Crucial traducir turco
1,786 traducción paralela
Darwin realised this was the key, a tiny variation - sharper teeth or faster legs, keener eyes, better camouflage, better sense of smell can make a crucial difference in an animals chances of survival.
Darwin'in bunu anlaması anahtardı, küçücük bir farklılık - daha keskin dişler veya daha hızlı bacaklar, daha keskin gözler daha iyi kamuflaj, daha iyi koku duyusu bir hayvanın hayatta kalmasında çok önemli bir fark yaratabilir.
These Signatures'would play a crucial role later.
Bu işaretler daha sonra önemli bir rol oynacaktı.
Master Jo played a crucial role.
Efendi Jo önemli bir rol oynadı.
Keith, it's best to do what he says, because when he gets like this... it's just really crucial that he feels like you're listening.
Keith, dediğini yapsan iyi olur çünkü bu durumdayken, dinlediğini hissetmesi hayati önem taşıyor.
A crucial moment, guys.
Şimdi sıra sizde, beyler!
And now, the crucial last piece, the source of all, the Monster's power,
Ve şimdi, en kritik parça, hepsinin kaynağı, Canavar'ın gücü,
This moment is crucial.
Şu an son derece önemli.
A special-purpose force is absolutley crucial.
Sanırım bir "Özel Tim" in kurulması gerçekten bir gereklilik.
I was lunching with Jen... trying to forget about it and roll into the crucial second interview.
Jen ile yemek yiyordum unutmaya çalışıyordum olanı ve ikinci mülakata hazırlanıyordum.
At that crucial moment, his most feared enemy appeared :
O kritik anda, en korkunç düşmanı göründü :
These times are crucial.
İçinde bulunduğumuz zaman benim açımdan çok kritik.
The seminars are a crucial part of my program.
Seminlerler programımın son derece önemli bir parçası.
You know it's crucial for me to know what Steiner can say or do.
Biliyorsun, Steiner'ın ne söyleyebileceğini ne yapabileceğini bilmek benim için çok önemli.
Aban has kept a very low profile under the Taliban, so it is crucial that we make contact, as soon as we have a fix on his position.
Aban Taliban yönetiminde pek dikkat çekmedi, bu yüzden yerini belirlememiz için iletişime geçmemiz çok önemli.
You know, the horses... and women of course, you know that good hands is crucial.
Yani atlar ve kadınlarda tabii bunu biliyorsun elinin iyi olması gerekir.
And I learned there something crucial to my investigation.
... bir şey öğrendim.
The thing is, the harder it is to... recognize someone's right to draw breath, the more crucial it is.
Sorun şu, birisinin nefes alma hakkını tanıyabilmek, ne kadar zor oluyorsa o kadar önemli oluyor.
At this crucial moment, men were so busy slaughtering each other, the last surviving wolves had a brief respite.
Böylesine önemli bir zamanda erkekler, birbirlerini katletmekte o kadar meşguldüler ki hayatta kalan son kurtlar, uzunca bir süre rahat ettiler.
These wetlands are crucial to all life on Earth.
Bu bataklıklar dünyadaki yaşam için çok önemlidir.
'Cause it's-that's crucial.
Çok önemli. Ne istiyorsan yap.
If she digs, she's gonna start finding things, and today is crucial.
Eğer deşmeye devam ederse, bir şeyler bulmaya başlayacak ve bugün de çok kritik.
Distinguishing between different kinds of suspicious behavior... is crucial for an operative.
Farklı türdeki davranışları ayırt edebilmek bir ajan için hayati önem taşır.
- Hmm. - This one's pretty crucial, but having the language in common should help.
Bu adam çok önemli biri ama aynı dili konuşuyor olmanız çok işe yarayacak.
Carl, say hello to the 20 million people who have been waiting with bated breath to hear the news,... whether or not you have indeed misplaced your crucial cherry tonight.
Carl, milli olup olmadığını duymak için nefesini tutarak bekleyen 20 milyon insana merhaba de.
- It's crucial to us.
- Bizim için can alıcı yer orası.
It's crucial you level off the Cosmopod at 30 degrees.
Kozmo kapsülünü 30 derece çekmelisiniz.
It's the crucial support you need on the long, hard road to success.
Başarının uzun ve zorlu yolunda ihtiyacınız olan desteği sağlar.
But the element of surprise is so crucial.
Surpriz faktoru cok etkili olabilir.
That is the crucial piece of news that will solve this whole case!
- Evet bu tüm olayı çözecek çok önemli bir bilgi!
- This document is crucial to our mission!
Bu belge bizim misyonumuz için hayati önem taşıyor!
The onus now rests with the batsmen of India to win this crucial match.
Bu önemli maçı kazanmak için sorumluluk şimdi Hindistan'ın atıcısının elinde.
You have two crucial loves.
Yalnızca iki tane büyük aşkın olur.
One crucial piece of survival gear, this is your TAB.
Hayatta kalmamız için çok kritik bir aygıt, işte TAB'ınız.
With Laurent, I don't ever have to worry about missing that crucial day.
Laurent varken, o önemli günü kaçırma konusunda endişelenmeme gerek yok.
And I think the virt modules are crucial to that awakening.
Ve sanal modüllerin bu uyanış işin çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Not just the birth, but those crucial first moments too.
Sadece doğuma değil, acı veren bütün o anlarıda kontrol edeceğiz
that's the crucial thing you need to remember.
- Ben Matt. Matt Kopylov.
RESEARCH IN THIS AREA IS CRUCIAL TO HOW WE MODEL GLOBAL WARMING HERE ON EARTH.
Bu alandaki araştırma, burada dünyada küresel ısınmayı nasıl modelleyeceğimiz konusunda önemlidir.
You getting to wherever... It's so crucial... I'm gonna put my thing.
Bence de sen kendi kararını vermekte özgürsün.
I am at a crucial point where I have sunk four hours into that copier.
Dört saat uğraşmama rağmen şu an düştüğüm durum çok da iç açıcı değil.
Guys, I am in the crucial final moments of this auction, so if you don't mind, please...
- Açık artırmanın son anları. İzin verirseniz...
Yeah, sorry, uh, the stuff I'm working on for Don is kind of at a crucial point.
Don'un işiyle ilgili durum önemli bir noktada.
Music in a horror movie is crucial.
Bir korku filminde müzik önemlidir.
Having children is crucial to a marriage.
Çocuk sahibi olmak bir evlilik için çok önemlidir.
OK, it's crucial that we physically support this cause.
Toplanmamız gerekiyor çocuklar. Bu davaya bizzat gidip destek vermemiz çok önemli.
- Bed rest is crucial.
- yatak istirahati çok önemli.
- $ 1. - $ 1? It's hard to tell if he's simply mingling with his fans or if he's drawing something crucial from them, as if he needs their attention to survive.
Hayranlarıyla mı kaynaşıyor yoksa onlardan hayatta kalması için gerekli olan ilgiyi mi çekiyor, belli değil.
Point five, the crucial thing is, do not panic.
Beşincisi ; can alıcı nokta ise paniğe kapılmamak.
It is the same the Court has already, but with small, crucial differences.
Mahkemedekiyle aynı dosya, ama bazı küçük ve önemli farkları var.
Now that you have created peace between your people and the Talz, remember one crucial thing.
Halkınız ve Talz'lar arasında yaptığınız barışın kıymetini bilin.
But atmosphere and light are crucial.
Bir etken olarak gözükmüyor.