Cherish traducir turco
1,173 traducción paralela
May you cherish this sacred moment... forever.
Bu kutsal anda, sonsuza kadar birbirinizin kâlbinizde yaşayın. Yüzükler.
As I ask Brackett... do you take Peterson to be your wedded wife... promising to cherish and protect her... be it in good fortune and adversity?
Brackett. Peterson'ı karın olarak kabul ediyor musun? Onu koruyacağına, daima seveceğine iyi günde, kötü günde yanında olacağına yemin eder misin?
And do you take Brackett to be your wedded husband... promising to cherish and protect him... be it in good fortune and adversity?
Peki, sen Brackett'i kocan olarak kabul edip onu koruyacağına, daima seveceğine iyi günde ve kötü günde yanında olacağına yemin eder misin?
These are the things I cherish in you.
Bunlar senin sevdiğim özelliklerin.
Cherish the suffering of those who have fallen so that illumination may spread.
Sevgi ile yaklaş acı çeken günahkarlara ki yayılsın dört bir yana aydınlık.
Someone once told me that time was a predator that stalked us all our lives, but I rather believe that time is a companion who goes with us on the journey, reminds us to cherish every moment because they'll never come again.
Biri zamanın, bizi avlayan yırtıcı bir hayvan olduğunu söyledi. Bence zaman yolculuk boyunca bize eşlik eder ve her anı, geri gelmeyecekleri için takdir etmek gerektiğini bize hatırlatır.
Respect your parents and cherish your Soviet Motherland.
Anne babana saygı göster ve Sovyet vatanını bağrına bas.
But this is one I'll cherish forever.
Fakat bu seferki kesinlikle unutulmaz bir tanesi.
I wish only to cherish you, Charles.
Seni severim, Charles.
For the love of God, cherish it.
Tanrı aşkına, tadını çıkart.
You gotta cherish it.
Tadını çıkartmalısın.
I'll cherish this image.
- Bu yüzü hep seveceğim.
Women are the heart of honor, and we cherish and protect it in them.
- Kadınlar onur timsalidir. Bu yüzden onları korur ve severiz.
My love I will cherish you For Ever
Seni sonsuza dek bağrıma basarım.
I promise to love her and I promise to cherish her...
Onu seveceğime yemin ederim ve yaşatacağıma yemin ederim...
The time has now come for us to cherish our green inheritance, not to pillage it.
Zaman, yeşil mirasımızı yağmalama değil el üstünde tutma zamanı.
Cherish it, my friends.
Mutlu kalın, dostlarım.
That's a gift I will always cherish.
Bu hediyeyi herzaman yaşatacağım.
And it's one we will always cherish.
Ve hep hatırasını yaşatacağız.
I cherish it every day of my life.
Hayatım boyunca, hatırasını her gün yaşattım.
Just as I cherish the Federation uniform.
Aynen Federasyon üniformam gibi.
But the important thing is to cherish whatever time we have together.
ama önemli olan birbirimiz sevmek için zamanımızın olduğudur.
Cherish him, Robin.
Ona şefkat göster Robin.
I would cherish every minute of every game.
Her maçın her bir dakikasına değer verirdim.
That's why it's important that... we cherish each moment of our lives.
Önemli olan şu ki hayatımızın her anında sevgiyle anacağız.
We're your buddies. We cherish you.
Leslie Gore'un şarkısını söylemiştik.
And we cherish our freedom here at home.
Ülkemizde özgürlük var diyoruz.
Do you, William Hazard Winterbourne take Patricia to be your wife to love, honor and cherish for as long as you both shall live?
Sen William Hazard Winterbourne, Patricia'yı eş olarak kabul ediyor, ömrünün sonuna kadar onu sevip sayacağına söz veriyor musun?
Do you, Patricia, take William to be your husband? To love, honor and cherish as long as you shall live?
Sen Patricia Winterbourne, William'ı eş olarak kabul ediyor, ömrünün sonuna kadar onu sevip sayacağına söz veriyor musun?
I don't quite see how you cherish the memory of the dead... by killing another million.
Ölülerinizin hatırasını bir milyon insanı daha öldürerek... nasıl yaşatacaksınız anlamıyorum.
Rita Robbins, do you take Ernest Bilko to love, honour and cherish for richer or poorer...
Rita Robbins, Ernest Bilko'yu sevecek onurlandıracak hastalıkta sağlıkta...
So I'll cherish the old rugged cross, Rugged cross
Basarım bağrıma o tahta çarmıhı.
- love her and cherish her?
- Söz veriyor musun? - Veriyorum.
You cherish life. Life is your goal.
Sen hayatı kutsal sayıyorsun.
We didn't cherish.
Biz bağrımıza basmadık.
Do you Lydia take Alfred to love and cherish from this day forward till death do you part?
Sen Lydia, Alfred'i... ... ölüm sizi ayırana kadar seveceğine yemin ediyor musun?
- And you Alfred take Lydia to love and cherish from this day forward till death do you part?
- Peki sen Alfred, Lydia'yı... ... ölüm sizi ayırana kadar seveceğine yemin ediyor musun?
Allow me to introduce my assist... concubine... Cherish.
Asistanımı... uh, cariyemi tanıtmama izin verin, Cherish.
For the entertainment of all, my very own Cherish and her dance of the three veils.
Hepinizin eğlencesi için... benim Cherishim ve onun üç peçeli dansı.
They want to see more, Cherish.
Daha fazla görmek istiyorlar, Cherish.
That'll be enough for now, Cherish.
Şimdilik bu yeterli olacaktır, Cherish.
Cherish, my toothpicks.
Cherish, kürdanlarım.
- Cherish!
- Cherish...
So will you, Rebecca, take Henner to be your husband, to love and to cherish, to honour and obey till death do you part?
Rebecca, Henner'i kocalığa kabul ediyor musun? Ölüm sizi ayırana dek onu seveceğine, şefkat gösterip uyacağına yemin ediyor musun?
And do you, Henner, take Rebecca to be your wife, to love and to cherish, to honour and obey, till death do you part?
Ya sen Henner, Rebecca'yı karılığa kabul ediyor musun? Ölüm sizi ayırana dek onu seveceğine, şefkat gösterip uyacağına yemin ediyor musun?
Gonna cherish that chicken'neath a green bay tree
Bu tavuğu yeşil defne ağacının kenarında besleyeceğim
I'm gonna cherish my hen'neath a green bay tree
Tavuğumu yeşil defne ağacının kenarında besleyeceğim
I'm gonna cherish that hog'neath a green bay tree
Bu domuzu yeşil defne ağacının kenarında besleyeceğim
I'll cherish my duck'neath a green bay tree
Yavru ördeğimi yeşil defne ağacının kenarında besleyeceğim
Gonna cherish my guinea'neath a green bay tree
Beç tavuğumu yeşil defne ağacının kenarında besleyeceğim
Come on, Cherish.
Hadi, Cherish.