Dressing traducir turco
3,547 traducción paralela
Kenneth, I need a light bulb replaced in my dressing room.
Kenneth, soyunma odamda değişmesi gereken bir ampul var.
So what if a tour came by and some Fanny pack fatty took a picture of me in my poorly-lit dressing room?
Peki ya bir tur gelirse ve beli çantalı şişkonun birisi kötü aydınlatmalı soyunma odamda resmimi çekerse?
Is this it? Oh, there's some in the boys dressing room, I think.
Birazı da erkeklerin soyunma odasında sanırım.
- Who are you dressing for?
- Kimin için giyiniyorsun?
Neither that girl nor her parents understand that dressing like that can seduce men.
O kız ve ailesi, bu şekilde giyinmenin erkekleri baştan çıkarabileceğini anlamıyor.
Your dressing, which was absolutely so delicious.
O harika sosuna bakarken elimden almışlardı.
But I've been dressing myself since I was three.
Ama üç yaşından beri kendi kıyafetlerimi kendim seçerim.
All you have to worry about is dressing your girls for their shifts.
Senin tek endişeleneceğin şey, kızların giyim kuşamı.
A group of the class parent body wanted to put a stop to Roscoe's unrestrained and joyous disregard for the gender-specific... cross-dressing...
Bir grup Okul-Aile birliği üyesi Roscoe'nun cinsiyette temelli, kontrolsüzlüklerine ve aldırmazlığına bir son vermek istedi.
You don't need window-dressing.
gösterişe ihtiyacın yok.
Dressing gown.
Sabahlığını giy.
Apollin likes dressing up, Playmobil, and Amélie Mauresmo.
Apollin, Playmobil ve Amélie Mauresmo kılığına girmeyi seviyor.
The dressing up.
Kılık değiştirme.
Dressing up.
"Kılık değiştirme".
That same old faded dressing gown
# Aynı eski güzelliğini yitirmiş sabahlık #
Well, he's dressing the victims up in her clothes.
Kurbanlara onun kıyafetlerini giydiriyor.
Like dressing like cop? I'll teach him.
Polis kılığına girmek neymiş, öğreteceğim ona.
Why didn't you just tell us back in your dressing room?
Niye bize soyunma odanda söylemdin?
You know, if our killer's dressing his victims in these costumes,
Eğer katil kurbanları.. bu kostümlerle giydiriyorsa- -
Yeah, the restaurant's doing this whole pumpkin menu and the waiters are dressing up.
Hayır, restoran tamamen balkabağı temalı bir menü hazırlayacak garsonlar da kostüm giyecekler.
I'm not dressing anything up.
Ben öyle bir şey yapmıyorum.
He hides with this girl in a dressing cabin.
Soyunma kabininde o kızla birlikte saklanıyor.
I found her in the dressing room.
Onu giyinme odasında buldum.
Dressing room.
- Giyinme odasına.
When I returned from the dressing room, the sand had vanished.
Giyinme odasından döndüğümde, kum ortadan kaybolmuştu.
'Dorothea Curtis, while performing in the opening night of Gilbert and Sullivan's Ruddigore, was found dead by her own hand in her dressing room.'
"Dorothea Curtis, Gilbert ve Sullivan'ın Roddigore oyununun ilk gösterimine çıkmasının arifesinde giyinme odasında kendini öldürmüş halde bulundu."
She's in the dressing room, sir.
- Soyunma odasında, efendim. Pekâlâ.
There was another woman in that dressing room with Anja.
Anja ile giyinme odasında başka biri daha varmış.
Can someone show me to my dressing room?
Birileri soyunma odamı gösterebilir mi?
We don't have dressing rooms.
Soyunma odamız yok.
Yes, I examined Grant in the dressing room right after the fight.
Evet, kavgadan hemen sonra soyunma odasında Grant'i muayene ettim.
And by the way, who's been dressing you?
Bu arada, kim giydiriyor seni?
Shall I show you the dressing rooms?
Size soyunma odalarını göstereyim mi?
Plus a free salad dressing for the lady And a small plate of ketchup for the boy.
Hanımefendi için salata sosu ve oğlan için de küçük bir tabak ketçap alalım.
Perhaps in my dressing room?
Belki benim elbise dolabıma?
I'm not the one dressing up, hiding behind the memory of a dead program!
Ölmüş bir programın kıyafetlerine bürünüp onun anılarının arkasına saklanan ben değilim.
Dressing room.
- Gelin odasında.
I-I gotta change his dressing.
Sargılarını değiştirmem gerek.
You changed his dressing, like, an hour ago.
Sargılarını bir saat önce değiştirdin.
Linda, in case you're interested, I brought my own dressing.
Bunu yapıyor olamazsın. Söz veriyorum.
Russian dressing, Cole slaw and potato chips?
hindili, pastırmalı, lahanalı ve patates kızartmalı bir menüye adımı mı verdiler!
She's getting dry-humped in her dressing room.
- Paçalarımızı sıyırmakla kalmayıp tamamen soyunduk.
As lovely as she looked the very first time I came to her dressing-room door.
Giyinme odasına ilk kez girdiğim zamanki kadar güzel.
I just passed Meg's dressing room It was silent as a tomb
Meg'in giyinme odasının önünden geçtim Bir mezar kadar sessizdi
Bathing beauty in her dressing room
Güneşlenen güzellik giyinme odasında
We have a fairly refined clientele, and if we start dressing down the office, they'll notice and leave us.
Oldukça ince elenip sık dokulmuş müvekkillere sahibiz,... eğer ofisi giydirmeye kalkarsak,... bunu farkedip bizi terketmeye başlarlar.
That's Mum's dressing gown.
O annemin sabahlığı.
Not long after I started dressing as a girl..... I met this guy in a nightclub.
Bir süre geçtikten sonra kız gibi giyinmeye başlamıştım. Onunla gece kulübünde tanıştım.
Here. Here's the key to the dressing room.
Soyunma odasının anahtarı.
I left the car keys in the dressing room.
Arabanın anahtarını odada unuttum.
This is how you're dressing?
Öyle mi giyiniyorsun?