But we don't have a choice traducir turco
77 traducción paralela
We don't know if this indicates a pre-determined plan, but we must react as though it did, we have no other choice.
Bu, önceden belirlenen bir planı gösteriyorsa bilemeyiz. Fakat, sanki olmuş gibi tepki vermeliyiz. Başka seçeneğimiz yok.
So this means we can't shut the accelerator down today. But, Lisa, we don't have a choice.
Yani hızlandırıcıyı bugün kapatamaz mıyız?
I agree but she does have the right to make that choice even if we don't feel it's a good one.
Katılıyorum, yine de, biz doğru bulmasak bile bu seçimi yapma hakkına sahip.
I don't relish this idea either but we don't have much of a choice.
Bu benim de hoşuma gitmiyor ama fazla seçeneğimiz yok.
Excuse me! But we don't have a choice!
Ama seçeneğimiz yok!
- Neither do I, but we don't have a choice.
— Ben de, Fakat başka şansımız yok.
I don't like it either, but we don't have a choice.
Bende sevmedim ama başka şansımız yok.
I know it won't be easy to put this out of our minds, but we don't have a choice.
Bunu aklımızdan çıkarmak kolay olmayacak, ama başka çaremiz yok.
I'm afraid that we don't have much of a choice but to give you back.
Korkarım seni geri vermekten başka bir seçeneğimiz yok.
I'm sorry, Jonas, but we don't have a choice.
Üzgünüm, Jonas, ama seçeneğimiz yok.
Yes, ma'am, but we don't have a choice.
Evet, bayan. Ama başka şansımız yok.
Mr. President, I'm sorry, but I don't think we have a choice.
Sayın Başkan, üzgünüm fakat, başka bir seçeneğimiz olduğunu sanmıyorum.
Yes, it's possible, but we don't have a choice.
Evet, mümkün, ama başka seçeneğimiz yok. Zamanımız kalmadı.
Neither am I, but I don't think we have a choice.
Sanırım bir seçim olduğunu sanmıyorum.
You invited them. We don't have a choice, but it's a mitzvah.
Seçeneğimiz yok ama büyük incelik göstermişsin.
But we don't have a choice now.
Ama şimdi bir seçeneğimiz yok.
Well, it's the only home I've ever known, but we don't exactly have a choice.
Orası benim bildiğim tek ev,... fakat seçme şansımız yok.
But we don't know for sure. So we have a choice.
Ama emin değiliz seçim yapmalıyız.
- Jackson! I hear what you're saying, but I don't think we have a choice.
Ne söylemeye çalıştığını biliyorum, fakat başka bir seçeneğimiz yok.
Well, I don't like sneaking around either but we don't have much of a choice, do we?
Gizlice yapmayı ben de sevmiyorum ama fazla da bir seçeneğimiz yok, değil mi?
Possibly, but we don't have a choice if he's acutely obstructed.
Olabilir. Ama akut tıkanıklık varsa başka seçeneğimiz yok.
That may be, Popeye, but we don't have a choice!
Blki de, Temel Reis, ama seçeneğimiz yok!
We'll compensate the lady for all her losses, but we don't have a choice in the matter.
Bu bayanın bütün zararını telafi edeceğiz. Zaten başka da bir şansımız yok.
but we don't have a choice in the matter.
Bayanın bütün zararını karşılayacağız.
But we don't have a choice.
Başka şansımız yok
- But we don't have a choice.
- Başka bir seçeneğimiz yok.
But we don't have a choice, now, do we? What do we need?
Ama fazla seçeneğimiz yok, değil mi?
- You really think that'll make a difference? - Without shields, probably not, but we don't have much of a choice.
- Kalkanlar olmadan, muhtemelen hayır ama pek fazla seçeneğimiz yok.
But we don't really have a choice.
Ben de öyle, ama başka seçeneğim yok.
No. But... I don't believe we have a better choice.
Hayır, ama daha iyi bir seçeneğimiz olduğunu sanmıyorum.
Okay. Okay. If he wants to fuck, I'll take one for the team, but only because we don't have a choice.
Tamam isterse yaparım ama başka şansımız olmadığından
But sometimes, we don't have a choice.
Ama bazen seçeneğimiz yoktur.
But now we don't have a choice.
Şimdi başka şansımız yok.
But I don't think we have a choice.
Ama başka seçeneğimiz olduğunu sanmıyorum.
But right now, we don't have a choice.
Ama şu an, başka bir yolu yok.
But we don't have a choice.
Başka şansımız yok.
This is not ideal, but we don't have a choice.
Akıllıca bir fikir olmasa da, başka seçeneğimiz yok.
Well, I'm sorry, honey, but we don't have a choice.
Üzgünüm tatlım ama başka seçeneğimiz yok.
I understand your hesitation, But we don't have a choice.
Tereddüt etmenizi anlıyorum ama başka şansımız yok.
But, sometimes, we don't have a choice.
Ama, bazen başka bir seçeneğimiz yoktur.
I know this isn't ideal, with nationals coming up, but we don't have a choice.
Ulusal yarışma yaklaştığı için ideal bir durum olmadığını biliyorum ama başka seçeneğimiz yok.
We don't have a choice but to leave eight people out?
Sekiz kişiyi dışarıda bırakmamız gerektiği mi?
I feel the pain as much as you. But we don't have a choice.
Ben de senin kadar acı çekiyorum ama başka seçeneğimiz yok.
But if it's you that Jewpacabra wants, we don't have a choice.
Eğer Jewpacabra seni istiyorsa, yapacak bir şeyimiz yok.
And I said no planes, but we don't have a choice, because of Mark and Arizona, so... so I told Bailey to just sedate us... sedate all of us.
Uçakla olmaz dedim ama Mark ve Arizona yüzünden seçme şansımız yok. O yüzden ben de Bailey'ye bize yatıştırıcı vermesini söyledim. Hepimize.
But we don't have a choice, all right?
Ama başka şansımız yok, tamam mı?
but we don't really have a choice, do we?
Başka şansımız yok
Baby, I don't want to go either, but we don't have a choice.
Bebeğim, ben de gitmek istemiyorum ama başka şansımız yok.
But I don't think we have a choice.
Ama başka bir seçeneğimiz olduğunu sanmıyorum.
We don't have a choice but to trust you blindly.
Bencilce olduğunu biliyorum ama sana körü körüne güvenmekten başka şansımız yok.
I don't think we have a choice but to put Ian on this plane.
Başka bir şansımız olduğunu sanmıyorum ama Ian'ı o uçağa koyacağız.