Clarity traducir turco
1,025 traducción paralela
Dear Signora Vaccari, more clarity From now on I shall conceal nothing. May I continue?
Sayın Sinnora Vaccari, daha açık söylemek gerekirse bundan böyle hiçbirşeyi gizlemeyeceğim.
The first paragraph must have more clarity if the reader is going to understand it.
Eğer okuyucunun anlamasını istiyorsan ilk paragrafın daha açık olması gerek.
This is a cleansing moment of clarity.
Şimdi pisliklerden arınma zamanı.
I have seen the shattering fulgurations of ultimate clarity.
Nihaî kurtuluşun ezici parıltılarını görebiliyorum.
symmetry, proportion and the size and clarity of each muscle group.
Simetri, orantı ve boyut ve her bir kas grubunun belirginliği.
"... whose reputation for clarity and truth had become a symbol of hope...
" açıklık ve dürüstlük politikasıyla Metropolis şehri için...
" but may in many circumstances be only clarity...
" ama bir çok koşulda aslında bir berraklıktır- -
It was one of the wonders of the world built by people with an extraordinary eye for clarity and symmetry.
Dönemin büyük estetik ve simetri geleneğine sahip insanları tarafından özenle inşaa edildi ve dünyanın 7 harikasından birisiydi.
I have heard you with unmistakable clarity.
Söylediğiniz hrrşryi çok iyi duydum.
How do you like... clarity?
Nasıl bir his bu... berraklık?
- She could see me with complete clarity. - Uh-huh.
Beni olabildiğince açık bir şekilde görebilirdi.
- Quite clear. In this case, however, clarity does not necessarily guarantee endorsement.
- Çok açık ifade ettiniz ama açık olmanız mutlaka onay alacağınız anlamına gelmiyor.
Clarity, elucidate!
Açık ol, aydınlat beni!
I'll try to blow it up, but we'll lose some clarity.
Görüntüsünü büyütmeye çalışacağım ama berraklığı kaybedeceğiz.
In the interest of clarity the rest of this movie will not be in Polish.
Anlaşılır olması için filmin kalan kısmında Polonya'ca konuşmayacağız.
Zyro spoke of clarity
Zyro berraklıktan bahsederdi.
" for the sake of clarity, that I am relatively well equipped...
" açık olmak adına yazıyorum, oldukça iyi donanımlıyım...
Good clarity.
Berraklık iyi.
What I want now is clarity.
Şu anda istediğim şey netlik.
The great doubts and tragic clarity of thought that had pursued Tarkovsky all his life, followed him here.
Tarkovsky'i tüm hayatı boyunca izleyen büyük kuşkular ve temiz düşünceleri O'nu burada da izledi.
- With perfect clarity.
- Açık ve seçik olarak.
I will remember every detail of my visit with perfect clarity.
Ziyaretimin her ayrıntısını kusursuz bir açıklıkla hatırlayacağım.
It plays in perfect clarity, from beginning to end, over and over again.
Başından sonuna kadar kusursuz bir durulukta, ve sonra bir daha, bir daha çalıyor.
At the end of the three months, you will have a balanced mind, sharp as a razor, a body of perfect health and strength, a spirit of peace and clarity.
Üç ay sonunda zihniniz dengelenmiş olacak. Keskin bir jilet gibi. Mükemmel sağlık ve vücut gücü barış ve berraklıkla birlikte ruhunuzla bütünleşecek.
Now, with such simplicity... Such clarity, everything falls into place.
Bu kadar basit... bu kadar açık, her şey yerli yerine oturuyor.
Yesterday... for one... terrifying moment, there was clarity.
Dün, çok kısa bir süreliğine bir berraklık oldu.
I got clarity far beyond what one would pick up from reading.
Hayır. Okumakla elde edilmeyecek netlikte yanıtlar verdi.
When I wrote you that letter, my tender feelings for you so overpowered me I could not find words of clarity and persuasion.
Bu mektubu yazdığım zaman, size karşı hissettiklerim öyle yoğundu ki net ve ikna edici kelimeleri bulamadım.
For an infidel you have uncommon clarity of thinking.
Bir kafire göre şaşırtıcı derecede açık düşünüyorsun.
The Yukatak Eskimos fasted for weeks... in order to attain this kind of mental clarity.
Yukatak Eskimoları buna erişmek için haftalarca oruç tutarlardı.
About my lecture, what do you think will give the greater clarity?
Konferansım hakkında, sence hangisi daha büyük bir duruluk sağlar?
Harry, there was a time when I could comprehend, with a high degree of clarity, Windom Earle's twisted logic.
Windom Earle'ün çarpık zihnini, en belirgin şekliyle idrak edebildiğim zamanlar oldu, Harry.
The idea is to preserve the clarity of your eventual testimony.
Amacımız, vereceğiniz son ifadenin netliğini korumasını sağlamak.
You hear the lack of clarity?
Sesteki kaçıklığı fark ettin mi?
Anne, let me tell you what I need, flawless clarity, F-color or better.
Ann, ne istediğimi söyleyeyim, kusursuz berraklık, F renk ya da daha iyisi.
- For absolute clarity...
- Tam bir netlikle...
There's a clarity and beauty in that thought expressed in just this way.
Düşüncenin bu yolla açıklanmasında, bir netlik ve güzellik var.
This requires focus and clarity of thought.
Odaklanmayı ve düşünce netliği gerektirir.
Focus and clarity of thought.
Odaklan ve düşüncelerini netleştir.
Lore promised clarity and purpose.
Lore açıklık ve amaç vaadetti.
They have an absolute certainty about right and wrong, who is a friend and who is an enemy, a strict moral compass which provides them with a clarity of purpose.
Onlar, neyin doğru neyin yanlış olduğu, kimin dost kimin düşman olduğu konusunda, amaçlarına kesin bir açıklık sağlayan katı bir ahlaki pusulaya sahipler.
As I've grown older, I realize that clarity of purpose is a more..... ambiguous matter than I had thought in my youth.
Yaşlandıkça, amaçların berraklığının, gençliğimde düşündüğümden daha muğlak bir konu olduğunu fark ettim.
It has the merit of clarity, I think.
Gayet açık olmuş herhâIde.
He can't be clear when clarity is what he wants to avoid.
Kaçınmak istediği belirginlik oldukça açık konuşamaz.
I was sittin', eatin'my muffin drinking'my coffee, replaying'the incident in my head, when I had what alcoholics refer to as a moment of clarity.
Lokmamı yedim ve herşeyi film şeridi gibi tekrar gözümde canlandırdım. Alkoliklerin dediği gibi birdenbire her şey çok netleşti.
I'm interested in organization, structure, and clarity.
Güzel bir düzen, yapı ve açıklık istiyorum.
Sound, visual clarity.
Ses, görsel netlik.
DeMille insisted that every detail be seen with equal clarity.
Her detayın eşit şekilde net görülmesinde ısrarcı davranmıştı.
This clarity thing, it's brought me to a whole new level and my skating is...
Bu bağış olayı, beni yepyeni bir seviyeye çıkardı.
No, I miss that kind of clarity.
O zamanki berreklığı özlüyorum.
Your clarity of thought.
Berrak düşünme tarzın.