But we have a problem traducir turco
230 traducción paralela
You must forgive us, but we have a problem.
Kusura bakma ama bizim de sorunlarımız var.
I hate to ruin your spirit Christmas, Mr. Sims, but we have a problem with the staff.
Noel ruhunuzu mahvetmek istemem, Bay Sims fakat personelle ilgili bir sorunumuz var.
But we have a problem with the kids.
Ama çocuklarla ilgili bir sorunumuz var.
Prime Minister? I'm sorry to interrupt, but we have a problem.
Başbakan, böldüğüm için üzgünüm, ama bir sorunumuz var.
But we have a problem.
Ama bir sorunumuz var.
Sorry, but we have a problem.
- Üzgünüm, bir sorunumuz var.
Excuse me, sir, but we have a problem.
Afedersiniz efendim ama bir problemimiz var.
It's gonna be okay, but we have a problem.
Düzelecek, ama bir sorunumuz var.
I would be... but we have a problem.
Olacaktım ama bir sorun çıktı.
But we have a more serious problem to deal with, Miss Connell.
Halletmemiz gereken çok daha ciddi sorunlarımız var, Bayan Connell.
It's inexcusable, but I was so curious to see if we'd got that giantism problem licked, I brought him back to have a look at him.
Özrüm olamaz ama devleşme sorununun çözüldüğünü görmeyi çok istiyordum böylece onu geri getirip kontrol ettim.
But we have a small problem with Naples.
Ancak Napoli'de küçük bir sorun var.
But we have a bigger problem.
Ama daha büyük bir sorunumuz var.
But we have run into a small inflation problem owing to high leaf availability.
Piyasada fazla yaprak olması yüzünden enflasyon problemimiz var.
But we have a big problem.
Ama büyük bir sorunumuz var.
Trains are routinely washed, but because of the graffiti problem, we have to use a graffiti removal solution, which, at best, is detrimental to the physical make-up of the train itself.
Trenler düzenli olarak yıkanır, bu graffiti için problemdir, bu sorunu ortadan kaldırmalıyız, nasıl olabilir, en iyi şekildemi muayene yoksa zararlı şekildemi muayene.
As long as were in this sort of public service mood I'd like to mention a social problem we have in this country that a lot of people don't like to talk about in public but I think it's time we faced this thing head on.
Madem kamu hizmetinden konuşuyoruz bu ülkede birçok kişinin toplum içinde konuşmaktan hoşlanmadığı ama artık yüzleşmemiz gereken toplumsal bir sorundan bahsetmek istiyorum.
I'll put my mind to a solution to your problem... and see if we can't come up with something... but I have to go.
Sorununuzu aklımda tutacağım... ve bir şeyler bulabilecek miyiz bakacağız... fakat gitmek zorundayım.
We'll have to move a chair in, but it's no problem.
Homer J. Simpson'ın
Anyway, I admit it was a fairly ridiculous thing to do but I mean, obviously we have a little problem here.
Neyse, yaptığımın çok saçma olduğunu kabul ediyorum.. .. ama belli ki, küçük bir sorunumuz var.
I ought to call it off, but we have a serious cash-flow problem, so you're going to do it for me.
Bundan vazgeçmeliydim ama ciddi bir nakit sıkıntımız var yani bunu benim için sen yapacaksın.
We'll have to move a chair in, but it's no problem.
bir sandalye çekmemiz gerekecek, ama sorun değil.
But I think we have a new problem.
Ama sanırım yeni bir sorunumuz var.
I thought we might have a problem with conduit number 227, but it looks like we're gonna be able to get by it.
227. kanalda bir sorun olabileceğini düşünüyordum fakat öyle görünüyor ki geçebileceğiz.
Oh, sure, we men of the foot might have a slight PR problem but once you've tried shoe, you never go back.
Tabi biz erkeklerin ufak tefek prostatları olabilir ama ayakkabıyı bir kez giydiğinde, bir daha dönüşü yoktur.
I believe you, Mr. Paris, but we have to consider the possibility that you might be having a problem with your memory.
Size inanıyorum, Bay Paris, ama, sizin hafıza problemi yaşadığınız ihtimalide dahil olmak üzere bütün ihtimalleri de göz önünde bulundurmalıyız.
I know, but it's a problem we have to face now.
Biliyorum, bu bir sorun ve artık bununla yüzleşme zamanı.
We'll have to override the security lockout, but that shouldn't be a problem.
Güvenlik kilitlerini önemsemeliyiz, ama pek sorun olacağını zannetmiyorum.
But it's become our problem now, Tom, and we have got to find a way to solve it.
Oluşan bu problem artık bizim problemimiz, Tom, ve gidip bu sorunu bulup çözmemiz gerekmekte.
I know you have a problem with me and Ben, but we're happy together.
Ben'le bir sorunun olduğunu görüyorum. Ama onunla mutluyum.
But, if he is here, we have a problem.
Eğer buradaysa, sorunumuz var demektir.
He's going to be a problem, but we'II have to deal with him at another time.
İlerde sorun olacaktır, ama onunla daha sonra uğraşmamız gerekecek.
But we have a big problem.
Ama çok büyük bir sorunumuz var.
Yeah, but we have a serious problem.
Evet, ama ciddi bir sorunumuz var.
I know you have a problem, but we can work through it together.
Bir sorunun olduğunu biliyorum ama birlikte halledebiliriz.
Well, that's great, but we have a bigger problem.
Şey, bu harika, ama izim daha büyük bir sorunumuz var.
I'll try Jay again, but if we can't get him out for the weekend I won't have a problem.
Jay'i tekrar arayacağim, hafta sonunda onu çikaramazsak hiçbir sorunum kalmayacak.
It's a real problem, but we have to weigh up... the environmental... evangelism... the benefit of that from the movie we're making... as opposed to the actual impact we make... bringing our cameras and vehicles to the places we want to film.
Bu gerçekten problem, fakat iyice düşünmek zorundayız... çevresel... inançları... Yaptığımız film açısından yararı, gerçek etkinin tam tersi bir şey yapıyoruz...... Kameralarımı ve araçlarımızı her yere götürüp, film yapmak istiyoruz.
We'd have to get them ranked for the title shot, but I don't see a problem.
Tabii şampiyonluk maçına çıkabilmeleri için onları dereceye sokmamız gerekecek ama bence sorun olmaz.
And if we have kids, which you know I want to do, I expect you to give up your job. But if you don't, if you want to keep working, I'd have a big problem with that.
Ve eğer çocuğumuz olursa ki, bunu istediğimi biliyorsun, işi bırakmanı istiyorum, ama eğer bunu yapmazsan, çalışmaya devam edersen, bu benim için çok büyük bir sorun olur.
But Chef always helps us with our problems. When we have a problem, Chef sings to us and makes it better.
- Ama sorunlarımızla ilgili hep Şef yardım ederdi, sorunumuz olduğunda Şef şarkı söyler ve daha iyi hissetmemizi...
But where we have fallen short, I see not a problem, I see an opportunity.
Ama başarısız olduğumuz yerlerde... bir sorun değil... yeni bir şans görüyorum.
I know, baby. It's insensitive to bring up something at a time like this, but I think we do have a little problem.
Biliyorum bebeğim böyle bir zamanda bundan bahsetmek düşüncesizlik ama sanırım küçük bir sorunumuz var.
Well, you see, it's not actually a pig, it's a hippo, but we seem to have a language problem.
Evet, aslında, o bir domuz değil, bir hipo, fakat bizim bir dil problemimiz varmış gibi görünüyor.
But I think we may have a small problem.
Ama küçük bir sorun olabilir.
Normally I have a problem with that, but since we screwed up... it's a deal.
Normalde, bana uymaz, ama kabahatlı olduğumuz için... kabul.
I'm not saying you do have a problem but if you do, we work things out, right?
- Pekala. Sorun var demiyorum, ama varsa, her zaman bir çözüm yolu bulabiliriz.
Well, we're certainly interested as well, but we heard that a lot of homes in this area have a flooding problem.
Biz de ilgileniyoruz ama bu civardaki evlerin birçoğunu sık sık su bastığını duyduk.
But we have a real problem here.
- Ama gerçek bir sorunla karşı karşıyayız.
But we have a new problem, Mr. President.
Ama başka bir sorunumuz var Bay Başkan.
- No, but we do have a slight problem.
- Yok, ama ufak bir sorunumuz var.