Clue traducir turco
6,221 traducción paralela
You've got no clue what you're up against.
Neyle karşı karşıya olduğunuzu bilmiyorsunuz.
Oh, even if I wanted to help, I don't have a clue where the stake is.
Yardım etmeyi istemiş olsam bile kazığın nerede olduğuna dair fikrim yok.
He might have a clue.
Belki bir fikri vardır.
Some kind of second coming or the care and feeding of your new pet alien. Either way, you don't have a clue.
Kendinden mi geçiyorsun yoksa kendini, uzaylıyı evcil hayvan gibi beslerken mi görüyorsun ama senin de elinde bir ipucu yok.
Haven't got a clue where they came from.
Nasıl oluştuklarına dair tek bir fikrim yok.
And you still think they have no clue that we're dating?
Yine de çıktığımız hakkında hiçbir fikirleri olmadığını mı sanıyorsun?
- Here's a clue, it's me.
- İşte ipucu, benim.
Other than that, I don't have a clue.
Budan başka en ufak bir fikrim bile yok.
I dug through the papers you found on him, looking for anything he might have left us- - a message, a clue.
Yanında bulduğun belgeleri inceledim bize bir mesaj ya da ipucu bırakmış olabilir mi diye.
Should have been the first clue we were getting taken for a ride.
- Bizi aldıklarında uyanmalıydık.
Thirty years ago the author vanished without a trace, but according to this new clue, we may have found his secret hiding place.
30 yıl önce yazar hiç iz bırakmadan ortadan kayboldu, ama şu yeni ipucuna göre, onun gizli saklanma yerini bulmuş olabiliriz.
This could be our next clue.
Bu bizim sonraki ipucumuz olabilir.
You're here to expand UNSC's power, nothing else, without a clue about the cultures you assimilate.
UNSC'nin gücünü genişletmek için buradasınız, başka şey için değil. Asimile ettiğiniz kültürler hakkında hiçbir fikriniz yok.
Well, I hope you figure it out because I don't have a clue.
Ben de bunu bulacağını düşünüyorum çünkü hiçbir fikrim yok.
One clue... the word "croatoan" carved in a tree.
Bir tek şey dışında. Bir ipucu dışında. Bir ağaca kazınmış "croatoan" kelimesi.
No clue.
Hiç bilmiyorum.
No clue.
- Fikrim yok.
No clue.
İpucu yok.
- You don't have a clue!
- Hiçbir halttan anlamıyorsun!
'Cause my side doesn't have a clue what it's supposed to be doing.
Çünkü benim tarafımın ne yapması gerektiğiyle ilgili hiçbir fikri yok.
I think you could give a better clue.
Bence daha iyi bir ipucu verebilirdin.
- Now that we have a sample, we'll get to work analyzing it, Figure out the makeup of the poison, Maybe get a clue as to his human identity.
Artık bir örneğimiz olduğuna göre analiz etmeye başlayıp içindekileri öğrenip belki insan kimliği hakkında ipucu elde edebiliriz.
Maybe one of these aliases was Carter's mom's best friend from when she was five, and that could give us a clue about Lori Stevens.
Belki bu takma adlardan biri.. .. o beş yaşındayken, Carter'ın annesinin.. .. en yakın arkadaşındandır..
Left it as a clue, so we'd know where she was going?
Nereye gittiğini bilelim diye bir ipucu olarak mı bıraktı?
I have no clue.
- Bir fikrim yok.
Yellow, is for "I'm working on it," and... Red means I have no clue.
Sarı, üzerinde çalıştıklarım için ve kırmızı da hiçbir fikrim olmayanlar için.
Honey, you come up here every weekend, sometimes even during the week, and as far as I can tell, there's no boy involved, so I really have no clue what you're up to.
Tatlım, her hafta sonu buraya geliyorsun. Bazen hafta içi bile geliyorsun. Bildiğim kadarıyla da hayatında bir erkek falan da yok.
You know, the only clue they found was by the dumpster.
Buldukları tek ip ucu çöpün içindeydi.
~ Not a clue. ~ Hmm, interesting.
- Bilmiyorum.
There's got to be a clue.
Bir ipucu olmalı.
I DON'T KNOW, BUT I THINK I FOUND A CLUE.
Bilmiyorum, fakat sanırım bir ipucu buldum.
She didn't have a clue he was here.
Martin'in burada olduğunu bilmiyormuş.
WITHOUT A CLUE WHAT THIS FORCE IS OR HOW IT WORKS, ALL SCIENTISTS CAN DO IS GIVE IT A NAME - - DARK ENERGY.
Bir ipucu olmadan bu güç nedir ve nasıl çalışır tüm bilim insanlarının yapabileceği tek şey ona bir isim vermek oldu.
- I have no clue.
- Hiçbir fikrim yok.
You're here to expand UNSC's power, nothing else, without a clue about the cultures you assimilate.
UNSC'nin gücünü genişletmek için buradayız. Asimile kültürleri hakkında bir ipucu olmaksızın.
If only we had a clue...
Bir ipucu bulmalıyız...
You are all the key to finding a clue.
Siz, ipucunu bulmaktaki anahtarsınız.
We are the key to finding a clue...
Biz... İpucunu bulmak için anahtarız...
You show me a bomb, I can usually find a clue in it.
Bana bir bomba gösterdiğinde hemen ipucu bulabilirim.
- Not a clue. - Come with me.
- Benimle gel.
None of us has a clue.
Hiçbirimizin bilgisi yok.
And the clue trail is next to impossible to track.
Sonrasında ekmek kırıntılarının takibi imkansız olacak.
Do you have a new clue?
Yeni bir ipucun var mı?
Even a clue?
Tek bir ipucu bile mi?
No clue.
Hiçbir fikrim yok.
Well, I had no clue you were coming.
- Geleceğinden hiç haberim yoktu.
That's a clue, right?
Bu bir ipucu değil mi?
You never know, he might have left a clue as to where he was going.
Nereye gittiğine dair belki bir ipucu bırakmıştır, bilemeyiz.
We've no clue what Intel Nash compromised or who Babakov was selling it to.
Nash'in hangi istihbaratı ifşa ettiğini veya Babakov'un bunları kime sattığını bilmiyoruz.
- And that's a great clue, but her attorney will say she was right by him when he got stabbed.
Harika bir ipucu ama avukat diyecek ki çocuk bıçaklandığında kız yanında duruyordu.
There has to be some shortcut or clue.
Emin olabilirsin.