Cozy traducir turco
1,443 traducción paralela
The trouble on the road, Dan, is Al's enemy Magistrate Clagett's cozy-seeming connection to the military.
Asıl bela, Al'in düşmanı Yargıç Claggett'in... askerlerle olan samimiyeti.
I've been so looking forward to finishing my tea cozy.
Çaydanlık örtümü bitirmeyi dört gözle bekliyordum.
The Yale soda cozy.
Yale meşrubat gömleği.
It's not the Taj Mahal, but it's cozy.
Tac Mahal değil ama sıcaktır.
It's so cozy.
Çok sıcak.
Anyway, it's nothing terribly fancy. Just a cozy dinner in a quaint hotel in Paris, with my ten new French friends.
O kadar sükseli bir olay değil, sadece bir otelde hoş bir akşam yemeği, 1 0 adet yeni Fransız arkadaşımla.
It'll be cozy.
Sıcak olacak.
Well, since she's having a baby, I thought I'd take her to a place that kids and girls like, so I figured I'd start the date off at an amusement park and we'd go on a ride on the "lightning whip". I'm gonna take her horseback riding up to this overlook, and then we're gonna get cozy and drink a little Bingo-Bango.
şey, o bir bebek taşıdığından beri, onu kızların ve çocukların seveceği bir yere götürmeyi düşünüyordum, o yüzden randevuya lunaparkla başlamanın iyi olacağını düşündüm ve "Yıldırım kırbacı" na binebiliriz diye onu ata binmeye götüreceğim, ve sonra biz daha samimi olacağız
He'd go into towns, cozy up to the locals and get them to turn over Jews in hiding.
Şehirlere gidip, yerel halka yanaşıp saklanan Yahudileri ele verdirtiyormuş.
It's very cozy.
Çok rahat bir yer.
This is cozy.
Pek sıcak bir ortam.
And I'm not talking about the couple of cozy meetings I've organized to which hardly anybody turned up
Daha önce düzenlediğim ve kimsenin gelmediği arkadaş toplantıları gibi de olmayacak bu.
It doesn't have to be anything big. I mean, this is very cozy here.
Büyük olmasına gerek yok.
Why do you think we're in this bird bath when we could be upstairs toasty and cozy, watching the naughty channel?
Yukarı çıkıp TV'de ayıp şeyler seyretmek varken neden bu soğuk şeyin içinde oturuyoruz sence?
You see how cozy it can be when you decide to play nice?
Oyunu düzgün oynayınca ne kadar rahatladığımızı görüyor musun?
I even built a cozy little guest wing just for you.
Senin için rahat bir misafir dairesi bile yaptım.
Maybe you could put a tiny blanket on it to cozy it up. Or a little hat and P.J. S from the Short and Round Store.
Belki onu sıcak tutmak için ufak bir battaniye sermelisin üstüne veya bir şapka ve pijama, ufaklıklar dükkanından.
You don't give a shit. You get your lousy two bits, you're nice and cozy with that.
Hayır ama, senin umurunda değil hiç, kendi işini kendi görüyorsun, cool takılıyorsun, senin işin her şey süper.
ain't this cozy as fuck?
Gayet sıcak bir ortam ha?
How nice. Cozy.
Ne güzel, rahat bir ortam.
Sounds warm and cozy.
Kulağa sıcak ve samimi geliyor.
You're sick and get you a beautiful widower pharmacist but still can't cozy up to you.
Ne demek bana ne? Hem hastasın hem sana lokum gibi dul bir eczacı buluyorum, gene de yaranamıyorum.
He was wearing this big, cozy Vermonty sweater.
Büyük, rahat, Vermont havası taşıyan bir kazak vardı üstünde.
One can either do business or cozy up to his wife.
Ya işini yaparsın ya da karınla oynaşırsın.
Strung up all cozy together
Hepbirlikte ipe dizilmişler
I wasn ´ t related to them at all, but I was there... ... and it was cozy.
Onlara çok bağlı değildim, ama oradaydım ve bu da hayli samimiydi.
Real cozy.
Gerçekten rahat!
I find it quite cozy actually
Aslına bakarsan burasını çok beğendim.
A very cozy place.
Oldukça samimi bir yer.
Your place is tiny, but cozy.
- Süper. Evin küçük ama sıcacık.
Looks cozy.
Rahat bir yere benziyor.
Scudder, he got real cozy with our chaplain Kerrigan.
Scudder, papazımız Kerrigan'la baya samimi olmuştu.
Kind of cozy.
Sıcak bir yermiş.
Yesterday, I was still fantasizing that it could work with you, that a one-bedroom apartment might be cozy.
Dün seninle yürüyebileceğini, tek odalı bir evde yaşayabileceğimi hayal ediyordum.
They were very cozy on the couch, and they certainly weren't looking for her keys.
Ve anahtar aramadıkları kesindi. - Gerçekten öyle mi düşünüyorsun?
Well now, isn't this cozy?
Ne kadar da hoş değil mi?
You got to cozy up to the star.
O yıldızın sevgisini kazanmalısın.
It's quite cozy, isn't it?
Oldukça rahat, değil mi?
Looks like Zach and I are getting cozy tonight.
Görünüşe göre Zach ve ben sıcacık olacağız.
and now he's all safe and warm and cozy on the surface, while I'm stuck down here, paying for his mistakes.
Şimdi o yüzeyde sıcak ve rahat, ben burada oturmuş onun hatalarının bedelini ödüyorum.
Sounds cozy.
Çılgınca.
As for myself, at the end of this year, I'll hang up my stock market spurs, buy some cozy t-bills, and literally sail off into the sunset.
Kendim içinse, bu yıIın sonunda hisse senetlerimi kendi işleyişlerine bırakıp biraz zararsız hazine kağıdı alacağım ve gün batımına doğru demir atacağım.
Look, Rick... the three of us... we're not leaving this cozy little room until you give me a name.
Bak, Rick Üçümüz bu odadan sen bize bir isim verene kadar çıkmayacağız.
" which has a cozy transit lounge.
"Templehof olarak bilinen bu yerin sakin bir transit salonu vardır."
perfectly lit, intimate, those cozy little booths, you know, in back.
Harika bir aydınlatma, mahremiyet arka taraftaki şirin, ufak odalar.
But our guests had invented that drivel about cottages being cozy.
Ama misafirlerimiz kulübelerin çok sıcak yerler oldukları saçmalığını da türetmişlerdi.
It's cozy.
- Sıcakmış.
It's cozy.
Bu... Bu içten.
Cozy enough?
- Böylesi nasıl, oldu gibi mi?
Cozy like.
Samimi ol.
You and Joey are getting pretty cozy, huh?
Sen ve Joey bayağı bir yakınlaştınız