Dilly traducir turco
241 traducción paralela
Any more dilly-dallying and some of you will lose your jobs.
Daha fazla dalga geçerseniz bazılarınız işini kaybedecek.
Let's not dilly-dally.
Oyalanmayalım.
Nothing around here all day but dilly-dally.
Bütün gün vakit öldürmece, başka bir şey yok.
Ain't that a dilly, Mr. Masterson?
İlginç bir isim değil mi Bay Masterson?
Got no time to dilly-daily
Boşa harcayacak yok vaktimiz
I think of that Haitian dilly
O Haitili güzeli düşünürüm
Couldn't be a lily Or a taffy daffy dilly
Cehennemin kapısı. Sıva tutmaz yapısı
- And don't dilly-dally.
- Ve sallanma.
- Not dilly-dally.
- Sallanmak yok.
She sure must be a dilly, your Aunt.
Mutalaka hoş biri olmalı, senin teyzen.
This boy is a dilly.
Bu çocuk bir gerizekâlı.
He's a dilly, ain't he?
Çok şakacı, değil mi?
The outfit I came from was a real dilly.
Geldigim birlik muhtesemdi.
- It's a dilly, I tell you.
Bu çok güzel, sana söylüyorum.
That's a dilly.
Sallanıyor.
Another one down the dilly.
Oyalanmaya gerek yok.
I borrowed it from a friend, not being one of those rich ladies who have nothing better to do with their time than dilly-dally with seamstresses.
Zengin olmadığım için, bir arkadaştan aldım... terzilerde oyalanmaktan başka işi olmayan birinden.
I'll bet it's a dilly.
İddiaya girerim bu iş zaman alır.
We can no longer dilly-dally...
Artık oyalanma vakti geçti.
You didn't waste much time dilly-dallying around with another bunch of people... did you, once we broke up?
Ayrıldık diye başkalarıyla takılmak için hiç vakit kaybetmemişsin, değil mi?
You were dilly-dallying around when we were still together.
Beraberken başkalarıyla takılan sendin.
You didn't waste any time dilly-dallying around... with other people when...
Hiç başka insanlarla takılmak için zaman kaybetmemiş...
Don't want to dilly-dally.
Vıdı vıdı istemem.
Don't dilly dally.
Oyalanma.
That doesn't leave much time for dilly-dallying.
Bu vakit öldürmek için bize pek zaman bırakmıyor.
Don't dilly-dally. "
Ivır zıvırla oyalanmayın. "
What's that mean, "dilly-dally"?
"Ivır zıvır" da ne demek şimdi?
Don't dilly-dally!
Sallanmayın!
- Don't dilly-dally. That's it.
- Sallanmayın, evet böyle.
I went down to the dilly
# Mekana indim #
Al, honey, come on, stop dilly-dallying.
Hayatım oyalanmayı bırak.
He's there with the meter running so stop dilly-dallying and fill this can up.
Bak işte. Taksimetresi açık bekliyor. .. şimdi oyalanmayı bırak da şu bidonu doldur.
- You know-dilly know it, Neddy.
- Bildiğin gibi, Neddy.
Homer Simpson, that's a dilly of a pickle.
Homer Simpson! Bu çok zor bir iş olacak.
That was a dilly of a meal. Ma'am.
Nefis bir yemekti efendim.
I s a dilly.
Çok iyi bir fikir.
If I can give you a French twist with a dip-dilly-dew.
Emrine amadeyim, ama ondan önce... ben sana bir şekil vereyim.
You can't dilly-dally any longer, Craiggy-weggy.
Böyle vakit geçiremezsin artık Craig'cik,
- No dilly-dallying!
- Oyalanayım deme!
Well, looks like we'll be staying late today to make up for all this dilly-dallying.
Tüm bu gecikmeyi telafi etmek için bugün geç bırakacağız sanırım.
This is a dilly of a pickle.
Bu çok zor bir durum.
You are here dilly-dallying with Jefferson and we're looking for the car.
Sen burada Jefferson'la çene çalıyorsun biz de arabayı arıyoruz.
I dilly-dallied.
Biraz oyalandım.
Well, anyhoo-dilly-doodle, the embassy says it's just a routine hostage-taking... but I have to drive to Capital City, fill out some forms to get them out.
Her neyse, elçilik sıradan bir rehin alma olayı olduğunu söylüyor ama benim başkente gidip, onları kurtarmak için bir kaç form doldurmam gerek.
It's no point in dilly-dallying.
Eğlenme vakti değil.
Dilly's Bar.
- Dlllniı Barına.
And sometimes the man puts his hoo-hoo-dilly in the woman's cha-cha.
Ve bazen erkek "Kim-Kim-İri" sini kadının "Ça-Ça" sına yerleştirir.
Who put his hoo-hoo-dilly in your cha-cha?
Senin "Ça-Ça" na "Kim-Kim-İri" sini kim yerleştirdi?
You put your hoo-hoo-dilly in my mom's cha-cha.
Annem, senin Kim-Kim-İri ni onun Ça-Ça sına yerleştirdiğini söyledi. Sarhoş Ahır Dansı'nda.
Don't dilly-dally. Ask your questions, get out.
İçeride sakın fazla oyalanma.
Ooh, that's a dilly.
Çok güzel.