English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ D ] / Detente

Detente traducir turco

87 traducción paralela
The local restaurant Is no place for detente
Yerel restoran rahatlama yeri değil
Incidentally, that's a great parallel story if you're going to do that piece on detente.
Aklıma gelmişken, bu ateşkes olayıyla paralel müthiş bir hikaye.
They were all avowed hard-line Stalinists all opposed to detente with us.
Son derece katı Stalinist idiler ve hepsi ülkeler arası yumuşama karşıtıydı.
When he came into office and detente became the party policy and the agents had been in their place all those years without being used we didn't think, General Strelsky and I, that it was necessary to tell him.
Büronun başına gelerek parti politikası yumuşadığında ve yıllardan beridir ajanlarımız kullanılmadan yerlerinde durduklarından General Strelsky ile beraber ona söylemenin gereksiz olacağını düşündük.
I do not want to hinder your talks with the American president about detente but I think you should know We are presently in a state of war with the United States. "
Özür dilerim yoldaş sekreter Amerikan başkanıyla yumuşama üzerine sohbetlerinizi bölmek istemezdim ama sanırım Amerika ile savaş durumuna geçtiğimizi bilmenizi isterim demek istemezdim.
- Detente?
- Anlaştık mı?
This is Chevalier, Montage, Detente,
Bunlar Çhevalier, Montage, Detente,
Joined together in blissful detente.
Seninle birlikte tamamen barışı sağlayabiliriz.
Super stealth is the weapon that will enable us to seize this moment of detente and...
Süper Gizli, yenidünya düzenini emniyete almayı... düşündükleri şu anda görmemiz gereken bir silah.
- You're goin'right along with it, buying'into this Kissinger bullshit, this... detente with Communists.
Ve sen doğru onunla gideceksin, Dick, Kissinger saçmalığını alıyor, bu... detente Kommünistlerle. Detente.
Detente. Sounds like a couple of fags dancin'.
"Kulağa bir çfit dans eden bayrak gibi geliyor ;"
Detente's a beautiful thing.
Yatıştırmak güzel bir şey.
While Samantha set out to negotiate twenty-something detente Charlotte prepared to launch a full-out war.
Samantha 20'lik asistanıyla konuşmaya gittiğinde Charlotte da savaşa hazırlanıyordu.
Maybe you need a little detente.
Belki biraz kafanı dağıtman lazım.
Detente.
Yumuşama.
If I find out that you have any agenda that could hurt the Kents... this amiable father-son detente will come to an abrupt end.
Kentler'e zarar verecek planların olduğunu öğrenirsem bu dostane baba oğul ilişkisi aniden sona erecek.
It was the start of what was called "detente."
Bu, yatışma denilen dönemin başlangıcıydı.
We can work out some sort of detente.
Bir tür sıcak ilişki kurabiliriz.
You're the Johnny Appleseed of detente.
Sen, ateşkesin Johnny Appleseed'isin.
In the spirit of detente, we'll count the strike.
Bak, seks sapkını olmasını bir kenara bırak...
Listen, John, demons stay in hell, angels in heaven the great detente of the original superpowers.
Dinle, John, cehennemdeki şeytanlar, cennetteki melekler bu süper güçlerin aralarındaki büyük gerginlik yumuşadı.
With Soviet Union there was detente, not with China.
Sovyetler Birliği ile ilişkiler yumuşamıştı ama Çin ile değil.
A toast... to detente?
Kutlama mı? Yumuşama mı?
Look you and I have reached a tentative detente.
Bak, aramızda geçici bir detant oluştu.
Hey, detente, okay?
Biraz yumuşa, tamam mı?
Detente
Yumuşama
I'd say we're well on our way to detente.
Bence sıcak bir ilişki kurma yolunda ilerliyoruz.
Okay, I know you and I are in a period of detente right now because of my other...
Tamam, biliyorum ki ikimiz de bir yatışma dönemi içindeyiz, nedeni de benim diğer...
Your people start detente..
Bunu senin insanların başlattı.
But it was a fragile detente... like a tiger in a paper cage.
Ama bu hassas bir huzur haliydi. Kağıttan kafeste bir kaplan gibi.
See, I know no one here would break a two-year prank detente with the Large Mart because, I as your leader, have forbid it.
Buradaki kimse Large Mart ile olan iki yıllık ateşkesimizi bozmaz. Çünkü şefiniz olarak bunu yasaklamıştım.
Rather than making this harder, You might want to think about facilitating a detente for the two of us.
Bunu daha zor bir hale getirmek yerine ikimiz için de bu gerginligi biraz yumusatmayi düsünebilirsin.
Détente indeed.
Tam bir uluslararası anlaşma.
Just a little détente humor there, Houston.
Sadece rahatlatıcı, küçük bir şaka Houston.
That's détente, comrade.
Bu uluslararası yumuşama, yoldaş.
Détente can be beautiful.
Yakınlaşma güzel olabilir.
He hates our new policy of détente.
Yeni yumuşama politikasından nefret ediyor.
We've achieved détente for one more year.
Bu yıl da uluslararası bir krizi savuşturduk.
You achieved détente?
Buradan ikinizin aranızın düzeldiğini varsayıyorum.
Nobody welcomes a Potter-Witter détente more than me.
Benden başka hiç kimse Potter-Witter ikilisini daha hoş karşılayamaz.
It's time for détente.
Ateşkes zamanı.
They're cold warriors. They prefer the paradigm of détente.
Onlar şiddeti tercih etmeyen Soğuk Savaşçılar'dır.
Either we choose to respond with force, equally sharing the burden of cost, manpower and equipment, or we choose to seek a diplomatic détente.
Ya güce, güçle karşılık vereceğiz ve adamlarımızı ve malzemelerimizi kaybetme sonucuna eşit şekilde katlanacağız,... ya da diplomatik olarak uzak duracağız.
Your brother and I had a talk, and we've come to a détente of sorts.
Kardeşin ve ben konuştuk ve bir uzlaşmaya vardık.
So, i guess whatwe have here is a détente.
Bu yüzden, burada olmamıza neden olan durum, sanırım tatlıya bağlandı.
To hold on to its control, Even as Gorbachev brings us closer to détente.
Neden yapayım ki, Jack?
You need to sniff each other's butts, bare your teeth and arrive at some strange détente.
Birbirinizin kıçını koklamanız, dişlerinizi bilemeniz ve garip bir anlaşmaya varmanız gerekiyor.
You know, you make that happen, we might be talking détente.
Sen bunu hallet barışı sonra konuşabiliriz.
Henry, I'm not sure that our détente is holding at the moment.
Henry, ateşkesi koruduğumuzdan şu anda pek emin değilim.
Arab-Western cultural détente through the ancient sport of yanking poor sodding fish out of rivers.
Zavallı balıkları nehirlerden çekip çıkartma gibi tarihi bir spor aracılığıyla Arap-Batı kültürel dayanışmasını sağlamak.
I agreed to a détente with my mom so I could help plan Eric's 18th birthday party.
Annemle bi anlaşmaya vardım böylece Eric'in 18. yaşgünü partisine yardım edebileceğim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]