Do you know what that's like traducir turco
169 traducción paralela
You know I'm gonna do it for you. That's what I'm like.
Söyle, bilirsin yaparım.
That's why she won't listen Do you know what her friends are like?
O nedenle söz dinlemiyor ne biçim arkadaşları var biliyor musun?
- Do you know what that's like?
- Nasıldı, bilir misin?
Do you know what that's like?
Nasıl olduğunu biliyor musunuz?
Do you know what that's like these days?
Bu iş artık ne kadar zorlaştı biliyor musunuz?
Spike, You know what I'd like you to do? - What's that?
Spike, Ne yapmanı istediğimi biliyor musun?
She calls me later to tell me that she did like your style... or whatever's left of it, and you know what you do?
Daha sonra beni arayıp, tarzından ya da geriye kalandan hoşlandığını söyledi. Peki sen ne yaptın biliyor musun?
Do you know what it's like out there in that damn country?
- Oranın nasıl bir yer olduğunu biliyor musun?
It's just like that, that you say- - l don't know what to do with that.
İşte, demek istediğim bu sözlerin... Bununla ne yapacağımı bilmiyorum.
What do you say to young people who look around at the world... and see that it's become, you know, like, a... a sleazy country, you know?
Gençlere neler söylüyorsunuz? Etraflarındaki dünyaya bakıp... onun gittikçe daha, bilirsiniz... adi bir yere dönüştüğünü görenlere?
It's like you don't know what it is... That you're supposed to do.
Bu sanki yapacağın şeyi bilmiyormuşsun gibi bir şey.
Do you know what that's like, Jack?
Nasıl bir şey olduğunu biliyor musun?
That's what I thought... that he should know what it's like... but a woman can't rape... so I thought it would be something you would have to do.
Yaptığının nasıl bir şey olduğunu anlasın diye düşündüm ama bunu bir kadın yapamaz o yüzden de bunu senin yapabileceğini düşündüm.
I don't think that's mine. Do you know what my luggage looks like?
Bunun benimki olduğunu sanmıyorum.
I'm afraid to go home. Do you know what that's like?
Bunun nasıl bir şey olduğunu biliyor musun?
And then this one night, we were just watchin'TV after dinner like we always do, and that's when Larry told me... that one of Mama's chores had always been to massage his you-know-what.
Daha sonra o gece, yemekten sonra televizyon izliyorduk. Her zaman yaptığımız gibi. Ve sonra Larry bana dedi ki annenin en önemli görevlerinden birisi de daima masaj yapmakmış onun...
I don't know what's on your mind, Chris, but I do know a champion when I meet one, and I'm here to see that you fight like one.
Aklında ne var bilmiyorum ama bir şampiyonu görür görmez tanırım. Onlar gibi dövüşmeni görmek için buradayım.
- Maybe it's the same to you, it's not to me. I'd like to know what the fact that I build houses has to do with buying weapons.
Ayrıca, yaptığım işle silah almak arasında ne gibi bir bağlantı var bilmek istiyorum.
Do you know what that's like?
Bu ne demek biliyor musun?
- Do you know what that's like?
- Nasıl bir şey olduğunu biliyor musun?
Nobody talks to me like that when I'm trying to do my job, because you know what?
İşimi yapmaya çalışıyorum diye kimse benimle böyle konuşamaz... çünkü ne olur biliyor musun?
That's right, like, you know, what you do.
Sizin yaptığınız iş gibi.
Do you know what it's like to find out that you're pregnant one week... and that your boyfriend is spending afternoons with the town pump the next?
Bir hafta hamile olduğunu diğer hafta da erkek arkadaşının öğleden sonralarını bir başkasıyla geçirdiğini öğrenmek nasıIdır, bilir misin?
Do you know what it's like to find out that you're pregnant one week... and that your boyfriend is spending afternoons with the town pump the next?
Aynı hafta içinde hamile olduğunu ve erkek arkadaşının bir sürtükle birlikte olduğunu öğrenmek nasıl bir şey biliyor musun?
Do you know what that's like, to meet somebody who... who... do you know how powerful that is?
Biliyormusun ne çok hoşlandım, birisiyle görüşmek kim... kim... biliyormusunuz nasıI güçIüsünüz?
I know what it's like to receive a power that you just do not understand.
Anlamadığın bir güce sahip olmanın nasıl bir duygu olduğunu biliyorum.
But you don't know what that's like, do you?
Bunun ne demek olduğunu bilmiyorsun değil mi?
Uh, no. What I'm saying is, how do you know that he's not, like, using you?
Söylemek istediğim, seni kullanmadığını nereden biliyorsun?
- You know what I'd really like to do? - What's that?
- En çok ne istediğimi biliyormusun?
And you keep trying to figure it out, but it seems like now that you know that what you're doing is dreaming, you can do whatever you want to.
Anlamaya çalışıyorsun ama rüya görmekte olduğunu biliyor gibi görünüyorsun ne istersen onu yapabilirsin.
Do you know what that's like?
Bu nasıldır, bilir misin?
Like I told you before, I do not know who that was or what he wanted, but most likely he was just bored.
Daha önce de söylediğim gibi kim olduğunu ve ne istediğini bilmiyorum ama büyük olasılıkla sıkılmıştır. - Sıkılmış mıdır?
Do you know what that's like?
Bunun nasıl olduğunu bilir misiniz?
Do you know what that's like for a girl, Charlie to offer oneself and be rejected?
Bir kız için bu ne demek biliyor musun Charlie? Kendini sunmak ve reddedilmek.
And I do maintain that if anyone is to blame, Father, for this river of pent-up hostility that runs through this sorry bunch like you-know-what through a we-know-what... that person goes by the name... of Raymond.
Ve şuna inanıyorum ki bu ailedeki, nelere mal olduğunu hepimizin gördüğü gizli kalmış düşmanlığın tek sorumlusu Raymond adındaki kişi.
Ok, dad, look, I--I don't know what's going on, but I don't think you should do anything hasty like--like tell her not to come by here any more. Definitely don't do that.
- Baba, neler olduğunu anlamış değilim ama bence ona gelmemesini söylemek gibi acele bir karar vermelisin.
Do you know what it's like to feel your heart beating so intensely that you can't even breathe? .
Kalbiniz çok hızlı atar ve bu yüzden nefes bile alamazsınız.
But I do know what it's like to possess a power that you can't control and to want so desperately to be normal, but it's just not an option.
Ama kontrol edemediğin bir güce sahip olmanın ne demek olduğunu biliyorum. ve çaresizce normal olmayı istemeyi, ama böyle bir seçenek yok.
I don't know how it started, but--but--but she said something about things not going well with her and Stuart, you know, like, he's old and everything. And before I knew it, I said, yeah, and what if you guys do wanna have kids- - I just thought of that one right there on the spot- -
- Nasıl başladı bilmiyorum ama Stuart'la iyi gitmeyen bir şeyler olduğundan bahsetti yani yaşlı olduğundan falan ve farkında olmadan evet dedim ve ya çocuk yapmak isterseniz diye sordum.
And she's my age! Do you know what that's like?
Ayrıca benim yaşımda!
Do you know what that's like? After a 20-year marriage, to feel something... for another person that is so...
biliyor musun, 20 yıllık bir evliliğin ardından böyle şeyleri hissettiğin birinin...
Surely you must know what it's like to love someone so much that you'd do anything you had to.
Elinizden gelen her şeyi yapabilecek kadar sevdiğiniz birisi olmuş olmalı.
I know that my class is obviously the highlight of your week but what else do you like to do?
Peki bunun dışında ne yapmaktan hoşlanırsın?
Do you know what it's like to have a passion a thing that drives you, consumes your thoughts but never to be able to say a word about it to your parents to your best friend, to your wife?
İhtiras nasıl bir şey, bilir misin? Seni yönlendiren, düşüncelerini yutan ama ana babana, en iyi dostuna, karına hakkında tek kelime edemediğin bir şey?
What do we know that we can actually tell the man? It's like you said.
Adama söyleyebilecek elimizde ne var?
What's that supposed to mean? Look, Michael, I think- - Look, I know I'm not as smart as you and stuff, and I don't like to do stuff that you like to do and stuff, you know, but, I mean, the sex is great, right?
Bak, senin kadar zeki olmadığımı biliyorum, ve yapmaktan hoşlandığın şeyleri ben sevmiyorum ama yani seks harika, değil mi?
It's like, on one hand, you know, just do what you want and be happy. But he taught me, raised me to believe that if you do something wrong, you will get punished.
Yani bir açıdan, ne mutlu ediyorsa onu yap, ama bana öğrettiği - - yani beni inandırdığı, hata yaparsam cezalandırılacağım.
But I do know what it's like to be in that much pain... and the worst part is you have to suffer through it -
Ama o acının ne demek olduğunu bilirim ve en kötü tarafı da bunun cefasını çekmek zorunda kalmandır...
Do you know what that's been like for me?
Bunun benim için ne ifade ettiğini biliyor musun?
Do you know what it's like to live with that?
Bu acıyla yaşamak nasıl bir şey bilir misin?
Do you know what it feels like to go an entire life and realize that none of it matters?
Yaşanmış koca bir hayatın önemi olmadığını farketmenin nasıl hissettirdiğini biliyor musun?