But it's true traducir turco
2,480 traducción paralela
It's not the first time I've been called crazy, But usually it's not true.
Deli muamelesi görmeye alıştım, ama genelde haklı çıkarım.
It's also true that the neighborhood has revived since, so one could argue that Wade made the right decision. - But?
Mahallenin o andan itibaren iyiye gittiği de doğru yani, Wade'in doğru kararı verdiği savunmasını yapabiliriz.
Everything we now know about Io comes from looking at it from a distance, but measuring the heat pumping out of this lava lake will give us a better idea of the true scale of the heat loss on Io.
Io hakkında bildiğimiz herşey uzaktan bakarak gerçekleşiyor, ancak bu lav gölünün pompaladığı ısıyı ölçmek Io'daki ısı kaybının doğru ölçüsü hakkında bize daha iyi bir fikir verebilir.
I know I don't. But it's true.
Biliyorum, fakay bu doğru.
In theory, concentrated pituitary hormones could be processed in some way to accelerate healing, maybe even reverse aging, but if that's true, it would also cause some serious side effects.
Teoride derişik hipofiz bezi hormonları bir şekilde hızlı iyileştirmede kullanılabilir. Hatta belki gençleştirmede bile. Ama bu durumda ciddi yan etkiler oluşur.
But it's the true warrior who knows that wars don't end.
Ancak, gerçek askerler savaşların sona ermeyeceğini bilir.
I never would've believed it, but it's true.
Ben hiç inanmayı istemedim ama doğruydu.
Well, yeah, it's true, but... there's no way that that bird picked up a knife and stabbed Mrs. Irwin.
Evet, dediğin doğru ama bu kuşun bir bıçak kapıp Bayan Irwin'i öldürmüş olmasının imkân ihtimali yok.
Yeah, it's true we have not made our premium payment, But I am assured by the insurance company That our policy is still enforced.
Evet, prim ödememizi yapmadığımız doğru fakat sizi temin ederim güvenlik şirketimiz sorunu halledecektir.
I don't want to scare you, but it's true.
Seni korkutmak istemem ama öyle.
Might be apocryphal, but I hope it's true.
Doğruluğu tartışılır, ama umarım doğrudur.
We don't know if any of it's true, but we just thought that...
Bunların hiç birinin gerçek olup olmadığını bilmiyoruz. Ama biz düşündük ki...
Now it's easy to show that this is true in the first three dimensions, but trust me, it is also true of the fourth dimension as well.
Bunun ilk üç boyut için, doğru olduğunu görmek kolay. Ama bana güvenin. Bu dördüncü boyut için de aynı zamanda doğrudur.
I don't like the way scientists in movies are often described as mad, but in this case it's true.
Filmlerde, bilim adamlarının çılgın olarak tasvir edilmesinden hoşlanmıyorum. Ama bu durum için, doğru bir tabir.
It's true. I can say whatever I want, but I don't know what I would have done in his position.
Ne diyebilirim benim istediğim ama ne yapardım bilmiyorum o pozisyonda.
An allegation has been made, and if it's true, we'll have no choice but to cancel your audition.
Kulağımıza bir dedikodu geldi, ve eğer bu doğruysa, seçmeleriniz iptal etmek zorunda kalırız.
It's still true that what happened did happen, but it means that what happened in one universe happened in that universe.
halen doğru ki olan olmuştur, ama olan bu şey bir evrende olmuştur yani bu evrende.
And I-I'm sorry. I know that that's harsh, but it's totally true.
Ve özür dilerim biliyorum bu acı bir şey ama tamamen doğru.
But it's true!
Ama bu doğru!
But what if it's true?
Ya doğruysa?
But it's true...
- Haklıyım ama...
But you don't care either way it's true or not
Ama umurunda olmaz. Doğrudur veya değillerdir.
I know how crazy that sounds... but it's true.
Kulağa çılgınca geldiğini biliyorum ama doğru.
I don't know if that's true or not, but it is a comforting idea.
Bu doğru mu bilmiyorum. Ama rahatlatıcı bir fikir.
True, the lighthouse is broken, but it struck a deer...
Doğru, far kırılmış, ama bu çarpılmış bir geyik...
It's true that the situation escalated, but put yourself in our place.
Durum kışkırtıcı bir hal almaya başladı, ama bunu çözebiliriz.
I didn't understand that then, but I think it's always been true.
Bunu o zaman anlamamıştım ama sanırım doğru.
That's true, but it was never definitively linked to him.
Doğru ama bu olayı tam olarak adama bağlamıyor.
The modern view of Ceres is that it's not big enough to be called a genuine planet, but it is big enough for it to have formed a roughly spherical shape, but not big enough to be a true planet.
Ceres'in modern görünümü özgün bir gezegen diyebilmek için yeterli değil, ancak yaklaşık küresel bir yapıya sahip olabilmek için yeterli kütleye sahip, fakat gerçek bir gezegen olabilmek için yeterince büyük değil.
If you turn down the promotion and he offers it to me, I'll take it. I'm sorry, but it's true.
Eğer terfiyi alır da geri çevirirsen, ve bana teklif ederse ben kabul ederim.
Well... It's true... I've had several encounters... with various law-enforcement entities, but I'm an importer.
Şey bazı yasal birimlerle birkaç kez yüz yüze geldiğim doğru ama ben bir ithalatçıyım.
I know that's something you don't want to hear, But it's true.
Bunun duymak istemediğin bir şey olduğunu biliyorum ama doğru.
But it's... it's not true.
Ama, bu doğru değil.
- But it's true.
- Fakat bu doğru.
I don't even know if it's true, but that's what I've read.
Doğru mu ondan bile emin değilim, ama kitapta böyle okudum.
But it's true.
Ama söylediklerim doğru.
We have war and disease, it's true, but we also have great beauty, great accomplishments, great cities.
Savaşlar ve hastalık var, doğru. Ama ayrıca büyük güzelliklerimiz de var. Büyük başarılar, büyük şehirler.
Look, Johnny and I may detest each other, it's true, but with me no longer being a vampire, and him still being a stone cold killer, well, I really wasn't in a position to negotiate.
Bak, Johnny ve ben birbirimizi sevmeyiz, doğru, ama ben artık vampir olmadığım için ve o hala kalpsiz bir katil olduğundan ötürü, müzakere edemeyecek bir durumdaydım.
You want to believe that, but you know it's not true, don't you?
Buna inanmak istiyorsun ama bunun doğru olmadığını biliyorsun, değil mi?
It's true. I'd show you, but I don't want to kill you.
Doğru söylüyorum, gösterirdim aslında ama seni öldürmek istemiyorum.
Well, we know that it's not true, but she really believes that it is.
Bunun doğru olmadığını biliyoruz ama o gerçekten inanıyor.
Torres was a big time gangster, but I guess it's true
Torres, eski kabadayılardan ama sanırım söyledikleri gibi :
It's true, she wouldn't see Woody Allen for another couple months, but that's how Robin became, by just about any definition of the term...
Woody Allen'ı o günden sonra birkaç ay daha göremediği doğru ama Robin o dakikadan sonra tam olarak şu sıfatı hak eden biri hâline gelmişti :
I always think it's obnoxious When women say that, but it's true.
Bunu kadınlar söylediğinde uygunsuz bulurum ama doğru.
That's true, but your curry is really good, I really like it.
Ah, haklısın! Ama senin körilerin çok lezzetli olduğu için yiyesim geldi!
But how come the poets and the songwriters, how come they don't write poems to our true mother? It's perhaps they don't understand physics and the laws of stellar evolution.
Nasıl oluyor da şairler, yazarlar neden gerçek annemize şiirler yazmıyorlar?
But I don't think it's true and you can go.
Öyle olduğunu sanmıyorum bu yüzden gidebilirsin.
But it's true.
- Ama doğru.
"l don't know how your story ended, " but if what you felt then was true love " then it's never too late.
Hikâyen nasıl biter bilmiyorum ama zamanında hissettiğin gerçek aşksa hiçbir şey için geç kalmış sayılmazsın.
Seems like you'd do anything to win, but that's not true, is it?
Kazanmak için hiçbirşey yapmıyor gibisin, fakat işin aslı farklı, değil mi?
I used to fight my fear but now, that I have tasted it's true power.
Eskiden korkularımla savaşırdım ama artık korkunun gerçek gücünün tadını aldım.
but it's ok 45
but it's over 138
but it's okay 243
but it's hard 35
but it's mine 36
but it's not too late 21
but it's funny 23
but it's not easy 20
but it's not bad 18
but it's not a big deal 20
but it's over 138
but it's okay 243
but it's hard 35
but it's mine 36
but it's not too late 21
but it's funny 23
but it's not easy 20
but it's not bad 18
but it's not a big deal 20