Diving traducir turco
1,543 traducción paralela
We'll hang out, and I'll impress you with my diving skills.
Takılacağız ve sizi dalgıçlık yeteneklerimle etkileyeceğim.
We're gonna go diving off Catalina. Wait till you see the flippers he bought me.
Hele bana aldığı paletleri de bir görseniz.
Okay. You know, when we go scuba diving Greg's gonna teach me how to steer his boat. Well, I am sorry, Jake, but, you know, I don't have a boat.
Tüple dalmaya gittiğimizde Greg bana teknenin dümenini idare etmeyi de gösterecekmiş.
There's great diving in Monterey.
Monterey'de dalmak harikadır.
Diving?
Dalmak mı?
She and Keith took up scuba diving.
Keith " le beraber dalış kursuna gidiyorlar.
Let's lose this stupid diving board.
Şu tramplenden kurtulalım.
What incites an animal to do something unnatural, even dangerous, such as jumping through flames, balancing on one foot, or diving into water from shaky platforms high in the air?
Bir hayvanı doğal olmayan, hatta alevler içinden atlamak, tek ayak üstünde durmak, rampalardan suya atlamak gibi tehlikeli işleri yapmaya teşvik eden nedir?
Anyway, all you two ever think about is scuba diving, and I'm not into that.
Sizin ikinizin tek düşündüğü şey dalış yapmak ve ben dalmayacağım.
Yeah, you know, cave diving?
Evet, mağara araştırmaları.
Okay, I go diving.
Tamam ben dalıyorum
They was all up in my mouth, like, you know, " Where you been diving?
Sürekli ağzımı aradılar, " Nereye dalıyor?
Diving dead vertical at 2,070 knots will increase truncheon velocity.
3800 km / s hızla ölüm dalışı yaparsak bu roketin hızını arttıracaktır.
It's 12 feet deep. I'll promise you that by the end of winter you'll be diving in the deep end and loving it.
Derinlik, üç buçuk metre. Kış sonunda, en derine dalıyor olacağınıza ve bunu çok seveceğinize dair size söz veriyorum.
Shlomo had a scuba-diving accident.
Shlomo'nun başına dalış yaparken bir kaza geldi.
He's hitby a vicious diving tackle byBogdanski.
Bogdanski taraflndan siddetli bir girisim.
Daddy's going deep sea diving.
Baban derin deniz dalışına gidiyor.
He's diving deep to the place where dreams are made.
Derinlere, hayallerin yapıldığı yere dalıyor.
I would've stayed underwater forever if my father hadn't been waiting for me in the bleachers by the diving pool.
Babam havuzun kenarında... beni bekliyor olmasa sonsuza dek suyun altında kalabilirdim.
The thing about deep diving is you always need to expect the unexpected.
Derinlere dalarken, her zaman beklenmeyeni beklemeniz gereklidir.
Diving with Mike was great fun.
Mike'la dalmak çok eğlenceliydi.
They've got Etruscan vases, diving equipment, motor-cycle helmets, and they don't have any medicine!
Nasıl olur, Etrüsk vazosu var, dalgıç maskesi var, motor kaskları var ama bu ilaç yok.
And I walk through to the backyard and there's a pool and as I'm diving in there's a shark...
Ve arka bahçeye doğru ilerliyordum ve bir havuz vardı. Ve ben dalarken bir köpekbalığı vardı...
He went to Bradley University on a diving scholarship.
Dalma bursu sayesinde, Bradley Üniversitesine gitmişti.
So late in the season, the bear is diving deep for one of the few remaining salmon carcasses at the bottom of the lake.
Sezonun geç zamanları olduğundan, bu ayı, kalan birkaç balık leşini, dipten çıkarmaya çalışıyor.
People aren't lining up to jump off the diving board of the oil rig.
Ne sandın ki burada denize atlamıyoruz.
I'm diving in.
Hazırım.
It seems the assistant diving coach records all their meets.
Yardımcı dalış antrenörü bütün yarışmaları kaydediyormuş.
- You're not diving that wreck alone.
- Bu enkaza tek başına dalamazsın.
I almost lost a leg diving a trench off the Aleutians.
Aleutians adalarında yaptığım bir dalışta neredeyse ayağımı kaybediyordum.
The tire swing, the diving board.
Araba lastiği salıncağı asmak.
Will he try diving it?
Pike yapmayı mı deneyecek?
- Monterrey, it's great diving in Monterrey.
- Monterrey, orada dalmak harikadır.
- It's all you ever think about? Diving?
- Tek ilgilendiğin bu mu?
ShIomo had a scuba diving accident.
Shlomo'nun başına dalış yaparken bir kaza geldi.
Caught in a diving trip in the Aleutians.
Aleutians Adalarındaki bir dalışta olmuş.
Brasco's diving header in extra time - the best goal ever.
Brasco's maçı uzatmaya çalışırken müthiş bir gol attı.
You know, diving head first in a pit of cadavers is no way to handle a messy break-up.
Bilirsin, kadavralarla dolu bir çukura balıklama dalmak berbat bir ayrılığı toparlamanın bir yolu değil.
I just did what she had done to me- - dumpster diving.
Bana yaptığının aynısını yaptım. Çöp tenekesini karıştırdım.
Frank suffered partial hearing loss last year when we went scuba diving off the coast of Belize.
Frank geçen yıl kısmi duyu kaybı yaşadı. Beliz kıyısında tüplü dalış yapıyorduk.
At this point, people start diving for cover.
O esnada da insanlar saklanmak için kaçışmaya başlamış.
And nobody, nobody dive while I'm gone! No diving!
Ve ben yokken kimse dalış yapmıyor, anlaşıldı mı?
" Are they gonna make a diving-board head-injury joke?
" Batan tahta, sakat tahta şakası yapacaklar mı?
"When little Autumn Mowry" was 13, she broke her neck diving into a pool.
Küçük Autumn Mowry, on üç yaşında havuza dalarken boynunu kırmıştı.
Lindsay probably is your daughter. Don't you think you have a responsibility to this family you're sure about before diving into this?
Lindsay büyük ihtimalle senin kızın, ama bu işe dalmadan önce, ailene karşı sorumlulukların olduğunu unutmamalısın.
You were riding me in the stable, diving into me in the pool, slamming me on the tennis court.
Ahırda beni beceriyordun, havuzda da...
What'd you take, a muff-diving pill?
- Ne yaptın, bunun için hap mı aldın?
I've been diving all over the world, but when it comes to quantity and size, nothing compares to the rigs.
Ama... Sayı ve büyüklüğe gelince, hiçbir yer burasıyla baş edemez.
Say, what kind of diving you said you done?
Söyle bakalım daha önce ne tür dalış yaptın?
You and Greg are taking Jake scuba diving.
- Hayır.
They're diving straight in there.
Resmen daldılar. Marty Mayron Japonla başabaş gidiyor,