Database traducir turco
3,199 traducción paralela
Checked every possible database I could think of.
Mümkün olan tüm verileri kontrol ettim.
It's almost as if someone's gone around deleting himself from every database in the universe.
Sanki biri, kendini evrendeki bütün veri tabanlarından silmiş gibi.
There's a safe in his office containing the encryption key to a database of potential targets.
Kasada muhtemel hedeflerin olduğu veritabanına erişimi sağlayan şifre anahtarı mevcut.
I want that blood run through every database you can find.
Kandan çıkarabileceğiniz, her bilgiyi istiyorum.
I ran his face through every missing person database.
Yüzünü tüm kayıp kişiler veri tabanlarında arattım.
The database can be accessed by any computer from the mainframe.
Veri tabanına sisteme bağlı herhangi bir bilgisayardan ulaşılabilir.
Okay, there is a DNA sample of Ben Drayton's in the missing persons database.
Ben Drayton'ın kayıp şahıslar veritabanında bir DNA örneği var.
I can't tap into the D.O.D. database without authorization.
Yetki olmadan savunma bakanlığının veritabanından faydalanamam.
We used the federal banking database.
Federalin banka hesapları veritabanını kullanmıştık.
Hey, I ran the facial reconstruction through the DMV database and got a hit.
Yüz yapılandırmasını Motorlu Taşıtlar Dairesi'nde taradım ve bir eşleşme buldum.
Since we can search in the database.
Bunu da veri tabanımızda taratırız.
Greek immigration database is notoriously dysfunctional.
Yunanlılar gümrük kayıtlarını doğru düzgün tutmazlar.
You're all over the Database.
Veri tabanı seninle dolu.
We couldn't find anything on him in here but we got a hit on the Interpol database.
Buralarda onunla ilgili bir şey çıkmadı. Ama Interpol'de bir şey bulduk.
Maybe we can access the database.
Belki veritabanına ulaşabiliriz.
Now, problem was, you don't need a permit to buy and sell guns that were manufactured before 1899, so there was no record of the gun in any database.
Sorun şu ki... 1899'dan önce üretilmiş silahları alıp satmak için izne ihtiyaç yok. Yani bu silahın hiçbir yerde kaydı yoktu.
There would have been a DNA match in the military database.
Askeri veritabanında onun DNA'sını eşleştirebiliriz.
There was no military database until the late 1990s.
1990'ların sonuna kadar ortada askeri veratabanı yok.
Once we match the photos from Potter's tablet with the Seven Star Oasis database, we'll be in business.
Potter'ın tabletindeki fotoğraflarla Seven Star Oasis veritabanındaki eşleşmeyi bulunca kendi işimize bakacağız.
Hetty's last search was on the CIA database for a Casa De Nogales.
CIA veritabanındaki yaptığı son arama Casa De Nogales.
They're running it through their database right now.
Veritabanlarında aratıyorlar.
I'll do database, you take DMV.
Ben veri tabanına bakayım, sen de Motorlu Taşıtlar Dairesi'ne bak.
All the database says is,
Tüm veritabanları diyor ki :
Identical DNA samples were found at all the crime scenes, but no match in the CODIS database.
Bütün olay mahallerinde aynı kişinin DNA'sı bulundu ama veritabanında uyuşan kimse yok.
Oh, and I was your ticket into the WitSec database too.
Tanık Koruma veri tabanına giriş biletindim.
He's traveling under the name Fernando Gorza, which is not in any known database.
Fernando Gorza adıyla dolaşıyor ki bu isim hiç bir veri tabanında yok. Kesinlikle takma ad kullanıyor.
I hacked the Cuban Government database.
Küba devletinin sistemine sızdım.
So if Ordo z heard him say "H-said," it's possible that he's speaking about the Homeland Security Automated Identification Database.
Ordonez, "UGOKSVB" dediğini duyduğuna göre acaba açılımı Ulusal Güvenlik Otomatik Kimlik Saptama Veri Bankası olabilir mi?
My genetic profile would be on their database indefinitely.
Genetik profilim, süresiz olarak veritabanlarında dururdu.
I got a hit on facial recognition, and then McGee found him in the state police database.
Yüz tanıma programında bir eşleşme buldum ve sonrasında McGee eyalet polisinin veri bankasında adamı buldu.
Sadly, for those of us investigating fish-based crime, there's no national database to compare it to.
Ne yazık ki, bizim balık temelli davamızın araştırmasında karşılaştırma yapılabilecek doğal bir veri tabanı yok.
It's when you isolate a suspect's vein pattern and run it against a federal database.
Şüphelinin damar yapısını çıkarıp federal veri tabanında aratıyorlar.
Hacked into the White House database and got tickets to the Correspondents'Dinner.
Beyaz Saray'ın veri tabanına girip Dostluk Yemeği'ne bilet aldı.
At one point, the FBI discovered you in their database hacked.
Bir gün, FBI onların veri bankasını hacklediğini fark edecek, biliyorsun.
He's comin'up clean on every database I'm cleared for.
- Araştırdığım tüm veritabanlarında temiz çıkıyor.
I've compiled a Mandarin database for you, sir, drawn from S.H.I.E.L.D., FBI and CIA intercepts.
Sizin için bir Mandarin veri tabanı oluşturdum efendim. SHIELD, FBI ve CIA bilgilerini kullandım.
Jaye, start that database on our President.
Jaye, Başkanı veri tabanında araştırmakla işe başla.
There's no voice match in the criminal database
Hayır, ses eşleşmesi yok.
Its a database Mr. Jamal of Chack 37!
Chak 37 diye Bir çeşit veri tabanı.
And the database that he had access to was a representation of the need for one entity of government to share broadly information about its activities with another agency of government.
Erişebildiği veri tabanı devletin bir organının bir başka devlet dairesiyle faaliyetleri hakkında geniş kapsamlı bilgi paylaşma ihtiyacını temsil ediyordu.
Call fort irwin, have them run it through their database of reserved and retired military personnel in California and Nevada.
Fort Irwin Askeri Merkezi'ni ara, Veritabanlarında, Kaliforniya ve Nevada'da görev yapmış emekli veya ayrılmış tüm askeri personelleri bir araştırsınlar.
And cables from the NCD database.
Ve NCD veritabanından diplomatik yazışmalar.
He may have leaked the whole database.
Tüm veritabanını sızdırmış olabilir.
You have to parse the data in a text editor... and then script it into a searchable database.
Yazı editöründe verileri ayrıştırmalısın daha sonra araştırılabilir veritabanına işle.
They ripped off the database of every location that houses the final component that they need.
İhtiyaçları olan son bileşenin tutulduğu her yeri içeren bir veri tabanı çalmışlar.
That's when Forensics will run your fingerprints through the national database.
9'dan sonra adli tıp parmak izlerini ulusal veri tabanına girecek bu program da seni bir kimlikle eşleştirecek.
I pulled some strings with Reilly, and we ran your fingerprints through the Wisconsin state database, and we got that.
Rilley ile araştırma yaptık. Parmak izlerini Wisconsin'deki bilgi bankası ile karşılaştırdık ve bunu bulduk.
I told him we have a dna database.
Ona DNA veri tabanımız olduğunu söyledim.
I am chief for database biochemistry department.
Biyokimya bölümü veritabanı şefiyim.
In return, he saved me to a database in the biggest library in the universe.
Bunun karşılığında o da beni evrendeki en büyük kütüphanenin veri tabanına kaydetti.
So I'm having a little problem checking the database...
O yüzden veri tabanına bakmakta- -