English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ B ] / But we have no choice

But we have no choice traducir turco

421 traducción paralela
It is dear to us but we have no choice than to offer it for sale
Bizim için çok kıymetli onu satmaktan başka seçeneğimiz yok
But we have no choice.
Fakat başka seçeneğimiz yok.
And it's risky, but we have no choice.
Ve riskli olduğunu da biliyorum, ancak başka şansımız yok.
- But we have no choice - we must do something
- Ama başka şansımız yok. - Bir şeyler yapmak zorundayız.
But we have no choice, either one of us.
Ama başka seçeneğimiz yok. Ne senin, ne de benim!
It's experimental and the landing velocity is high, but we have no choice.
Bunlar daha hiç denenmedi ve iniş hızımız yüksek olacak. Ama başka şansımız yok.
But we have no choice.
Ama başka seçeneğimiz yok.
I know, but we have no choice.
Biliyorum, ama başka çaremiz yok.
But we have no choice.
Fakat seçim yapma şansımız yok.
But we have no choice.
Ama başka şansımız yok.
But we have no choice!
Ama başka seçeneğimiz de yok.
Hmm. Unfortunately we have no choice but to believe her.
Maalesef ona inanmaktan başka seçeneğimiz yok.
We have no choice but to make progress in spite of them.
Onlara rağmen ilerlemekten başka seçeneğimiz yok.
We'll have no other choice but to commit the poor devil to an institution.
Zavallı adamcağızı tımarhaneye göndermekten başka seçeneğimiz yok.
We would have no choice but to comply.
Boyun eğme dışında, seçeneğimiz olamaz.
We have no choice but to let her decide for herself.
Bırakalım kendisi karar versin.
If this continues, we'll have no choice but to evacuate the theatre.
Eğer bu devam ederse tiyatroyu tahliye etmek dışında bir seçeneğimiz olmayacak.
It seems to me we have no choice but to grant their petition.
Bana göre... dilekçelerini kabul etmekten başka çaremiz yok.
We have no choice but to use every conceivable weapon if they land.
İnerlerse makul her türlü silahı kullanmak zorundayız.
We have no choice but to march against Rome herself... and end this war the only way it could have ended :
Doğrudan doğruya Roma'nın üzerine yürüyüp... bu savaşı mümkün olan tek şekilde bitirmekten başka çaremiz yok :
I know we have no choice but this whole affair is, is outrageous!
Başka şansımız olmadığını biliyorum, ama bütün bu mesele çok sevimsiz.
Well, the astral map will be ruined of course, but I'm afraid we have no choice.
Şey yıldız haritası tabikide mahvolmuş, ama korkarım başka çaremiz yok.
In the end, we had no choice but to have it this way.
Sonuçta, başka seçeneğimiz yoktu. Böyle olmak zorundaydı.
As you all know, our drug Dilatrin has been so widely counterfeited we have no choice but to withdraw it from the market.
Bildiğiniz gibi, ilacımız Dilatrin'in sahteleri piyasaya yayıldığından piyasadan çekmekten başka seçeneğimiz kalmadı.
We have no choice but to find his brother.
Kardeşini bulmaktan başka şansımız yok.
yet you continue. therefore we have no choice but to punish you according to the letter of the law
Fakat sen devam ediyorsun. Bu yüzden seni kanuna göre cezalandırmaktan başka şansımız yok.
But Mr Zheng has instructed that you must be killed We have no choice
Ama Bay Zheng, seni öldürmemiz için görevlendirdi başka seçeneğimiz yok
And we have no other choice but to forgive each other.
Ve birbirimizi bağışlamaktan başka da seçeneğimiz yok.
WE HAVE NO CHOICE BUT TO MAKE OUR STAND OUT WEST. AND I WANT YOU TO MAKE SURE THAT OUR MILITARY PEOPLE OUT THERE IN THAT REGION UNDERSTAND AND ARE AWARE
Silahlı kuvvetlerin sorumluluğunun önemini anladığından emin olmalıyım.
We have no choice but to believe him
Şimdilik başka seçeneğimiz yok!
We don't know if this indicates a pre-determined plan, but we must react as though it did, we have no other choice.
Bu, önceden belirlenen bir planı gösteriyorsa bilemeyiz. Fakat, sanki olmuş gibi tepki vermeliyiz. Başka seçeneğimiz yok.
Bearing in mind the evidence we have heard, I have no choice but to record a verdict of murder by poison at the hand of person or persons unknown.
Delillere dayanarak işlenen cinayeti zehirlenme olarak kaydediyorum.
General, do you really believe that the enemy would attack without provocation, using so many missiles and subs, so that we would have no choice but to totally annihilate them?
General, düşmanın başka seçeneğimiz olmadığı için denizaltı ve füzelerle onlara... Saldırıp tamamını yokedeceğimizi bile bile hiç bir tahrik olmadan... Bize saldıracaklarına gerçekten inanıyor musunuz?
We have no choice but to release everything but their guns
Bunlardan verirsek... İşe yaramaz. Silahlar dışında her şeyi getirin.
We have no choice but to attack them directly.
Decepticonlar, Cybertron'a dönmek üzereler.
We have no choice but to start a business ourselves.
Kendi işimizi kurmaktan başka seçeneğimiz yok.
We have no choice but to run.
Kaçmaktan başka seçeneğimiz yok.
We have no choice now... but to consider the safety of this vessel and the remainder of the crew.
Bu geminin güvenliğini düşünmek dışında seçeneğimiz yok.
I suppose we have no other choice but to go help him...
Peki, sanırım gidip ona yardım etmekten başka şansımız yok...
We are very sorry to bother you. We have no other choice but to ask for- - to ask for your help.
Yardımınızı istemekten başka seçeneğimiz yoktu.
And because the summit has failed we have no choice but to strive to be second to none in the nuclear arms race.
Zirve başarısız olduğundan nükleer silah yarışında birinci olmaktan başka seçeneğimiz yok.
When we present Bill with the improved Bontecou offer, and if he still refuses to let us consider it, once more makes an adamant or emotional rejection, we will have no choice but to...
Bontecou'nun yeni teklifini Bill'e sunduğumuzda ve bunu tekrar düşünmemiz için reddettiğinde, bir kere daha kararlı veya duygusal bir reddetme olursa başka bir seçeneğimiz olmayacak.
We may have no choice but to -
Fazla seçeneğimiz yok ama onu -
We have no choice but to suspend Commandant Lassard and his team from active duty, pending an investigation...
Komutan Lassard ve ekibini aktif görevden almaktan ve soruşturma açmaktan başka çaremiz yok...
Within six months, we may have no choice but to surrender.
6 ay sonra, teslim olmaktan başka seçeneğimiz kalmayabilir.
We have no choice but to attempt an emergency landing.
Acil inişten başka seçeneğimiz kalmadı.
We have no choice but to destroy this ship.
Bu gemiyi yok etmekten başka seçeneğimiz yok.
Since all demands for payment have gone unanswered, like the billing in September,..... die Rechnung vom September dieses Jahres,... - we have no choice... - haben wir keine andere Wahl,... but to impound the shipment of cement wagons... als alle Zementlaster zu beschlagnahmen,...
Ödemeyle ilgili tüm taleplerimiz yanıtsız bırakıldığından örneğin bu yıl Eylül ayındaki fatura ödemesi gibi son seçenek olarak ödeme için ayarlamalar yapılana kadar çimento vagonlarına el konacaktır.
We have no choice now... ... but full air assault from the Nimitz.
Nimitz'den yapılacak bir hava saldırısından başka seçeneğimiz kalmadı.
Professor, aren't we... I know what you're going to say, Cyclops, but I'm afraid we have no choice.
Ne söyleyeceğini biliyorum, Cyclops ama korkarım başka şansımız yok.
But how to sell less We have no other choice but lowering wages, And of course who leaves to lose are the workers.
Ama daha az sattığımız için, ücretleri düşürmekten başka çare yok. Sonuçta ceremeyi işçiler çekiyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]