But that's the way it is traducir turco
315 traducción paralela
But if that's the way it is.
Ama, başka yolu yoksa.
I regret it, but that's the way it is.
Üzgünüm ama öyle.
There is some talk troops are on the way. But it's always like that.
Askeri birlikler yola çıkmış, fakat bunlar her zamanki gibi söylenti.
But the worst of it is that it's been so hard for him to have me along... because I've made him that way, too. Now he's afraid.
İşin kötüsü, beni de yanında götürmek asıl onun için çok zor oldu... çünkü kendi hislerimi ona da bulaştırdım.
But that's the way it is.
Ama durum bu.
I hope I am wrong, Noah, but that's the way it is.
Umarım öyledir, ama durum ortada.
It's detestable, but that's the way it is.
İğrenç ama işler böyle yürüyor.
And for myself - my virtue or my plague, be it either way - is she she's so conjunctive to my life and soul that, as the star moves not but in his sphere, I could not but by her.
Bense iyiliğimden mi, belamı aradığımdan mı, öyle vermişim ki kraliçeye kendimi, çevresinde dönen bir yıldız gibi, her hareketimde bağlı kalıyorum ona.
I know it sounds crazy and illogical, but that's the way it is.
Sana çıIgınca ve mantıksız gelecek ama bunu yapmak istiyorum.
But you see, Sheriff, that's the way it is.
Fakat görüyorsun, şerif, sen haklısın.
I know love is good the way Aron says... but it's more than that, it's got to be.
Aron'un tarif ettiği aşkın iyi bir şey olduğunu biliyorum. Ama hepsi o kadar değil, öyle olmalı.
And I, like one lost in a thorny wood... that rends the thorns and is rent with the thorns... seeking a way and straying from the way... not knowing how to find the open air... but toiling desperately to find it out... torment myself to catch the English crown!
Ben de, sık dikenlikli bir ormanda kaybolan, dikenleri sökmeye çalışan ama orasını burasını kanatan, yolunu bulmaya çalışırken yoldan uzaklaşan, dışarı nasıl çıkacağını bilemeyen ama umutsuzca dışarı çıkmaya çalışan biri gibi İngiltere tacını ele geçirmek için kendime işkence ediyorum!
Believe me, you're not gonna like him any better than I do, but that's the way it is in this man's army.
İnanın bana en az benim kadar ondan hoşlanmayacaksınız ama bu adamın ordusunda işler böyle yürüyor.
Now you can yell and carry on, but that's the way it is.
Şimdi bağırabilir ve sızlanabilirsin, fakat olacağı bu.
Maybe so, but that's the way it is.
Belki öyle, fakat durum böyle.
But you see that's the way that i saw it in my mind and so that's the way it is.
Ancak görüyorsun ki ben kafamda bunu böyle hayal ettim. ve o yüzden böyle oldu.
- But that's the way it is! Even worse.
- Ne kadar kötü de olsa maalesef yöntemimiz bu.
But that's the way it is.
Ama bu iş böyle.
You gave it your best shot, chief, but after all, Huerta is sitting in that palace and Madero is dead, and there's no way in the world you three are gonna change that.
Sen en iyi atışını yaptın. Ama o sarayda Huerta oturuyor. Ve Madero öldü.
But it is also true that it's a long way to the canyon.
Kanyona kadar yolun uzun olduğu da doğru.
I don't like to do it, but that's the way the company is.
Hoşuma gitmiyor ancak şirketin çalışma prensibi bu.
It is alleged by the prosecution that the dividend of 15 percent which was declared on the non-voting B shares was indeed fraudulently designed solely to expedite this admittedly bold but in no way unethical, merger.
Savunma makamının iddiasına göre oydan yoksun B tipi hisse senetlerinin yüzde on beşi sırf bu, kuşkusuz cesur ama hiç de etik olmayan, birleşmeyi hızlandırmak amacıyla gerçekten de hileli olarak düzenlenmiştir.
But until Washington believes Whyte's a thief, that's the way it is.
Ama Washington Whyte'ın hırsız olduğunu anlayana dek, böyle.
I know, but that's the way it is.
Biliyorum, ama şartlar böyle.
Now, that's hard, but it's the only way that works.
Bu gerçekten zor bir iş ama plan sadece bu şekilde işleyebilir.
... that the ageing process is in any way reversible. I don't think for a moment that it is, but it might be stoppable, and that's where mega-vitamins come in.
Yaşlanma sürecinin geri döndürülemez olduğundan şüphem yok, ama megavitaminler sayesinde artık en azından yavaşlatılabilir bir süreç.
But it was there, in those hellholes, where the mind is bound and the spirit is shackled, that we realized that the single most effective way to bring about radical change is the historically proven path of violence.
Ama o cehennemî deliklerde zihin açılır ve ruh kendine gelir. Radikal bir değişim sağlamanın en etkili yolunun, geçmişte de kanıtlanmış olduğu üzere şiddete başvurmak olduğunu öğrendik.
I'm — Well, I know it sounds a little cold... but that's... the way it is these days.
Biliyorum biraz soğuk geliyor... ama, şu günlerdeki durumum bu.
Well I've made charts. have tried building the plot the same way you have trying to figure it out but I just have that hunch that something is missing.
Ben de sizin gibi olayı toparlamaya bir netice çıkarmaya çalışıyorum ama önsezilerim bana sanki bir şeyler kaçırdınız diye uyarıyor.
Hate to disappoint you, pal, but most of the time, that's the way it is for Users too.
Seni düş kırıklığına uğratmak istemem ama Kullanıcı'lar da çoğu zaman böyle çalışır.
Oh, and we're billing this at $ 300 a day per man... which is below the going rate, but that " s the way Hannibal wanted it on this one.
Rayicin altında ama bu iş için Hannibal böyle istedi.
I don't have to tell you, we're not exactly thrilled about this, but we had a logjam in admissions, and that's the way it is.
Söylememe gerek yok herhalde, bundan pek memnun değiliz ama kabul işlemlerinde, sıkışıklık vardı ve tek yolu buydu.
- It's tragic, yes, absolutely tragic, but it is not a tragedy in the way that Macbeth is a tragedy.
- Trajik, evet, tamamen trajik, ama Macbeth'te olduğu gibi bir trajedi değil.
to cut the hair in a way that it should look like a barber is doing his job, like he's doing a job for a woman, a nice haircut to give them, but to take off as much hair as we could,
Saçlarını bir berberin elinden çıkmış gibi kesecektim. Kadınların saçlarını güzelce kesecektim. Ancak saçlarını elimizden geldiğince kısaltıyorduk.
But that's the way it is.
Ama bu işler böyle.
I'm not, but that's the way it is.
- Ben vaftiz oğlum olmanla övünüyorum. Ama buna bir gerekçe yaratıIır.
But that's the way it is.
Burada işler böyle yürür.
That's the way it seems to be here... but your going back is what's so important
Burada olmanı isterdim... ama geri dönmen çok önemli ise
It might seem ridiculous, but that's the way it is.
Çok saçma gözükebilir, ama bu olmasi gereken sekil.
But that's the way it is.
Üzgünüm ama böyle olacak.
To put it another way, if we came from down there, and it's morning, the sun would be up there... but if is actually, over there, and it's still morning, we must have come from back there and if that is southerly, and the sun is really over there... then it's the afternoon.
Diğer bir deyişle eğer şu taraftan geldiysek ve sabahsa, güneş şu tarafta olur ama aslında, oradaysa ve hâlâ sabahsa biz yine o taraftan gelmiş olmalıyız ve eğer orası güneyse ve güneş gerçekten oradaysa o zaman öğleden sonradayız.
But it is possible to annoy me and I should treat you the same way that I treated your colleagues, but life can be so unexpectedly short, Agent Page.
Ama bu canımı sıktı. Size ve meslektaşlarınıza bir sürpriz yapmalıydım ama hayat beklenmedik bir şekilde kısa olabilir.
I don't mean no disrespect, but that's the way it is.
Saygısızlık etmek istemem ama olan bu.
I hate it, but that's just the way it is.
Ben de hoşlanmıyorum bu durumdan ama naparsın.
- I'll explain it because I find that's the easiest way to do it - is I need a shot where you're sitting and seeing and listening while I'm asking you a question. We can use the shot to introduce you, explain who you are, where you fit into my piece. But if you don't speak to me, I can also use...
Toplumdan topluma değişir ama bizimkisinde toplumda olacaklara dair önemli kararlar,... yatırım, üretim dağıtım vb. ile ilgili kararlar büyük şirketler, holdingler ve yatırım firmalarından oluşan bir grubun ellerindedir.
And that's basically the way the system of indoctrination works. Sure, the other stuff is there, but you're going to have to work to find it.
Amerika da bu olayları her aşamasında desteklemiş ; silahların yüzde 90'ını temin etmiştir.
That's so sweet, Max, but I think it works quite well just the way it is.
Bu çok hoş Max, ama bence olduğu haliyle gayet işe yarıyor.
- I'm sorry, but that's the way it is.
- Üzgünüm, ama olması gereken bu.
My kind of way of telling him is kind of going all around the world. - But it's the journey that's worth it.
yöntemim biraz dolambaçlı olabilir.
Sorry, Dawn, but that's just the way it is.
Üzgünüm, Dawn, ama işler böyle yürür.
I hate it, but that's the way it is.
İğreniyorum ama, bu işler böyle.