Definitively traducir turco
192 traducción paralela
I definitively love England!
İngiltere'yi çok seviyorum!
Definitively.
Evet, biliyorum.
We have definitively traced these fragments back to this scarf which was used to strangle Carol Peterson.
Biz kesinlikle katile ait olan eşarbın parçalarının izini sürüyoruz.. Carol Peterson un boğulmasında kullanılan....
I'm intending to enjoy your beauty before erasing it definitively.
Bu iş tamamıyla bitmeden önce güzelliğinin tadını çıkarmak isterim.
We don't have to settle this definitively right now.
Bunu şimdi halletmek zorunda değiliz.
Definitively.
Kesinlikle.
The CDC's evidence of blood transmission cannot be warranted until the CDC shows definitively that an infectious agent causes this disease.
CDC'nin kan yoluyla bulaş için kanıtı, CDC bu hastalığa enfeksiyöz bir ajanın yol açtığını kesin olarak gösterene kadar kesinleşemez.
My mother tells me that by five years old... I had decided definitively to become a concert pianist.
Annemin dediğine göre 5 yaşımda piyanist olmaya karar vermişim.
The deaths of detective Rudy Barbala and former police officer Leon Felder are being ruled as accidental, although their complicity in the murder of Officer Charlie Morris has been definitively established.
Dedektif Rudy Barbala ve eski polis memuru Leon Felder'in ölümlerinin kaza eseri olduğuna karar verildi memur Charlie Morris cinayetinde suç ortaklığı yaptıkları kesin olarak saptandığı halde.
We haven't established definitively that it is your husband
Kesin olarak kocanız olduğunu kanıtlayamadık.
These suckers definitively are gonna kick some ass, yea?
Bu kahrolası kesinlikle birilerinin kıçına tekmeyi basacak, evet?
I've never known his name, but he was definitively American.
Onun adını hiç duymadım, ama kesinlikle bir Amerikalı.
It says definitively that Melissa is not Emily's mother, But that they found striking genetic similarities between Emily and Melissa.
Melissa'nın kesinlikle Emily'nin annesi olmadığı ama Emily ve Melissa'da benzer genetik benzerlikler bulduklarını söylüyor.
I can't say definitively, but judging from an almost identical suicide... of a police officer who was receiving the same psychiatric care,
Tam olarak bilmiyorum. Ama aynı psikiyatrik tedaviden geçen bir polis memurunun benzer intiharından yola çıkarak, kurbanların Waxman
Definitively dead.
Allah günahlarını affetsin.
It's bullshit... because we both know he did it on purpose... so it was no goddamn accident, and if it was no accident... then this note is categorically... definitively irrelevant.
Zırvalamak bu Eddie. Çünkü ikimizde kasten yaptığını biliyoruz. Yani lanet olası şey kaza değildi diyelim...
Only then definitively.
O günden sonra evet.
No Jane, there are definitively homosexuals.
Hayır, Jane. Homoseksüeller kesinlikle vardır.
Go, Zygmunt, follow the trains, and tells us definitively where they go.
- Deneyebilirim. Git, Zygmunt. Trenleri takip et, ve bize nereye gittiklerini söyle.
I didn't see it again, so I can't definitively say.
Bir şey olmamıştır gerçi. Onu bir daha göremedim aslında.
No matter how much research Dr. Coffey has done, he cannot definitively answer that question.
Doktor Coffey ne kadar araştırma yapmış olsa da bu soruya kesin cevap veremez.
So, unless we can tie him more definitively to these murders, the answer is yes.
O yüzden onu bu cinayetlere daha kesin bir kanıtla bağlayamazsak cevabım evet.
- Definitively?
- Kesin olarak mı?
Are definitively cold in the house.
Kesinlikle ev çok soğuk.
You are definitively certain of whom never she saw me before?
Beni daha önce görmediğine emin misin?
Not, definitively would remember to me.
Hayır, kesin hatırlardım.
Definitively, absolutely...
Kesinlikle...
We definitively need to found you an hobby.
Sana bir hobi bulmalıyız.
Nothing he said definitively points to Gloria. This might.
Söylediği hiçbir şey Gloria'yı suçlu duruma düşürmüyor.
And then they just decided we needed audibility experts to testify... you can't definitively state what people are saying on the government tapes.
Şimdi de hükümet kasetlerinde insanların ne dediği kesin olarak anlaşılamaz diye tanıklık edecek uzmanlar gerektiğine karar verdiler.
That's all I can say definitively.
Kesin olarak söyleyebileceğim şey bu.
Absolutely nothing. Definitively nothing.
Kesinlikle hiçbir şeyden.
What they all agree on is that the smooth side is definitively Egyptian.
Hepsinin anlaştığı noktaysa düz tarafının kesinlikle Mısır yapısı olduğuydu.
We have some background, but there's nothing that places him definitively in L.A. Today.
Geçmişteki bazı şeyleri bulduk, ancak elimizde bugün Los Angeles'ta olduğuna dair kesin birşey yok.
I definitively heard it.
Ama duyduğuma eminim.
You definitively can't be trusted.
Size tam olarak güvenilemez.
But I already told him not to come back, fairly definitively.
Ama ona zaten açık bir şekilde geri dönmemesini söylemiştim.
Not definitively.
Tam olarak değil.
Most definitively.
Kesinlikle.
The trouble is that you are too closed off... and have definitively lost faith in people.
İşin kötüsü, çok içine kapanık yaşıyorsun. İnsanlara güvenini de yitirmişsin.
We can't definitively tie anyone from the Roller Derby league to the DNP found in the vic's muscle cream.
Kurbanın kas kreminde bulduğumuz DNP'yi Paten Yarış liginden birine bağlayamadık.
It definitively worked.
Kesinlikle yaradı.
I definitively would remember seeing you before.
Seni görseydim kesinlikle hatırlardım.
No. This girl definitively did not need my help.
Hayır, o kızın kesinlikle yardımıma ihtiyacı yoktu.
If you have a problem with their work, then it is your responsibility to improve it, and when, when, when am I going to be able to say definitively that Heather Kingsley was poisoned?
İşle ilgili sorun varsa bunu gidermek senin sorumluluğun. Ne zaman... Ben Heather Kingsley'in zehirlenmiş olduğunu kesin olarak ne zaman söyleyebileceğim?
You know, there's not definitively what he does.
Bakın, bu onun yaptığı birşey değil.
'Cause we really don't know which ones were definitively done by a serial sniper and which ones weren't?
Çünkü bu cinayetlerin, hangilerinin seri katil tarafından işlendiğini hangilerinin işlenmediğini kesin olarak bilmiyoruz.
Nevertheless the government of the United States has deemed that you are seriously breaking the law, and is determined to immediately and definitively deport you.
- Bununla birlikte Birleşik Devletler hükümeti ciddi bir yasal ihlaliniz olduğuna inanıyor. Ve sizi derhâl kesin olarak sınır dışı etmeye kararlı.
Um, and... but as much Britney Spears like Lindsay Lohan and another people of the sort definitively they do not matter to me because all its songs they are based mainly or in boys or girls and, um... we, like Christians, not good, I do not believe in that.
Ama gerçekten Britney Spears veya Lindsay Lohan ve onlar gibi kişiler kesinlikle ilgi alanıma girmez çünkü onların şarkıları temelde erkekler ve kızlar üzerinedir. Hıristiyan olarak bizler bence... Ben böyle şeylere inanmam.
You mean definitively?
- Kesin olarak mı?
Oh, a, that was really scary. If that don't work, your breath will certainly do the job done,'cause... you definitively need some tic-tac or something,'cause your breath stinks! Maybe you don't mine me saying.
Bu korkunçtu işte.