Coffee traducir turco
35,552 traducción paralela
Grab a coffee, perk up.
Bir kahve al, neşelen.
Remember how mad Mom got when she found out you let me drink coffee to stay awake?
Uyumayayım diye kahve içmeme izin verdiğini duyunca annemin ne kadar sinirlendiğini hatırlıyor musun?
- This coffee cup right here.
- Bu kahve kupası var ya?
Did you know, on my Earth, coffee crop was wiped out by blight?
Benim Dünya'mda bitki hastalığı yüzünden kahve hasadı kalmadı.
I mean, that's one more reason to stay on this Earth, for the coffee alone.
Sırf kahve bile bu Dünya'da kalmak için geçerli bir sebep.
I'm gonna go for coffee.
Ben kahve içmeye gidiyorum.
On my Earth, the coffee was wiped out - by blight. - Blight, yeah.
Benim dünyamda bitki hastalığı yüzünden kahve kalmamıştı.
Probably just brewing another pot of coffee.
Kesin yine kahve yapıyordur. Başka bir şey içtiği yok.
- Licorice... Juju... Yeah, and coffee.
- Tamam, bir de kahve.
No, it's not the coffee.
Hayır, kahveden değil.
Coffee?
Kahve mi?
Not the coffee.
Kahve değil.
And six bucks won't even cover coffee.
Ve altı dolar kahveye bile yetmez.
Yo, does anybody need a coffee?
- Kahve isteyen var mı?
100 %. He cheeked his sedative, ground it up, dropped it in a guard's coffee, stole his walkie, exited out a side door during the rec hour.
Sakinleştiricisini yanağında saklamış boşaltmış, güvenliğin kahvesine koymuş, telsizini çalmış dinlenme saati sırasında da yan kapıdan kaçmış.
You have coffee and cookies before the meeting and coffee and dessert after?
Toplantıdan önce kahve ve kurabiye toplantıdan sonra kahve ve tatlı mı var?
I don't know, but I'm thinking whatever that guy told Lou outside the coffee shop, spooked him enough to run.
Bilmiyorum ama kafenin oradaki adam Lou'ya ne dediyse onu kaçırtacak kadar korkutmuş bence.
What about the, uh, mystery man outside the coffee shop?
Kafedeki gizemli adamdan ne haber?
Coffee, guys?
Kahve alır mısınız, beyler?
You want some coffee?
- Biraz kahve ister misin?
Would you like a cup of coffee?
- Bir bardak kahve ister misin?
Coffee.
- Kahve.
Teacher, please make us some coffee, too!
- Öğretmenim bize de kahve verin!
Want a coffee?
Kahve alır mısın?
Tell her how you like your coffee.
Kahveni nasıl sevdiğini söylersin ona.
Okay, so first you grind the coffee.
Pekâlâ, ilk önce kahveyi öğüteceksin.
Then what you want to do is get the coffee grounds and tamp it down with this thing.
Sonra telveleri alıp bunu kullanarak bastırıyorsun.
"Ask them if they would like a coffee."
"Onlara sorsana, kahve ister miymiş," diyoruz mesela.
I met Aaron at a coffee shop.
Aaron'la bir kahve dükkanında tanıştık.
I brought up your coffee.
Kahveni getirdim.
Oh, so that's why you're playing coffee servant?
Bu yüzden kahve hizmetçisini oynuyordun demek.
I mean, the other day, I was sitting in a coffee place, and I thought, "Yeah, I can be a barista."
Geçen gün bir kafede otururken "Espresso uzmanı olabilirim" diye düşünmeye başladım.
God, that coffee sounds really good right now, doesn't it?
Şu anda kahve iyi gider, ne dersin?
She's getting a cup of coffee.
Kahve almaya gitti.
It was just a few jokes over coffee.
Kahvenin yanına yapılan birkaç espiriydi sadece.
I needed you to get coffee... you did.
Kahve getirmene ihtiyacım vardı... ve getirdin.
And afterwards, some head just around the corner to the two and a half century old El fishawy coffee shop.
Sonra da bazıları köşe başındaki 250 yıllık El Fishawy kahvesine geliyor.
Would you like coffee?
- Kahve ister misin?
Let me grab you a cup of coffee.
Sana bi kahve getireyim.
You'll make coffee, you'll grind beans, you'll do fine.
Kahve yaparsin, Kahveleri ogutursun, Halledersin.
Get me a coffee?
Bana kahve verir misin?
Brewed coffee. 10 bucks.
Taze kahve. 10 dolar.
Uh, I'll take a black coffee.
- Sade kahve alayım. Selam.
Coffee?
Kahve içer misin?
He would say, "You want to go grab some coffee?"
"Kahve içelim mi?" derdi.
We can have coffee and get to know each other.
Kahve içer, birbirimizi tanırız.
- "And in the last sip, she turns the mug upside-down, coffee grounds streak the saucer, finding future fortunes in what others call a stain."
"Şiirlerle ve hikayelerle Çingene yaşamı." Ve son yudumda fincanı ters çeviriyor. Kahve telveleri fincan tabağında yol yapıyor.
Mr. Chairman, this kiosk, where I have enjoyed a coffee and a pastry many times,
Sayın Komite Başkanı, bu büfe, kahvemi keyifle içtiğim ve de bazen kahvemin yanında bir çörek aldığım
Coffee?
Kahve?
Coffee?
- Kahve ister misin?
Do you have more coffee?
Daha kahven var mı?