Chiquita traducir turco
111 traducción paralela
- Hello, chiquita.
- Merhaba bücür.
Chiquita.
Chiquita.
Matter of fact, I'll take Chiquita along.
Doğrusu, yalnızca Chiquita'yı alacağım. - Ne?
Uh, Mrs. Reynolds, your wife, might get a real pleasure out of, uh, meeting Chiquita.
Eşiniz Bayan Reynolds, Chiquita ile tanıştığına çok memnun olacak.
Uh, might help to improve Chiquita considerable.
Chiquita'ya yardım edebilmesi oldukça önemli.
Chiquita, food and drink for our guests.
Chiquita, misafirlerimize yiyecek-içecek bir şeyler getir.
It was so good of you to have Chiquita prepare me this tea.
Chiquita'nın demlediği çay sana da iyi gelir.
I told Chiquita to bring it to your room, not here.
Chiquita'ya çayı senin odana götürmesini söylemiştim, buraya değil.
I shall miss Chiquita, and you, and all The Furies.
Chiquita'yı, seni, tüm The Furies'i özleyeceğim.
Ah, Chiquita!
Chiquita!
Chiquita!
Chiquita!
And my sister, Rosita Chiquita Juanita Chihuahua.
Ve benim kardeşim Rosita Chiquita Juanita Chihuahua.
And Lulu and Fifi and Rosita Chiquita wh...
Ve Lulu ve Fifi ve Rosita Chiquita ne...
- Chiquita...
- Chiquita...
- Chiquita says she wants to go waterskiing.
- Chiquita diyor ki su kayağına gitmek istiyormuş.
Oh, and, uh, get Chiquita a little present to remember us by.
Chiquita, hediyem olsun, bizi hatırlarsın.
You rode well today, honey.
Bugün çok iyiydin, Chiquita.
Lieutenant Si Si Chiquita.
Teğmen Si Si Chiquita.
That Chiquita, she can lick a whole regiment but she can't dance a lick.
Bu Chiquita, bütün alayı yalayıp yutabilir fakat bir yalamayla asla dans etmez.
If I say, "Chiquita" what do you answer?
"Çikita" desem ne diye cevap verirdiniz?
So, chiquita.
Hey, ufakllık.
A little chiquita for you, Petuko.
Senin için küçük bir chiquita, Petuko.
'Bye, chiquita.'Bye, little sucker.
Hoşça kal, chiquita. Hoşça kal, seni küçük piç.
And we talked about his wife, Chiquita, and his two children, Nicolas and Marina.
Karısı Chiquita ve iki çocuğu, Nicolas ve Marina'dan bahsettik.
I just kept thinking about the same things that I was always thinking about at home... particularly about Chiquita.
Evdeyken düşündüğüm şeyleri, düşünüp durmaya başladım özellikle de Chiquita hakkında.
You know, I would see images of Chiquita.
Chiquita'nın görüntülerini görebiliyordum.
Or if Chiquita would suddenly get a little tension in her neck... well, he'd immediately have her down on the floor, he'd be walking up and down on her back... doing these unbelievable massages, you know.
Veya Chiquita'nın boynu birden gerilecek olursa onu hemen yere yatırıyor, sırtında aşağı yukarı yürüyordu müthiş masaj yapıyordu, biliyor musun?
But then a couple of weeks later, Chiquita and I could be out... and Marina could have flu or a temperature of 104... and he wouldn't even go in and say hello to her.
Birkaç hafta sonra, Chiquita'yla dışarı çıktıysak ve Marina gripse veya ateşi yüksekse içeriye girip ona bir selam bile vermiyordu.
So then Chiquita threw this party for me before I left for India... and the apartment was filled with guests.
O sıralarda Chiquita, ben Hindistan'a gitmeden önce bir parti düzenledi, evimiz misafirle dolmuştu.
And at one point Chiquita said, " The flag, the flag.
Bir ara Chiquita, " Bayrak nerede?
Chiquita goes absolutely white and runs out of the room and vomits.
Chiquita birden bembeyaz oldu, koşarak odadan çıktı ve kustu.
Then last night actually, you know, it was our 20th wedding anniversary... and I took Chiquita to see this show about Billie Holiday.
Esasında geçen gece 20. yıldönümümüzdü, ben de... Chiquita'yı, Billie Holiday'le ilgili bir gösteriye götürdüm.
See, actually, for two or three years now... Chiquita and I have had this very unpleasant feeling that we really should get out.
Bak, üzerinden iki veya üç yıl kadar geçti... ve Chiquita'yla, gerçekten gitmemiz gerektiğine dair rahatsız bir hissimiz var.
I mean, don't you find - Isn't it pleasant just to get up in the morning... and there's Chiquita, there are the children... and The Times is delivered, you can read it.
Sabahları uyandığında, bir yanında Chiquita'nın diğer yanında çocuklarının olması, gelen Times gazetesini okuyabilmek hoş değil mi?
I mean, I have this picture of Chiquita that was taken when she... I always carry it with me.
Yanımda Chiquita'nın bir fotoğrafı vardı, her zaman beraberimde taşırdım.
I mean, you know, today Chiquita, Nicolas, Marina...
Yani artık bugün Chiquita, Nicolas, Marina...
And when I allowed myself to consider the possibility... of not spending the rest of my life with Chiquita... I realized that what I wanted most in life was to always be with her.
Kendime, ömrümün kalanını Chiquita ile beraber geçirememe ihtimalimin olduğunu düşünmeme izin verdiğimde fark ettim ki hayatta en çok istediğim şey onunla beraber olmaktı.
A lot, chiquita.
- Bir sürü, bebeğim.
About you, chiquita.
Senin yüzünden, bebeğim.
Come on, chiquita.
- Söz veriyorum. Hadi bebeğim.
You know, chiquita?
- Biliyor musun, bebeğim? - Ne?
- Chiquita.
- Bebeğim?
I'm not even supposed to sing, but Chiquita Banana got hung up at Valley Presbyterian.
Şarkı söylemem gerekmiyor ama Çikita Muz Presbyterian Vadisi'ne takıldı.
- Hey, chiquita, how's it shakin', baby?
- Hey çikita, nasılsın bebek?
Matter of fact, I'm married now to French Chiquita here.
Fransız bir fıstıkla evliyim.
Ho / a, Maria Chiquita.
Merhaba, Maria Chiquita.
Keep it revving', Chiquita.
Ayağın gazın üzerinde kalsın, Chicita.
Getting the hell away from you, you psycho chiquita nutcase.
Ama senden uzak bir yere, seni deli fındık.
I'm Chiquita Banana and I've come to say... bananas have to ripen in a certain way.
Ben bir Çikita muzum ve size olgunlaşmış muzu anlamanın yolunu söyleyeceğim.
Miami's a little chiquita banana for me, but Chris is shaking things up.
Miami bana göre değil ama Chris orayı toparlıyor.
Don't worry, chiquita.
Merak etme bebeğim.