Depend traducir turco
2,349 traducción paralela
You not only believe in them ; you depend on them.
Sadece inanmakla da kalmıyorsunuz, onlara bağlısınız da.
There are times you gotta depend on others, family and friends.
Diğerleri tabi olman gereken anlar da vardır, ailen ve arkadaşların.
No matter what... For that... We'll have to depend on you.
Ne olursa olsun bu konuda sana güveniyoruz.
In Korea, I'll have to depend on your help to negotiate business with directors.
Kore'de, yöneticilerle pazarlık için ben de size güveniyorum.
Some people hide because their lives depend on it, others because they don't like being seen.
Bazıları saklanır, çünkü hayatları buna bağlıdır. Diğerleri de görünmek istemezler.
Your future cannot depend on whether or not we're together.
Geleceğin, beraber olup olmamamıza bağlı olamaz.
There is something very wrong when all the dreams in a house depend on a man dying.
Bir evdeki tüm düşlerin bir adamın ölümüne bağlı olması çok yanlış.
Fairies of every talent depend on me.
Her beceriden periler bana bağlıdırlar.
His happiness will depend upon our mother's wishes.
Mutluluğu annemizin isteklerine bağlı.
I guess that'd depend on your point of view.
Sanırım bu bakış açına bağlı.
No. You know, I guess ίt would depend on whether or not the sίdewalk were locked ίnside a Federal bank!
Sanırım yolda yürümekle, bir Federal Banka'nın içinde olmak arasında biraz fark var Bridget.
And on her sight these eyes depend
Onu görünce Bu gözler bakakalır
I'm not here to badmouth Prop Joe but people depend on me.
Buraya Prop Joe'yu kötülemeye gelmedim. Lakin bana güvenen insanlar var.
After what happened during the last military coup, we don't want to depend on Galactica's marines to guarantee our safety.
Son askeri darbede olanlardan sonra, güvenliğimizi garanti etmeleri için Galactica'nın askerlerine bel bağlamak istemiyoruz.
Here, they depend on wells replenished by fossil water, which accumulated underground in the days when it rained on these deserts,
Burada, insanlar çöle yağmur yağdığı zamanlarda biriken fosil suyuna bağımlılar.
They are the cornerstone of the climatic balance... on which we all depend.
Ormanlar hepimizin bağlı olduğu iklimsel dengenin temel taşlarıdır
Whole peoples depend on them.
Bütün insanlık onlara bağlı.
Over two billion people — almost a third of the world's population — still depend on charcoal.
Dünya nüfusunun neredeyse üçte birini oluşturan 2 milyardan fazla insan hala kömüre bağımlı.
Two billion people depend on them for drinking water... and to irrigate their crops, as in Bangladesh.
2 milyar insanın içme suyu ve sulama suları bu kaynaklara bağlı. Aynen Bangladeş'te olduğu gibi.
It might depend on being open.
Açık olmakla alakalı olabilir.
- So I depend on you.
- Yani sana mı tabiyim?
I knew I could depend upon your loyalty.
Sadakatine güvenebileceğimi biliyordum.
- Children of the world depend on us.
Dünyanın çocukları bize bel bağlamış durumda.
It's funny because I wanted to get away from my parents. I didn't want to depend on them.
İşin esprisi ailemden ayrı kalmak istememin sebebi onlara yük olmak istemememdi.
# Little girls depend on things like that
Küçük kızlar için bunlar önemlidir
We all depend on you.
Hepimiz size güveniyoruz!
Then, January the 1 st, we make pirate radio totally illegal on the grounds that they are endangering the lives of the brave men and women of the nation's shipping community, upon whom the economy and fish and chip shops of the country depend.
1 Ocak'tan itibaren, kahraman kadın ve erkeklerin hayatını tehlikeye attığı için korsan radyoyu yasa dışı ilan ediyoruz. Bu ülkenin ekonomisi ve kızarmış balık patates dükkanları, ülkenin bu balıkçı insanlarına dayanıyor.
On what does it depend?
Ya da nelere bağlı?
Now, think of it this way, I depend on you as much as you depend on me.
Şimdi benim sana senin de bana ne kadar muhtaç olduğunu düşün.
Our lives depend on it!
Hayatımız buna bağlı!
It doesn't depend on us, it depends on the company.
Bu bize bağlı değil, şirket ilgileniyor.
Well, it would depend who it was, of course.
Kim olduğuna göre değişir tabii ki.
Let Bishop Cyril begun his own depend.
İzin verelim Piskopos Cyril savunmasını yapsın.
That'll depend on the judges.
Bu yargıçlara göre değişir.
Why do you let them depend on you?
Neden sana bu kadar güveniyorlar?
I know I'm guilty of occasional self-importance, but in this case, the fate of the world actually may depend on the success of the errand that calls me.
Bazen kendini beğenmişlik yaptığımı biliyorum fakat bu olayda dünyanın kaderi gitmek zorunda olduğum bu görevin başarısına bağlı olabilir.
There might be a way, but it will all depend on you.
Belki başka bir yol vardır fakat bu tamamen sana bağlı.
The villagers, the past few years, they've come to depend on me to guide them in their affairs, keep order.
Geçen bir yılda, köylüler işleri düzenleme ve düzeni koruma konusunda bana güvendiler.
Well, I guess, until then you'll just have to depend on the kindness of strangers to get high.
O halde, o zamana kadar kafa yapmak için yabancıların merhametine sığınmak zorunda olacaksın.
- It's all depend on his life force now.
- Her şey onun yaşama direncine bağlı.
Moussa, those who depend on their fate fear death.
Moussa, kim kaderine güvenirse ölümden korkmazlar.
We depend on dirt to purify and heal the systems that sustain us.
Bizi sürdüren sistemleri arıtmak ve iyileştirmek için çamura muhtacız.
In the past I was not paying attention to the dirt, but when it came to this place and I met people for whom the dirt is so important because their lives used to depend on fields and crops and harvest. I truly believe that then my eyes were opened and I understood better the importance of Mother Earth.
Geçmişte çamura ilgi göstermezdim, fakat buraya gelince ve hayatları tarlaya, ekinlere ve hasada bağlı olduğu için çamura önem veren insanlarla tanışınca gözlerimin açıldığına ve Toprak Ana'nın önemini daha iyi anlamaya başladığıma inanıyorum.
But in the end, what does truly depend on me?
Peki ya benim sonum ne olacak bunların sonu nereye varacak?
That would depend on how one defines intelligence.
Bu zekiliği nasıl tanımladığınıza bağlı.
{ \ * But m } Maybe as a child, you took that to mean that you shouldn't depend on her, that you should take care of it all on your own.
Ama sen bir çocuk olarak bunu ona bağımlı olmamak, kendi başının çaresine bakmak olarak algıladın.
The good son, the one everybody can depend on.
Herkesin ona güvendiği iyi bir oğul.
An opportunity to show her that she can depend on you. That you're not just there for the good times.
Sana güvenebileceğini ve sadece iyi anlarında yanında olmadığını göstermen için bir fırsat.
Okay, I know this is important to you, but I depend on that check every month.
Bunun senin için önemli olduğunu biliyorum ama - ben o aylık çeke muhtacım.
In his last year of juilliard, blah, blah, blah? You can always depend on constance to snare some wunderkind.
Constance her zaman bir üstün zekalı çocuk kapar zaten.
Rely on the force, just depend on the force.
- Çözümü.