Decider traducir turco
46 traducción paralela
And what a shrewd financial decider he is too.
Ve nasıl zekice mali kararlar alır bir bilsen.
I didn't know it'd be the title decider.
Lideri belirleyecek maç olduğunu bilmiyordum.
Decider of my fate.
Kaderimin kararı.
"Dear Baby Adoption Decider People...."
"Sevgili Bebek Evlatlık Karar Verici İnsanlar..."
Is this going to be the decider?
Yoksa O maça son noktayı mı koyacak?
I just wondered if you could give us an example of a major idea of his that you had adopted in that role as the decider.
Acaba onun karar alabildiğini gösteren bir örnek gösterebilir misiniz bize? Bana bir hafta verirseniz bir tane bulurum, hatırlayamadım.
And so, ladies and gentlemen, the final question - the decider.
Ve sonunda bayanlar ve baylar final sorusu... kesin sonuç için.
I am the decider!
Kararı ben vereceğim.
I'm the decider!
Kararı ben veririm!
Now, I am not saying that I should be the sole decider of who you mate with.
Bak şimdi, kiminle birlikte olacağına karar verecek tek merci olayım demiyorum.
I'm the decider.
Kararı ben veririm.
You and me are gonna have to play a decider.
Seninle bunun rövanşını oynamamız gerek.
I am the decider, Will, and I am telling you, shut this serial-killing son of a bitch up.
Ben karar veriyorum, Will, ve sana diyorum ki, kapat şu kancığın oğlunun sesini.
I am the decider here, and you are history, boy.
ben burada otoriteyim, ve sen tarih oldun, çocuk
It's old Schwer. Another last-minute decider.
YaşIı Schwer son dakika da yine fikrini değiştirdi.
You're not the supreme decider.
Her şeye sen karar veremezsin. Nihaî söz sahibi sen değilsin.
Supreme decider?
Nihaî söz sahibi mi?
He's really more of a decider than a doer.
İş yapmaktan çok yönetmeyi sever.
Golden may want you here, but Peter is the ultimate decider.
Golden burada olmanı isteyebilir ama son kararı veren Peter'dır.
I am the great decider of death...
Ben ölüme karar veren kişiyim.
When did Tanya Leterre become the "big decider" in our lives?
Nasıl oldu da Tanya Leterre hayatımızın karar vericisi konumuna geldi?
You know, you become the "big decider" in my life?
Hayatımın karar vericisi konumuna geldiğini biliyor musun?
He's the final decider on the Two Diamonds.
İki Elmas'da son karar veren o.
He was at Stanford Bridge in'86 when you beat Chelsea onenil for the league title decider.
86'da Stanford Bridge'deymiş. Lig şampiyonunu belirleyen Chelsea'yi 1-0 yendiğiniz maçta.
All of a sudden you're the decider about everything, right?
Birden her şeyin karar vericisi oldun, değil mi?
Well, I decided she wasn't right for me,'cause I'm the Decider.
[George W. Bush taklidi] O kadının benim için, doğru olduğuna karar vermedim.
And these are the Decider House Rules.
Çünkü kararları ben veririm. Ve bunlarda Karar verenin kuralları.
I'm sorry, Dawn, but you're not the decider as to whether or not I have another child.
Üzgünüm, Dawn, ama kararı veren sen değilsin. Öyle ya da böyle benim bir tane daha çocuğum var.
Third set, decider. Come on, then.
Üçüncü set, hadi bakalım.
That its reason is our ultimate decider and judge of the truth.
Nihai karar veren ve gerçeğin hakimi olanın sebebimiz olduğunu söylüyorlar.
No, I'm wearing a size decider.
- Ölçü belirleyici takıyorum.
- He's right,'cause we're both voting for ourselves, so that makes you the decider. - What? No!
- Hayır.
I am the decider of us three!
Aramızda karar sahibi olan benim!
Let the decider decide!
Bırakın da karar sahibi karar versin.
Since we'd each won one challenge, this would be the decider or who had chosen best.
Herbirimiz birer müsabaka kazandığımız için,... bu, kimin en iyi aracı seçtiği konusunda kesin sonuç olacaktı.
So it's decider-ed.
Ve karar verildi.
Hermanski cracks a single to left and Robinson is able to trot home for the first run that may also be the decider.
Hermanski sola doğru vurdu ve Robinson ilk koşusunda sonuca gidebilir.
This is the decider.
Sonucu bu belirleyecek.
But tomorrow is kind of the decider.
Ama yarın decider türüdür.
Well, I know that I gave you a rave as a leader and as a great decider.
Seni bir lider ve iş bitirici olarak önerdiğimi biliyorum.
So you're the decider now.
Demek kararları artık sen veriyorsun.
I hear the voices, and I read the front page, and I know the speculation, but I'm the decider.
Sesler duyuyorum ve ön sayfası okuyorum ve spekülasyonu biliyorum ama karar veren benim.
But I'm the decider.
Ama karar veren benim.
You are not the decider of what I want.
Ne istediğime karar veren kişi sen değilsin.
Let's call the decider to sign off.
Karar mercisini çağırıp imzaları atabiliriz.
So now it's all down to the dynamite decider. Jamie :
Bunu duydun mu?