English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ C ] / Clamoring

Clamoring traducir turco

239 traducción paralela
Don't forget to fix mine, Mr. Crackenbox! ( WOMEN CLAMORING )
Benimkini de ayarlamayı unutmayın Bay Crackenbox!
( ALL CLAMORING )
( HEPSİ GÜRÜLTÜ EDİYOR )
( crowd clamoring )
( kalabalığın bağrışması )
There's a producer... clamoring for the manuscript.
Londra'da yazdıklarımı görecek bir yönetmen var.
A producer's clamoring for your play...
Bir yönetmen de oyunun almak üzere.
You ever notice a man gets to the top of the heap, there's always somebody clamoring up to try and take his place.
Konusunda zirve yapmış birini her zaman farkedersin. Onun yerini almak için uğraşacak birileri her zaman vardır.
( MEN CLAMORING )
( HAYKIRIŞLAR )
( ALL CLAMORING )
( UĞULTULAR )
( ALL CLAMORING )
( BAĞRIŞMALAR )
I leave for one week and I come back and I find the mob clamoring in the street and you dare to say to me welcome?
! Bir haftalığına gittim ve döndüğümde ortalığı karışmış buldum, sen de hoş geldin diyorsun!
Mom? ( clamoring )
Anne?
A thousand starving kids clamoring for a bellyful of Thorn soya.
Binlerce aç çocuğun Thorn soya'sı için yaygara koparması.
[PEOPLE CLAMORING]
Bunu unutma!
( WHISTLE BLOWING ) ( PLAYERS CLAMORING ) DAVY :
Bacağım!
( PLAYERS CLAMORING ) The give is to Baracus, he goes up the middle of the trap, breaks into the secondary.
Baracus alıyor, kapanın ortasına düşüyor ikinciyi de geçiyor.
Yeah. And the Defense Department's gonna be clamoring for your services right around graduation time.
Evet, Ve Savunma Teşkilatı mezun olma zamanın geldiğin de hizmetlerini ödüllendirecek.
I'll smash your fucking cameras! [All clamoring]
Parçalarım s.kik kameralarınızı!
( laughing and clamoring ) Call me a romantic, but I always knew you two would end up together.
Ýsterseniz bana romantik deyin ama ikinizin eninde sonunda beraber olacaðýnýzý biliyordum.
- ( Clamoring ) - That's just what we...
- Burada yok.
[CROWD CLAMORING OUTSIDE]
ne kadar üzücü.
[CROWD CLAMORING OUTSIDE]
borcunun yanında o devede kulak kalır.
ALL clamoring ) I should send Vito with you all the time.
Vito'yu hep yanında göndermeliyim.
What could be more dull than the sordid, back-slapping sessions where has-beens in tuxedos hand over to even OLDER has-beens in tuxedos, awards for plays that closed the WEEK before the opened, because the audience were clamoring instead for tickets to
Bundan daha sıkıcı ne olabilir. Herkes birbirinin sırtını sıvazlıyor. Smokin giymiş adamlar smokin giymiş daha yaşlı adamlara ödüller veriyor.
( GUARDS CLAMORING ) It looks like clear sailing from here.
Bundan sonrası temiz görünüyor.
( ALL CLAMORING )
Hey, o benim motorum!
( CHILDREN CLAMORING ) - McNALLY :
- Hadi çocuklar, bunu kaçırmayalım!
Fans are clamoring to see their favorite celebrities.
Hayranlar, sevdikleri ünlüleri görmek için toplandı.
There's all these news markets just clamoring for attention and I have to consider future possibilities.
Yani tüm bu haber kanalları bilgi almak için koşuyorlar ve ben gelecek fırsatları düşünmek zorundayım.
See, everybody's just clamoring to meet you.
Herkes seninle tanışmak için yaygara koparıyor.
- We wanna see the angel. - [Crowd Clamoring]
Meleği görmek istiyoruz.
[All Clamoring]
Önce ben! Önce ben!
- [All Clamoring]
- Ben! Ben!
- [Clamoring]
Lanetlendik.
- [Horns Honking ] - [ People Clamoring]
- [Kornalar çalıyor ] - [ İnsan Gürültüleri]
- Who wants a dollar? - [Clamoring]
Kim para ister?
- ( sing ) Could well be ( sing ) - [Clamoring]
Çoktan...
Call... nine... one... ( Clamoring )
Ara... Dokuz... Bir...
- [Clamoring ] - [ Groans] - Oh, my God.
Aman Tanrım!
- [Clamoring ] - [ Gasps] Oh, what happened?
Neler oldu?
[All Clamoring]
Hayır, yapamazsın.
( towusfolk clamoring )
( Kasabalılar sessizleşir )
I can see that you are a very busy man... and I'm sure there are plenty of people clamoring for your particular brand of attention.
Gördüğüm kadarıyla oldukça meşgulsünüz ve eminim sırf sizin ilginiz için feryat eden bir çok hasta vardır.
But bring down a fully loaded 727 into the middle of New York City... and you'll find a dozen tin-pot dictators all over the world... just clamoring to take responsibility... and begging to be smart-bombed.
New York şehrinin göbeğinde, azami kapasite ile dolu bir jumbo jet uçağını infilak ettirip, dünyanın dört bir yanındaki, rüştünü ispat etmemiş diktatörlerden birini seçersin. Büyük bir yaygara ile sorumluluğu üzerine yükleyip, yağacak bombaların, akıllı olması için de dua edersin.
If the girls at the hostel heard about it, they'd all be clamoring,
Eğer yurttaki kızlar bunu duyarsa hepsi yaygara koparırlar.
If you think you're gonna get out of it making eyes at the law... ( CLAMORING ) Bet you know all about that, don't ya?
Eminim bunu çok iyi biliyorsundur?
( Reporters clamoring ) I...
Eee....
( REPORTERS CLAMORING ) Hey, Swayzak?
Hey Swayzak!
( CROWD CLAMORING ) WOMAN :
Git buradan!
[Clamoring Continues]
- Bart, etrafından dolanıp önünü kes.
- [Clamoring] - No, no, no!
Hayır!
[Clamoring]
Biri onunla aynı fikre sahip olmayan biriyle yemek yemiş. Tamamen bir zaman kaybıydı, yemeği ödedi, düzüş bile istemedi...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]