Choking traducir turco
1,538 traducción paralela
Andy here? Mom, uncle Andy's choking!
- Anne, Andy amca boğuluyor.
Could be transverse myelitis, swelling in the disks, choking off nerve function.
Omurilik iltihabı olabilir. Disklerdeki şişlikler sinir fonksiyonunu bozabilir.
A few microtumors on the meninges, and suddenly you're choking to death.
Beyin zarındaki mikro tümörler, aniden boğulup ölmene yol açabilir.
Wherever there was a stream the red weed clung and grew with frightening voraciousness, its claw-like fronds choking the movement of the water. And then it began to creep like a slimy red animal across the land covering field and ditch and tree and hedgerow with living scarlet feelers, crawling, crawling.
Nerede bir su olsa, hemen orada kırmızı otlar biter ve korkutucu, duymak bilmeyen bir hızla büyümeye başlar suyun hareketini tamamen engeller ve minik kırmızı bir hayvanmış gibi, yerde sürünerek tüm ağaçları, çitleri her şeyi kaplardı sürünür, sürünür, sürünür...
Was he wearing a tux while he was choking on his own plasma?
Kendi plazmasında boğulurken üzerinde smokin mi vardı?
He's choking.
Boğuluyor.
And I'm choking, but he doesn't stop until my mom holds a cheese knife to his throat.
Boğulmak üzereyken, annem peynir bıçağını gırtlağına dayayınca durdu.
I'm choking with empathy. He served me up to the Vanity Fair reporter, he brought it on himself.
Kendimi onun yerine koyunca boğulacak gibi oluyorum ama o başlattı.
- He's choking...
nbsp - Boğuluyor...
I would think that a single woman's biggest worry would be choking to death alone in her apartment.
Bekâr kadınların en büyük derdinin evde tek başlarına boğulup ölmek olduğunu sanırdım.
Look, this is gonna sound really weird, but, um, do you ever worry about choking to death alone in your apartment?
- Garip gelecek ama sende de evinde tek başına boğulma korkusu var mı?
And it's not just choking.
Otuzuma bastığımdan beri küvetten çıkarken kendime "dikkatli ol" diyorum. Sadece boğulmak da değil.
The story goes that he died choking on his own blood.
Hikayeye göre kendi kanında boğularak ölmüş.
I was doing a stand-up in a middle school lunch room and she started choking.
Bir ortaokulun yemekhanesinde kamera karşısında konuşuyordum, nefes alamadı.
- My heart is choking - and I open my window
- Kalbim boğulacak gibi oluyor... - ve penceremi açıyorum.
God, you're choking.
Amanın, boğuluyorsun!
We did all we could to stop the system from choking.
Sistemi boğulmaktan koruyabilmek için, elimizden geleni yaptık.
The biggest danger here is choking on an olive.
Buradaki en büyük tehlike, martinide boğulan zeytin.
He started choking me, And he kept screaming That he was gonna kill me.
boğazıma sarıldı, ve beni öldüreceğini bağırıp durdu.
I been choking'on my own blood my whole life - to the point where I can't stand the taste.
Hayatım boyunca kendi kanımın içinde yüzüp durdum bir kez bile olsun durup tadına bakamadım.
That's fine for someone else to do if I'm choking on something other than emotion but you can't touch me.
Duygusal anlam dışında boğuluyorsam birinin bunu yapmasında bir sakınca yok. Ama sen bana dokunamazsın.
Oh, the bib is choking me!
Oh, önlük beni boğuyor!
I think he's choking, guys. What?
Bence boğuluyor, çocuklar.
He is choking!
Ne? Boğuluyor!
Alright, Great Scott, if you found that choking hazard poster, just head on home.
Pekâlâ harika Scott, şu söylediğin posteri alıp bir an önce arabaya dönün.
You're right, we're choking.
Haklısın Charlie. Boğuluyoruz.
Choking on fossil fuel.
Fosil
How would you like To die choking on them?
Onları yerken boğularak ölmeye ne dersin?
It's like th place is choking me.
Bu yer beni çok boğuyor.
I can't tell you if you keep choking me.
Eğer beni boğarsan, Sana nasıl söyleyebilirim ki?
I'm choking on the stuff.
Bu şeyin içinde boğuluyorum.
There was so much dust that he was coughing and choking.
O kadar çok toz vardı ki, öksürmekten nefesi kesilirdi.
Are You Choking On The Blood?
Kan seni boğuyor muydu?
The choking is not new.
Boğulma yeni değil.
Explains the syncope and the choking.
Bayılmayı ve yutma güçlüğünü açıklıyor.
That explains the choking and fainting.
Bu da yutma güçlüğünü ve bayılmayı açıklar.
Fires swept the planet, choking the atmosphere with soot and dust.
Atmosferi ise ve toza boğan yangınlar, gezegeni sildi süpürdü.
God, I hope you're choking on a piece of steak, and I'll give you the Heimlich maneuver like nobody's business.
Boğazına et kaçmış da boğuluyor olsan keşke.
You better be choking on a piece of steak.
Keşke boğuluyor olsan. Geldim.
Bill, stop it, you're choking him!
Bill dur, onu boğacaksın!
Give him the letter! I'm choking!
Mektubu verin, boğuluyorum!
Mom, you're choking me!
Anne, beni boğuyorsun!
So you can kiss him without choking.
Böylece öğürmeden onu öpebilirsin.
You see, somewhere around the time Jasper was choking me- -
Biliyorsun, bir keresinde Jasper beni boğuyordu- -
You're choking me. Don't.
Boğuluyorum, yapma!
No, my brother's choking!
Kardeşim boğuluyor!
Well, I'm glad she had the presence of mind to listen in on our argument while her friend was choking to death.
Ve endişelenme hayatım.
Choking on purpose.
İhtiyaçlarını dindirmeye dayalı bir ilişkiydi! "Parayı ver karşılığını al" türünden yani!
- Lucy's choking!
- Lucy boğuluyor.
He's choking!
Boğuluyor!
He's choking.
Dantel! Boğuluyor!