English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ D ] / Discrimination

Discrimination traducir turco

463 traducción paralela
Discrimination.
Ayrımcılık.
There were others, of course... but her own discrimination ruled them out... before it became necessary for me to intercede... until one night at a party at Ann Treadwell's.
Elbette başkaları da oldu ama kendi ayırt etme kabiliyeti sayesinde benim müdahale etmeme gerek kalmadan onları bizzat kendisi eliyordu. Ta ki bir gece Ann Treadwell'in evinde verilen bir partiye kadar.
Taste and discrimination.
Zevk ve ayrıcalık.
And your overdeveloped sense of taste and discrimination... which is apparently equaled only by that of Addie Ross.
Bir de görünüşe göre sadece Addie Ross'unkine eşit olan fazla gelişmiş zevk ve ayrıcalık anlayışını.
I am fed up with taste and discrimination.
Zevk ve ayrıcalığınızdan bıktım.
And what do I go back to, washing, scrubbing, ironing... and a life of taste and discrimination?
Bulaşık, temizlik, ütü işleri ile zevk ve ayrıcalık dolu bir hayata mı döneyim?
Oh, you can't tell me. Discrimination.
Sakın ayrımcı olduğumu söyleme.
They slay without discrimination.
Ayırım yapmadan öldürürler.
They say they got discrimination here, boss.
Burada ayrımcılık var diyorlar, patron.
Discrimination?
Ayrımcılık mı?
The discrimination, which all these lovely ladies have been worried about. We're gonna take care...
Bu sevimli bayanların endişe ettiği ayrımcılığın icabına bakacağız.
Oh, no, she say please not eliminate discrimination, boss.
Oh hayır, lütfen ayrımcılığı kaldırmayın diyor, patron.
Discrimination in the land of the Reds?
Kızıllar sana ayrım yapar mı dersin?
Unemployment, discrimination, gangsterism, juvenile delinquency...
Amerikan hayat tarzıymış. İşsizlik, ırk ayrımı,.. ... gangsterlik, gençlik sömürüsü.
Undoubtedly, the planning of the Paris region will favour the government's policy of class discrimination and allow the monopolies to shape the economy without reference to the needs of its eight million inhabitants
Hiç kuşkusuz, Paris'in planları, hükümetin politikası, sınıf farklılıklarını doğurup, tekelcilerin, sekiz milyon şehir sakininin isteklerini hiçe sayıp ekonomiyi kafalarına göre yontmalarına neden olacaktı.
"My dad's a lifelong fighting liberal who loathes race prejudice and fights discrimination."
"Babam hayatını ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadeleye adamış bir liberaldir." dedi.
A woman of your taste and discrimination, and I suspect a private income.
Bu damak lezzetin ve beğenin için özel bir gelirin olduğundan şüpheleniyorum.
Professional discrimination.
- Profesyonel ayrımcılık.
In the World War I, as they know, the Germans had been hated e had discrimination sufficiently e persecution of Germans.
Bildiğiniz gibi 1. Dünya Savaşı'nda, Almanlardan tam anlamıyla nefret ediliyordu. Onlara karşı büyük bir ayrımcılık yapılıyor taciz ediliyorlardı.
- It's not discrimination.
- Bu kadınların hadlerini bilmelerine örnek değil.
because, answering to this, it was accepting the discrimination racial.
Çünkü bu soruya cevap vererek ırk ayrımcılığına ortak olmuş oldum.
Looks like discrimination to me.
Bana ayrımcılık gibi geldi.
What's with the discrimination?
Niye ayrımcılık yapıyorsun?
Discrimination.
Ayrım gözetme.
When it is a person's time to die, the forces of nature have little discrimination.
Bir kişinin ölüm vakti gelmişse, tabiat kanunları ayrımcılık gözetmez.
Bevis rarely showed discrimination in his choice of dalliance. But marriage to a woman of that sort. That I do not believe.
Beavis arkadaş seçiminde ayırımcı değildi ama evlilik, bu tip bir kadınla Buna inanmam mümkün değil kesin araştırma yapılsın Habişon
Sexual discrimination.
Cinsiyet ayırımcılığı.
Since their resolution, our physical culture has been subject to blatant discrimination by socialite countries.
Sosyalist ülkelerin kalkınmalarında temel taş olarak kullandıkları şey, beden kültürüdür.
This farce is evidence of the consistent discrimination against Chinese.
Bunlar tamamen bu ülkede Çinli düşmanlığına bir türlü kılıf olarak ortaya konuyor.
Then if he makes any advances, you can sue him for sex discrimination.
Eğer ki bundan faydalanmak isterse karşı cinsi taciz etmekten onu dava edebilirsin.
That's discrimination, jerkoid.
Ona ayrımcılık denir ahmak.
Now, you takin'her word over mine. Now, that's discrimination.
Yani onun sözüne benden daha çok mu güveniyorsun.
We must make English the official language so as to end discrimination against Americans. We will end conscription.
Zorunlu askerlik yapan Amerikalılara yapılan ayrımcılığa son vermek için resmi dili İngilizce yapmalıyız.
This is discrimination.
Bu ayrımcılık.
I know well how to spell discrimination!
Ayrımcılığın nasıl telaffuz edileceğini iyi bilirim!
"prohibits discrimination under its Equal Protection Clause..."
"yasakları temyiz etmek Eşit Koruma Hakkı'nın altındadır"
They try to get you worried about discrimination... so you don't check their credit.
Ayrımcılık yapma konusunda seni kaygılandırırlar böylece kredilerini kontrol etmezsin.
It's discrimination!
Bu ayrımcılık!
No discrimination.
Herhangi bir fark yoktu.
We're against racial and sexual discrimination, apartheid, and heroin.
Biz ırk ve cinsiyet ayrımına, ırkçılığa ve eroine karşıyız.
This sounds dangerously like reverse discrimination.
Burada tehlikeli bir ayrımcılık seziyorum.
This is not reverse discrimination.
Leslie bu ayrımcılık değil.
- Is that discrimination?
Bu ayrımcılık mı?
No discrimination either.
Ayırt etme yeteneği de yok.
He's only reacting to 400 years of oppression and discrimination.
Yalnızca 400 yıllık eziyet ve ayrıma tepki veriyorlar.
And maybe not Puerto Ricans. It's reverse discrimination.
Port Rico'luları bilmem ama beyazlar kesinlikle istenmez.
Isn't that discrimination against the size of your car?
Bu, sizin arabanızın büyüklüğüne karşı yapılmış bir ayrımcılık değil mi?
It should allow me to control the phase discrimination, if this is going to work at all.
Faz ayrımını kontrol etmemi sağlayacak. Tüm bunların işe yarayacağını düşünürsek elbette.
By definition, people of, uh, discrimination... discernment, great refinement.
Tanımlayacak olursak, ayrıcalık sahibi imtiyazlı, özel insanlar.
I thought of making you unemployed but you'd sue me for discrimination.
Bense seni işten atmayı düşünüyordum ama ırkçılık deyip dava açarsın.
There is a section on HIV-related discrimination.
HIV ile ayrım yapma arasında bir ilişkinin olduğu bir bölüm var.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]