English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ C ] / Canta

Canta traducir turco

5,094 traducción paralela
Hey, as long as they can carry a bag, what difference does it make?
Çanta taşıyabildikleri sürece ne fark eder?
To pick up a briefcase and return to him in 78 minutes.
Bir çanta alıp 78 dakika içinde geri götüreceğim.
Ledger for briefcase. Ledger for briefcase.
Deftere karşılık çanta.
- Oh, so let me get this straight. It was ledgers for briefcase?
- Doğru mu anladım, deftere karşılık çanta mı?
Where's the fucking briefcase?
Çanta nerede ulan?
So he does the deed, he leaves, briefcase stays in her room.
Herif işini görecek, gidecek, çanta kızın odasında kalacak.
Why does the briefcase stay in the room?
Çanta neden odada kalacak?
Sir, is this your bag?
Efendim, bu çanta sizin mi?
Nice bag.
Güzel çanta.
There's one steel case strapped to a security guy.
Güvenliğin taşıdığı çelik bir çanta var.
But I just thought that if a single bag disappears they probably wouldn't notice, who took it.
Ama bir tek çanta ortadan kaybolursa muhtemelen kimin aldığını fark etmezler diye düşündüm.
Rumor has it that Ingvar and Finn has stolen a bag from the Count. Count?
Söylentilere göre Ingvar ve Finn Kont'tan bir çanta çalmış.
- Tape, rope, bag...
- Bant, ip, çanta...
Are you?
Çanta. İşte.
You said she left a bag.
Bir çanta bıraktığını söylemiştin.
With a bag.
Çanta da yanında.
This is the bag.
Evet çanta bu.
This is a douche bag.
Bu gördüğüm en dangalak çanta.
That's just not the bag the CIA gave you.
Sadece CIA in verdiği çanta değil o kadar.
Oh, that bag?
He, o çanta mı?
Yes, that bag!
He, o çanta!
That bag was Fugly with a capital "Fug."
O çanta Leş cumhuriyetinin başkenti olacak kadar leşti.
Just a Gucci bag.
Sadece Gucci çanta.
I was shot while being robbed by one of the men who was supposed to bring us our dope, which is the reason I'm sitting here eating a shitty doughnut, talking to you with this briefcase in my hand.
- Uyuşturucumuzu teslim etmesi gereken adamlardan biri tarafından soyulurken vuruldum. Bu yüzden de elimde çanta, burada oturmuş boktan donutlar yiyip seninle laflıyorum.
That briefcase was to keep us from killing Mr. Picker. Well, the thing is...
- O çanta Bay Picker'ı öldürmemizi engelliyordu.
The briefcase.
Çanta.
- OK. Look, I don't know what's going on with you two, but the cabbie can drive you to the showroom, but he can't buy you the Dior handbag.
- OK. bak, aranızda ne var bilimiyorum, ama taksici seni galeriye götürebilir, fakat sana Dior çanta alamaz.
I think he had a stroke and is dead, lying under a bush with a bag of undelivered mail.
Bence kalp krizi geçirip vefat etmiş, bir çanta dağıtılmamış mektupla çalının altında yatıyordur.
- Bag.
- Çanta.
- Just the one bag.
- Sadece bir çanta.
Okay, Yates was carrying a hard-shell case.
Tamam, Yates, dayanıklı bir çanta taşıyordu.
I'd offer to buy you a new purse, but, sadly, I just lost all my money.
Sana yeni bir çanta almayı teklif ederdim ama maalesef tüm paramı yeni kaybettim.
Another case exactly like it.
- Bunun gibi bir tane daha çanta var.
Where's the bag?
- Çanta nerede?
That bag in the corner is, like, 700 pounds.
Köşedeki o çanta 300 kg. ağırlığında falan olmalı.
He's like that guy they found in the holdall in the bath.
Bath'da çanta içinde buldukları adam gibi.
I thought that he was coming to take me with him...'cause he brought me this big bag of candy.
Onunla beni almaya geldiğini düşündüm... Çünkü bana büyük bir çanta şeker verdi.
But you have bags in the trunk.
Ama bagajda çanta var,
- Where's your bag?
- Nerede bu çanta?
- So many bugs.
- Ne çok çanta var.
Cobra kept a duffel bag filled with cash and supplies in case of a threat on our lives.
Kobra hayati bir tehlikeye karşı nakit para ve destek dolu bir spor çanta bulundururdu.
On his signal, I'd go to the ambassador with the bag and a shotgun, and I wait.
Sinyal verdiğinde, Büyükelçi'ye çanta ve silahla gidip bekleyecektim.
Eight Springfield automatics with silencers, preferably the AAC Prodigy suppressors, a few dozen ammo packages, and something to carry it all in.
Sekiz Springfield otomatik, susturucularıyla birlikte olsun. Hatta mümkünse AAC Prodigy susturuculardan. Birkaç düzine mühimmat paketi ve taşımak için çanta gibi bir şey.
Goken my love, I have prepared a bag for you.
Aşkım Goken sana bir çanta hazırladım.
You know, like when little girls carry purses.
Küçük kızların çanta taşıması gibi.
You did not see that I was here? Not seen my purse?
Benim çanta görmedin mi?
They stole my purse.
Benim çanta çalındı.
Ever taken a backpack or a suitcase to a nightclub?
Daha önce gece kulübüne çanta ya da bavul götürdünüz mü?
We're backpacking now.
Sırtımızda çanta, seyahat ediyoruz.
All I have left is in this bag.
Bana tek kalan bu çanta oldu.
And why does a "handbag queen" wanna see me?
Neden "çanta kraliçesi" beni görmek istiyor ki?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]