Diversify traducir turco
121 traducción paralela
I think it's time we diversify.
Sanırım işi geliştirme zamanı geldi.
No, no, my dear, you've got to diversify.
Hayır, hayır, canım, çeşitlendirmelisin.
They won't borrow, they won't diversify.
Borç almıyorlar, değişmek istemiyorlar.
Birds - related to the dinosaurs - diversify to many shapes and sizes, feeding off the different fruits and flowers, spreading seeds and pollen through the forest.
Dinozorların yakın akrabası kuşlar, farklı meyve çiçekleriyle beslenip ormanda tohum ve polenleri saçarak şekil ve büyüklük olarak çok farklılaştı.
To date we have reversed everything in the real estate plan, and diversify into something like movies.
Şimdiye dek, gayrimenkule yatırım yaptık ama film işine de girebiliriz.
That's why I diversify... property, businesses... you.
Ben de bu yüzden mülkiyeti, işi ve seni çeşitlendiriyorum.
Diversify! You can't sell rooks for the stewpot forever anyway, they taste like boiled slipper.
"Değiştir artık!" dedim ömür boyu, güveçlik karga satamazsın zaten, tatları da aynı kaynatılmış kösele gibi.
Diversify.
Başka türlü ele alalım.
We should, for example, be able to diversify our tasks, to stop repeating the same gesture all day long.
Avlu kızım için adeta bir aile gibi. Kocam öleli beş yıl ölüyor ve kızım da Rue Oberkampf'daki yetimhanede başını sokacak bir yer buldu.
Well, it may have something we need, like new medicine or chemicals, or maybe because it's living proof of nature's ability to diversify and survive in ways we never even imagined.
İşimize yarayabilecek bir şey için olabilir örneğin yeni bir ilaç veya kimyevi madde gibi ; ya da belki doğanın hayal bile edemeyeceğimiz yöntemlerle kendini çeşitlendirmesi ve yaşamı idamesinin canlı bir kanıtı olduğu içindir.
YOU HELP ME DIVERSIFY MY PORTFOLIO,
Sen benim portföyümü zenginleştir,
I'LL HELP DIVERSIFY YOURS.
Ben de seninkini.
And I think the next thing we need to do after that is to evaluate- - evaluate your risk tolerance. - Diversify- -
Sonra yapmamız gereken... kabul edilebilir risk analizini yapmak.
But like every business diversifies, I need to diversify...'cause there's only so far I can go in this lifestyle.
Ama her iş kolunda olduğu gibi benim de işimi büyütmem gerekiyor. Bu hayat tarzında fazla ilerlemek mümkün değil.
I'm talking about as soon as I getyour money back... I wanna be able to diversify some more. You know what I'm saying?
Paranı getirince... başka işlere de girmek isterim, anlatabildim mi?
I'd like to diversify, but I'm doing great, I think, as a start.
Geliştirmek istiyorum, ama başlangıç için iyi gidiyorum sanırım.
You said you were gonna diversify and all that stuff.
Geliştireceğini filan söyledin.
With the cold war over and no enemy left to frighten the public, Lockheed had found the perfect way to diversify and the perfect way to profit from people's fears, with an enemy much closer to home :
Soğuk Savaş bitince halkı korkutmak için ortada düşman kalmayınca Lockheed yön değiştirdi ve insanların korkularından kar etmek için mükemmel bir yol buldu.
Diversify our resources, right?
Kaynaklarımızı çeşitlendirelim.
And in another news Bravoda hopes to benefit... from the recent arrival of Unitech CEO, William Cole... who seeks to diversify his company through foreign investments...
Diğer haberler... Bravoda, Unitech Başkanı William Cole'un gelmesinden fayda sağlamayı umuyor... William Cole dış yatırımlar ile şirketini çeşitlendirmeyi umuyor.
Diversify.
İşini çeşitlendir.
Invest without emotion. Diversify.
Duyguları işe karıştırmadan, yatırım yap.
Gotta diversify your portfolio, Dan.
Senin portföyünü çeşitlendirmeliyiz, Dan.
From barren rock and ash-covered deserts life gets a grip creeping inland to mellow and diversify
Cevhersiz kayalar ve külle kaplı çöllerden yaşam dizginleri ele alır olgunlaştırmak ve çeşitlendirmek için iç kısımlara doğru yayılır.
I just feel like it's time to diversify my investments a bit, that's all.
Yatırımlarımı farklı alanlara yayma zamanı geldi diyorum, hepsi bu.
Diversify?
Yaymak mı?
But the important thing is to diversify.
Ama önemli olan çeşitliliktir.
Right, diversify.
Doğru, çeşitlilik.
But like I said, it's all about how we diversify.
Ama dediğim gibi, bunların hepsi bizim çeşitliliğimizle ilgili.
- Damn straight, diversify. - Diversify?
- Çeşitlilik?
You know, we're a high-end meats and textiles conglomerate, but the geniuses at corporate decided they wanted to diversify, so... here I am.
Bilirsiniz, biz ünlü bir et firması ve tekstil holdingiyiz, şirketteki dahiler bunu çeşitlendirmek istediler, ve... işte burdayım.
Thanks to cyanobacteria, life was able to quickly diversify and become more complex.
Siyanobakteriler sayesinde yaşam, hızlı şekilde farklılaştı ve karmaşıklaştı.
- And what's the college doing to diversify?
- Üniversite çeşitlilik için ne yapıyor?
- Well, when we set out to diversify, we wanted your experience serving a... more diverse student population.
Karma eğitime geçmeye karar verdiğimizde, farklı öğrenci grupları konusundaki deneyiminden yararlanmak istemiştik.
They're trying to diversify.
Çeşitlilik arayışı içindeler.
Okay, I was ready to diversify.
Tamam, sana çeşitleri göstermeye hazırdım.
He convinced Roberto to fire people, diversify and move all the production abroad against my own will.
Roberto'yu milleti işten atmaya ve benim isteğim dışında üretimi çeşitlendirerek yurtdışına taşımaya ikna etmiş.
I had to learn to diversify.
İş değiştirmeyi öğrenmem gerekiyordu.
We're very curious how that happened, how that transitioned... how these microbes adapted and spread... to diversify and fill so many niches on our planet.
Bunun nasıl gerçekleştiğini, nasıl dönüştüğünü bu mikropların nasıl uyum sağladığını ve gezegenimizdeki birçok uygun yeri nasıl doldurduklarını merak ediyoruz.
To enhance one's existence... life continues to diversify, and at times, sacrifices this diversity.
Birisinin var oluşunu geliştirmek için.. hayat çeşitlilik sunar, ve bazen de, bu çeşitliliği feda edebiliyor.
I could branch out. I could diversify.
İşi genişletip farklı alanlara yönelebilirdim.
Don't worry I'm not stupid. I'd diversify
Aptal değilim, değiştiririm.
Recently, however, it tries to diversify its participation in a legitimate operations :
Fakat son yıllarda bankacılık, gayrımenkul gibi daha saygıdeğer işlerle faaliyetlerini çeşitlendirmeye çalışıyor.
It's time to diversify.
Bataklıktaki bir elmas gibisin. Niye, farklı mı görünüyorum?
So, we need to diversify the systems, for example, in the winter here sometimes, we grow broccoli with fava beans.
Sistemleri çeşitlendirmeliyiz, örneğin, kışın bazen brokoliyi baklayla yetiştiriyoruz.
It's time to diversify.
Olay çeşitlendirme vakti geldi.
He wants to diversify.
Çeşitlilik istiyor.
Sharking your way up. My dear, you've got to diversify.
Hayır, hayır, canım, çeşitlendirmelisin.
- He's gonna diversify.
- Geliştirecekmiş.
- Diversify what?
- Neyi?
I never got a girl that sat on my lap and said, "If I was you, I would diversify my portfolio."
Ha?