Coleman traducir turco
1,005 traducción paralela
Coleman's gonna scout for the train.
Coleman konvoya rehberlik edecek.
Oh, Mr. Cameron, this is Mr. Coleman.
Bay Cameron, bu bay Coleman.
Howdy, Mr. Coleman.
- Merhaba Bay Coleman.
Mr. Coleman, would you mind looking over my outfit?
- Bay Coleman, bizim malzemeleri kontrol edermisiniz?
Mr. Coleman, this is my sister Ruth.
- Bay Coleman, bu kız kardeşim Ruth.
Hello, Coleman.
- SelamColeman.
I don't like this man Coleman. Yeah?
- Bu Coleman denen herifi sevmiyorum.
How long'll you be gone, Coleman?
Geri dönmen ne kadar sürer, Coleman?
Only I'm beginning to understand why you don't like Coleman.
Coleman'dan neden hoşlanmadığını şimdi anlamaya başlıyorum.
Coleman's been gone two days.
Coleman gideli 2 gün oldu.
He says that Coleman wants you for his squaw.
Coleman'ın seni eş olarak istediğini söylüyor.
Coleman squaw.
Coleman'ın kadını.
If it ain't Breck Coleman.
- Bu Breck Coleman!
And you told me not to be sitting in a rocking chair when Breck Coleman was around.
Evet. Ayrıca Breck Coleman etraftayken sallanan sandalyeye oturmamamı söylemiştin.
Hello, Coleman.
- Merhaba, Coleman.
Why, Zeke, you lyin'old coot. That Injun's buying Cameron's sister for Coleman's squaw.
Zeke, seni yalancı düzenbaz o kızılderililer Coleman'a eş olsun diye Cameron'un kızı kardeşini satın alıyor.
So Coleman's buying himself a squaw, eh?
Yani Coleman kendine bir eş satın alıyor diyebiliriz, ha?
How's things, Coleman?
- Nasıl gidiyor, Coleman?
You recollect how Coleman done told you that if Lopez here, or Thorpe done strayed off into the brush, they weren't likely as how never come back?
Coleman sana eğer Lopez veya Thorpe çalılıkların arasında başı boş dolaşmaya giderlerse... -... muhtemelen geri dönemeyebilirler demişti, hatırladın mı?
Why not?
- O ve Coleman ormanda kapıştılar ve Coleman onu vurdu. - Nedenmiş?
I heard the shot. And I saw Coleman standing there over him.
- Silah sesini duydum ve Coleman'ın adamın başında dikildiğini gördüm.
Coleman met Mr. Thorpe in the brush and shot him!
- Coleman, Bay Thorpe ile ormanda karşılaşmış ve onu vurmuş!
This boy, Coleman, here just couldn't have killed Thorpe.
- Coleman Thorpe'u öldürmüş olamaz.
Coleman and Thorpe were at odds with the Cameron girl.
Coleman ile Thorpe arasında Bayan Cameron yüzünden anlaşmazlık vardı.
If it wasn't Coleman, who was it who shot Thorpe?
Coleman yapmadıysa, o halde Thorpe'u kim vurdu?
Coleman's a friend of his, men.
Coleman bu adamın arkadaşı.
And Coleman ain't gonna do no scouting, while I'm boss of this train.
Bundan böyle ben bu konvoyun lideri olduğum sürece Coleman izcilik falan yapmayacak.
Coleman would never... Ah, now, we're taking on a new scout.
Yeni bir izci bulacağız.
Coleman, the settlers are willing to push on.
Coleman, göçmenler devam etmek istiyor.
Old Charlie died, Coleman.
İhtiyar Charlie öldü, Coleman.
Follow me and I'll lead you to that valley that Coleman told us about.
Beni takip edin. Sizi Coleman'ın bahsettiği vadiye götüreceğim.
Coleman, huh?
Coleman, ha?
You're just in time, Coleman.
Tam zamanında geldin, Coleman.
Aren't you going to ask God to take care of Breck Coleman?
Tanrıdan Breck Coleman'ı korumasını istemeyecekmisin?
Oh, Zeke says that Breck Coleman can take care of himself.
Zeke, Breck Coleman'ın kendini koruyabileceğini söylüyor.
What did they do, Coleman?
- Ne yaptılar, Coleman?
Coleman, you have fulfilled our hopes.
Coleman, hayallerimize ulaşmamızı sağladın.
Coleman, you're the breed of man that would follow a trail to the end.
Coleman, sen peşinden gidilecek adamsın.
Now, wherever that boy Breck Coleman is at, he's a-lookin'out for hisself.
Breck Coleman şu an her neredeyse kendi başının çaresine bakıyordur.
Well, a young fella named Breck Coleman left it with me, and he told me to give it to you in case he didn't show up.
Bizi bırakıp giden Breck Coleman adındaki genç... -... eğer geri dönmezse sana vermemi söylemişti.
Mr. Coleman!
Bay Coleman!
You and Mr. Stewart, Mclntosh, Coleman, Byrne and myself we are no mutineers.
Siz, Bay Stewart, Mclntosh, Coleman, Byrne ve ben isyancı değiliz.
- Coleman.
Coleman.
This is Mr. Coleman, Father's secretary.
Bu da Bay Coleman. Babamın sekreteridir.
- Hey, what are you made up for? - I got that job in the Tunisian Room.
Yok MGM, yok Ginger Rogers, yok Ronald Coleman.
Give this to Mr. Coleman as soon as you see him.
Bunu en kısa zamanda Bay Coleman'a verin.
Excuse me, Mr. Muldoon, but Hotshot Coleman is here.
Özür dilerim, Bay Muldoon, Delifişek Coleman geldi.
- Coleman.
- Evet!
Father Coleman, the priest before you, overtaxed his heart.
Peder Coleman, sizden önceki rahip, kalbini aşırı derecede yordu.
He and Coleman just met in the brush, and Coleman shot him. Are you sure?
- Eminmisin?
- Yo!
- Coleman.