But it's not for me traducir turco
616 traducción paralela
Here's the thing, I-I'd love to be a bridesmaid, but I don't think it would be fair for me to be a bridesmaid and for Valencia not to be.
Durum şu ki, bir nedime olmayı çok isterim ancak benim olmam ve Valencia'nın olmamasın adil olduğunu düşünmüyorum.
Well, uh... perhaps it's not for me to say, but... but my doucie... well, you may say i'm prejudiced, sir john, but i've been stage manager now for 10 years,
Belki bunu söylemek bana düşmez ama benim karım... Peşin hükümlü olduğumu söyleyebilirsiniz, Sir John ama 10 yıldan beri sahne amiriyim.
Well, it's not for me to say, but I'm not sure that at a time like this, a woman is the right man.
Eh, bana söz düşer mi bilmiyorum ama böyle bir zamanda bir kadının doğru adam olduğundan şüpheliyim.
But let me point out that it's not the custom to put the knife in the mouth. For fear of accidents.
Ama ilk önce, kazalar olabilir endişesiyle Londra'da... bıçağı ağza sokma alışkanlığı olmadığını belirtmeme izin ver.
Let but the commons hear this testament, which, pardon me, I do not mean to read, and they would go and kiss dead Caesar's wounds, and dip their napkins in his sacred blood, yea, beg a hair of him for memory, and, dying, mention it within their wills,
Bunları halka okusam, ki hoşgörün, hiç okumak niyetinde değilim. Bir okusam bunları, halk doğru gider yaralarını öperdi ölmüş Sezar'ın. Mendillerini boyardı kutsal kanına.
Sometimes I wonder, but it's just not for me.
Bazen gelmeyi düşünüyorum ama bana göre değil.
Excuse me, Mr. Trask, for daring to speak to you this way... but it's awful not to be loved.
Bay Trask, sizinle bu şekilde konuştuğum için bağışlayın... ama sevilmemek korkunç bir şey.
But he says it's not the right thing for me.
Ama bana yakışmayacağını söyledi.
It's all right for me to say that, but not for you.
Bunu ben söyleyebilirim, sen değil.
But it's not for me.
Kendim için istemiyorum.
- Come on. - For you and for me. It's not a large sum, but for the mimosas it can be enough.
Büyük bir meblağ değil, ama güzel kızlar için kâfi gelebilir.
Well, it's not The Museum of Modern Art. But they pay you in the nicest-looking green folding money. Which reminds me, this is the season for spending it.
Şey, bu Modern Sanatlar Müzesi değil, ama onlar güzel görünümlü yeşil para ödüyorlar bu sadece sezonluk harcamalar için.
It's not for me, but I won't stop you two.
Evet, beyler! Ama yine de sizi durdurmayacağım.
It's not that, but the suburbs aren't very convenient for me.
Sebebi o değil,.. ... banliyöde kalmak benim için pek uygun olmaz.
-... but it's not for me.
Ama devam etmeye niyetim yok.
It's not that I wouldn't appreciate it, but it's just not for me, cooped in an office counting somebody else's money, doing the same thing day after day.
Buna minnettar olurum ama... bana göre değil yani,... ofiste tıkılıp başkalrının parasını saymak... her gün aynı şeyleri yapmak.
It's just the place for bums, but not for me.
Burası berduşlara göre, bana göre değil.
Well, my dear, you won't believe this, but it turns out not only is he handsome and wildly rich, he's absolutely cuckoo for me.
Tatlım, inanmayacaksın ama sadece yakışıklı ve zengin olsa iyi, aynı zamanda benim için deli oluyor.
And as for my London life, well, it amuses me... but it's not the sort of amusement that one could suitably share with children.
Londra'daki hayatıma gelirsek, eğlenceli oluyor... fakat çocuklarla paylaşabileceğim bir eğlence olmuyor.
It's not the money, but if you insist, you make it hard for me to leave.
Sorun para değil, ama ısrar ediyorsan, ayrılmamı zorlaştırırsın.
It's a deal! But not for me!
Anlaşma yaptık da böylesi bana göre değil!
Of course, it's purely an academic question with me now... but in looking back, I think it's best not to look for a fixed thing.
Elbette şu anda benim için sadece akademik bir mesele ama geçmişe bakınca sabit bir şey aramamayı yerinde görüyorum.
What difference does it make if a man's accused of murder and executed for not weeping at his mother's body or that Salamano who never loved anyone but his mutt, or that Marie who wanted me to get married,
Cinayetten suçlanan bir adamın annesinin ölümüne gözyaşı döküp dökmemesi neyi değiştirir? Ya da Salamano'nun itinden başka birini sevmemesi ya da Marie'nin evlenmek istemesi neyi değiştirir?
For me, the central contradiction now, is not between European proletariat and European capitalists, but rather it's to be found in areas where war materializes, and proves it is a central contradiction.
Bence şu an asıl çelişkiyi Avrupalı proletaryalar ya da kapitalistler arasında değil daha ziyade savaşın meydana geldiği bölgelerde aramak gerekir.
If by any chance it should occur to you in those 40 or 50 hours to end this matter differently, in some fantastic manner, to lay hands on yourself... Perhaps this is an absurd supposition and I hope you'll forgive me for that, would you be so good as to leave a short but thorough note, just two lines, two lines will do, that's all.
Eğer şu önümüzdeki 40-50 saat içinde, bu konuyu farklı bir biçimde bitirmek düşünceniz varsa, fantastik bir son mesela kendi cezanızı kendinizin vermesi gibi ki belki de bu anlamsız bir varsayım ama böyle düşündüğüm için bağışlayın bana geriye bir not bırakmak gibi bir iyilikte bulunur musunuz?
Maybe it was all right in your time, but it's not right for Susan and me.
Belki bu sizin zamanınızda normal bir şeydi ama Susan ile bana göre değil.
But for me, it's not a toy.
Ama benim için bir oyuncak değil.
It's not for me to tell you, but it'd be better if you came back with us.
Size emretmek istemem, ama siz de gelseniz iyi olur. İki silahımız fazla olur.
Perhaps for you it's a dream... but not for me.
Belki sizin için öyle ama benim için değil.
Forgive me for disturbing you, but it is getting dark and poor Fanny did not dare come and light the lamps. She asked my help.
Rahatsız ettiğim için özür dilerim, ama hava kararıyor ve Fanny'miz ışığı açmak için içeri girmeye kalkışmadı.
My husband obtained two places in an airplane e asked for to me to go with it e to take my baby, but I refused. It could not go and leave my mother and my mother-in-law here in the surrounded city.
Kocam bir uçakta iki yer buldu ve benden çocuğu derhal almamı ve onunla gitmemi istedi ama reddettim çünkü annemi, kayınvalidemi burada kuşatılmış bir şehirde bırakamazdım.
But for me, it's not so funny.
Ama benim için o kadar komik değil.
It's not my tongue that costs me, but the love people have for me and my family.
Ne çektiysem dilimden değil insanların beni ve ailemi sevmeleri yüzünden.
And then he came to get me back, but Madame Rosa wouldn't allow it because it's not good for me to have a crazy father, it could be hereditary...
Beni almak için geri geldi ama Madam Rosa buna izin vermedi. Çünkü, deli bir babaya sahip olmak iyi bir şey değil. Bu irsi olabilir...
I'm not laughing at you, but it's a bit heavy for me.
Sana gülmüyorum, sadece bana biraz ağırca geldi de.
It's certain for you, you will stay 4 years by assessment, but it's not certain for me...
Senin burada 4 yıl daha kalacağın kesin... ama benim ki belli değil.
I don't even want to know the secret behind your little reunion. Perhaps your position shields you from the murder of a girl like her, but it's not the same for me.
Muhtemelen sizin konumunuz, genç bir kadının cinayetinden sizi korur, ama bu benim için geçerli değil.
We get manage to keep the last Minister's work throughout the campaign, but I fear... well, it's not for me to criticise...
Önceki Bakan kampanya süresince çok çalıştı fakat korkarım... tenkit etmek bana düşmez ama...
It's not easy for me to admit this... but, um... she didn't- -
Bunu itiraf etmek benim için zor... ama,... o yapmıyor- -
Some people, you know, they they can distract themselves with ambitions and motivation to work, you know, but it's not for me.
Bazı insanlar vardır hırsları ve çalışma konusundaki motivasyonlarıyla kendilerini oyalayabilirler. Ama bu bana göre değil.
It's a sore trial, I can tell you... but if that's what it takes to be with him, it's not for me to complain.
Bu bir dayanıklılık sınavı, sana söyleyeyim... ama onunla olmak için bu gerekiyorsa, asla şikayet etmem.
All right, the thought has crossed my mind, if something should happen, I'll go along with it, but if it doesn't, it's no thing to me, because that's not what I'm out here for.
Pekala, bişeyler olduğunda, kafamdan bişeyler geçerse, Onunla birlikte gideceğim, ama o olmazsa, benim için ifadesi olmaz, çünkü o yok ve ben burda yaşıyorum.
It's not easy for me to say thanks, but thanks, guys.
Benim için teşekkür etmek kolay değil ama teşekkürler millet.
Don't think it's not hard for me to say, but I gotta do what's right for my career.
Bunu söylemek çok zor, ama kariyerim için en iyisini yapmalıyım.
It's not pleasant for me to repeat this question... but Marshall Korad asked me if you're homosexual.
Bu soruyu tekrar sormak hoşuma gitmiyor ama... Mareşal Korad eşcinsel olup olmadığını merak ediyor.
It's not for my men to enter... but for me to leave!
Adamlarım içeri girmeyecek, ben dışarı çıkacağım!
So I'm gonna do my kind of dancin with a great partner... who's not only a terrific dancer... but somebody who's taught me that there are people... willing to stand up for other people no matter what it costs them.
Bu yüzden her zamanki gibi bana özgü dansı harika bir Partner ile yapacağım... O sadece mükemmel bir dansçı değil..... aynı zamanda bana, yardıma ihtiyacı olan diğer insanlara....... karşılığı ne olursa olsun yardım etmek zorunda olduğumu öğretti.
Yeah, it's OK for you, but not for me, huh?
Senin için tamam ama benim için değil ha?
Maybe what I feel is not good for us, but I'm not gonna stand there and listen to you tell me it's a bad habit.
Belki hissettiklerim ikimiz için iyi değil, ama burada durum bana bunun kötü bi alışkanlık olduğunu söylemeni dinlemeyeceğim.
But it's not bad for me too.
Ama daha kötü de değil!
But maybe it's not too late for me to start.
Ama belki de başlamak için çok da geç değildir.