Cultural traducir turco
1,580 traducción paralela
Fire Nation cultural exhibits... jugglers, benders, magicians.
Ateş Ulusu kültürel sergileri, hokkabazlar, bükücüler, sihirbazlar.
You put a sensitive adolescent in a high-pressure prep school, add social alienation, cultural differences, pressure from high-achieving parents, it could be suicide.
Hassas bir erişkini, sıkı denetimli bir hazırlık okuluna koyun, buna sosyal dışlamayı kültürel farklılıkları, başarılı ebeveyn baskısını da ekleyince, intihar olabilir.
And a peace conference at the Hamilton Cultural Center.
Ve Hamilton Kültür Merkezi'nde bir barış konferansı.
Peace conference, Hamilton Cultural Center.
Barış konferansı, Hamilton Kültür Merkezi.
Okay, Gibson, just get your boys over to the Hamilton Cultural Center.
Tamam, Gibson, senin çocukları al ve Hamilton Kültür Merkezi'ne gel.
Welcome to the Hamilton Cultural Center Peace Conference.
Hamilton Kültür Merkezi Barış Konferansına hoş geldiniz.
I apologize for my cultural shortcomings.
Kültürel yetersizliğim için af dileyip, kızlarıyla konuşmak..
They just finish renovating the new Bangor cultural center.
Yeni Bangor Kültür Merkezi'nin yenilemesini tamamladılar.
He's the only friend I have who is interested in cultural things.
Kültürel şeylere ilgi duyan tek arkadaşım o benim.
Hey! Those multi-cultural slave children belong to the Disney Corporation.
O çeşitli kültürlerden çocuk köleler Disney Şirketi'ne ait.
Spare me the white-girl, cultural-divide love.
Bana edemezler beyaz kız, kültür farki.
Um, we have retained a local firm to ensure that cultural differences are respected.
Kültür farklarının ön plana çıkmaması için yerel bir firmayı ele geçirdik.
We are setting the cultural agenda for the rest of the country.
Ülkenin geri kalanı için kültürel gündemi biz hazırlıyoruz.
It's a cultural experience you couldn't appreciate.
Senin anlamayacağın tarzda kültürel bir tecrübe.
Race is a cultural construct.
Irk daha çok kültürel bir yapıdır.
Surf, sex and scandal... it's a recipe for a cultural phenomenon, don't you think, Cal?
Sörf, seks ve skandal. Kültürel fenomenin formulü, öyle değil mi, Cal?
I take it you don't feel a substantial cultural affinity with your Arab brethren.
Anladığım kadarı ile, sen kendini Arap kültüründen saymıyorsun.
I feel a substantial cultural affinity with my ass, man, and I want to keep it.
Ben kendi götümü kollamaya bakarım, adamım. Benim için, kültürün bir önemi yok.
You're the one who said it's cultural.
Kültürel bir şey olduğunu söyleyen sendin.
Well... his use of gigantism... sculpting his little cultural tokens but on such heroic scale. It sort of forces us to look differently at the things that... surround us.
Büyüklüğü kullanışı, küçük kültürel işaretleri yontmuş olması ve bunları çok cesurca bir ölçekte yapmış olması bizi çevreleyen şeylere farklı bakmaya zorluyor.
There are so many cultural events in this city I've always wanted to participate in.
Bu şehirde her zaman katılmayı istediğim birçok kültürel faaliyet var.
I've been to a lot of interesting cultural events lately.
Son günlerde birçok ilginç kültürel faaliyete katıldım.
It just makes your own spiritual awakening that much more significant as a cross-cultural act.
Senin kendi manevi uyanman kros kültürel olarak daha bir önemli.
During the Cultural Revolution, the government destroyed most of the ancient temples, but for some reason they protected this one.
Kültür Devrimi sırasında devlet eski tapınakların çoğunu yıktı. Ama her nedense bunu muhafaza ettiler.
He's on his way to London for the opening of their new cultural centre.
Aslında, yeni kültür merkezinin açılışı için Londra'ya geliyor.
Setting up a cultural centre was a great idea.
Bir kültür merkezi kurmak harika bir fikirdi.
You know, you really must make full use of the cultural centre, it's a great PR move.
Kültür merkezinden sonuna kadar yararlanmalısınız, bu büyük bir halkla ilişkiler adımı.
He's absolutely unique and I think he has been a very important person in both the intellectual and the cultural life of the past century.
Kesin kes benzersiz, ve sanırım geçmiş yüzyılın hem entellektüel ve hem de kültürel hayatında çok önemli bir kişilik.
Their images were driven by a shared obsession with consistency and order, precisely the cultural values on which the entire civilisation had been founded,
Sanatlarını istikrar ve düzen kavramları yönlendiriyordu, ve bu tüm Mısır'da açık bir şekilde kültür ve medeniyetlerinde gözlenebiliyordu,
Greece may seem a little different today, but 2,500 years ago it had very particular cultural values,
Yunanistan bugün biraz farklı görünebilir, ama 2,500 yıl önce çok önemli bir kültüre sahiptiler,
As cultural values changed, what artists chose to exaggerate about the body changed, too.
Kültürel değerler değiştikçe, sanatçıların abarttığı konular da değişti.
They had implemented a series of anti-Semitic measures chiefly born of religious and cultural intolerance.
Temelinde dini ve kültürel tahammülsüzlükler yatan bir dizi Yahudi aleyhtarı önlemler uyguladılar.
So tomorrow very early, or not very early, we shall move here as it has been described in my book of cultural orientation.
Kültürel uyum kitabımda yazdığına göre yarın erken saatlerde buraya hareket etmeliyiz.
He's been recruiting faculty members and students to join an organization called the American German Cultural Committee.
Amerikan-Alman Kültür Komitesi isimli bir organizasyona üye yapmak için fakülte mensuplarını ve öğrencileri topluyordu.
We'd be very interested in finding out the names of some of the other organizers for the Cultural Committee.
Kültürel Komite'nin diğer kurucularının isimlerini ortaya çıkarmaya çok ilgi duyuyoruz.
Thank you, Dr. Fredericks and members of the American German Cultural Committee, for giving me the opportunity to come to Yale.
Dr. Fredericks, size ve burada bulunan Amerikan-Alman Kültür Komitesi üyelerine, bana Yale'e gelme fırsatı verdikleri için teşekkür ederim.
Then we can get out of here and do Jell-O shots at America's greatest cultural achievement :
Böylece buradan kaçıp Amerika'nın büyük kültürel eserinde jöle yiyebiliriz.
And I have an obligatory cultural activity in the village this evening.
Bu akşam köyde zorunlu bir kültürel etkinliğim var.
My obligatory cultural activity is a girl.
Zorunlu kültürel etkinliğim, bir kız.
I did throw a tons of bans on cultural activities, but Houser, I'm still crazy about arts.
Kültürel aktivitelerin pek çoğuna yasak getirmiş olabilirim ama Hauser, hangilerine izin vereceğimi biliyorum.
I told you a million times, genius, Dion and I are cultural icons.
Milyonlarca kez söyledim, dahi şey. Dion ve ben kültür simgeleriyiz.
See, I didn't realize that your spoken-word poetry had captured the cultural zeitgeist of the nation, Dream.
Yani sizin şairane sözlerinizin ülkenin genel görüşünü ele geçirdiğini fark edememişim, Dream.
At the Cultural section of the embassy we're modestly re-numerated.
Büyükelçiliğin kültür dairesinde mütevazı bir memurum.
and based on the stompers complaints, we've been having, it's a cultural thing.
Müşteri şikâyetlerine dayanarak, kültürel bir problemden bahsedebiliriz.
- Yes, thank yöu. I think that the cultural differences are vast...
Bence kültürel farklar çok büyük.
It's actually, you know, just my thoughts on all our cultural problems and thoughts on leaders and stuff.
Aslında toplumsal sorunlarımız ve liderlerimizle ilgili düşüncelerimden oluşuyor.
- 1 want to do something more cultural. - Okay.
Daha kültürel bir şeyler yapsak.
Then we stroll down the incredibly cultural Piccadilly.
Sonra inanıImaz bir kültür yuvası olan Piccadilly'de dolaşırız.
SONDRA : I write for the cultural part of the paper.
Ben gazetenin kültürel bölümü için yazıyorum.
- I'm the one with the car. - Amongst next year's cultural highlights... I greatly look forward to Benjamin Hart... in the key role of the wizard.
- Önümüzdeki yılın önemli kültür olayları sıralamasında başrolde büyücü olarak görev alan Benjamin Hart'ı görmeyi iple çekeceğim.
I envy you for having such a personable and astute son gifted in both cultural and military affairs
Size gıpta ediyorum, böylesi yakışıklı ve dirayetli bir oğula sahip olduğunuz için yeğenimin aksine, hem kültürel hem askeri konularda yetenekli.