Drove traducir turco
8,815 traducción paralela
Dr. Larouche drove you home. Yeah.
Evet.
The man drove us through Brooklyn, Bill.
Adam bizi Brooklyn üzerinden götürdü, Bill.
But they left in a hurry and drove right over the flattened fence.
Ama acele ile çıkıp çitlerin üzerinden geçip gitmişler.
And we drove by, and he showed me the house, and yeah, I believed him.
Arabayla önünden geçtik ve bana evi gösterdi. Bende ona inandım.
Last week, Mauricio drove cartel capos to a cash drop from a Middle-Eastern man.
Mauricio geçen hafta kartel elemanlarını Uzakdoğulu bir adamdan para almaya götürdü.
Not since I heard my best mate drove out to the Stoun Bridge last week and threw himself off.
Geçen hafta en iyi arkadaşımın Stoun Köprüsü'ne doğru sürüp kendini atmasını duyduğumdan beri.
So, you're telling me you and your friends stole a car, ran a man over, buried him, and then he climbed out of the grave, killed Kimber, and then drove away in the stolen car?
Yani arkadaşlarının bir araba çaldığını, sonra bir adama vurduğunuzu onu gömdüğünüzü, sonra da onun mezardan çıkıp Kimber'i öldürdükten sonra.. ... çalıntı arabayla kaçtığını mı söylüyorsun?
I drove him to the ferry station, as usual.
Onu her zamanki gibi feribot iskelesine götürdüm.
So, I drove to one of those hotels by the airport.
Havaalanı yakınındaki otellerden birine gittim.
I drove, but I moved my arm a bunch, so the Fitbit counted the miles.
Arabayla geldim ama kollarımı salladığım için akıllı saat kilometre saydı.
When i heard the commotion, i turned around and i drove back.
Patırtıyı duyunca geri sürdüm.
Miranda left me this message two hours before they got in that car, two hours before they drove off that road for no reason.
Miranda o arabaya binmeden iki saat önce bana bu mesajı bırakmıştı. Durup dururken yoldan çıkmalarından iki saat önce yani.
Can we talk about the fact that I drove Jeremy away to art school?
Jeremy'yi sanat okuluna göndermiş olmam hakkında konuşabilir miyiz?
The book that you gave me about what a beautiful city can be and all the times that you drove me home from babysitting, you kept looking at me and talking, and there was something there.
Ne güzel bir şehir yaratılabileceğine dair bana verdiğin o kitap bakıcılıktan dönüşte beni eve bıraktığın o zamanlar bana bakıp duruşun, konuşmaların, hepsinde bir şeyler vardı.
How fast we drove, yes?
Ne kadar hızlı gidebiliriz?
You drove all the way to Boston to tell me something, didn't you?
Boston'a kadar onca yolu bana bir şey söylemek için geldin, değil mi?
No matter how much money he makes, no matter how well he does, he still thinks he's a Greek immigrant who came over here and drove a cab, who fought to make it in America, and will never deserve
Ne kadar parası olduğunun önemi yok ne kadar iyi olduğunun da önemi yok. O hala buraya gelip taksicilik yapan, Amerika'da tutunmaya çalışan bir Yunan göçmeninin Connecticut'tan amigo çıkaramayacağını düşünüyor.
You drove to Montauk.
Montauk'a gitmişsin.
It was like someone drove me there, someone other than myself.
Sanki beni oraya biri götürmüştü, kendimden başka biri.
You abandoned your child when he was seven months old. [Gavel banging] And you drove hours away.
Daha yedi aylıkken çocuğunuzu terk etmişsiniz ve saatlerce araba kullanmışsınız.
Remember when we stole your dad's pickup and we drove to Vegas, but we just stayed in the car'cause we were too young to do anything?
Babanın pikapını aşırdığımız günü hatırla. Vegas'a gitmiştik, ama sadece arabada beklemiştik. Çünkü bir şey yapmak için çok gençtik.
I tried every method in the book. Heh. I drove down to d.C.
Her türlü yolu denedim.
I drove back here.
Bittim ben!
Shoot. You drove all the way down from D.C.?
Vay, bunun için Washington D.C.'den mi geldiniz?
He drove me to chemo last Tuesday, so you might say things are heating up.
Geçen salı beni kemoterapime bıraktı, işlerin burada ateşlendiğini söyleyebiliriz.
I can't believe we drove 20 miles all because you're too much of a wimp to go to our regular meeting.
Sırf sen normal toplantıya gidemeyecek kadar pısırıksın diye 20 km gittiğimize inanamıyorum.
I drove us out to the Hamptons.
Hamptons'ın hemen dışındayız.
You drove over the dunes and onto the beach?
Arabayı kumların üzerinden geçerek sahile mi sürdün?
So, we drove out to notify him.
Öyle olunca biz de haber vermeye geldik.
But what seemed much more likely was that you drove out here, brought your father because he couldn't be alone.
Ama buraya yalnız bırakamadığın için babanla beraber gelmen daha olasıydı.
So, I-I drove us out here.
Sonra buraya geldik.
Several of my friends are concerned that there might be some kind of a cover-up or that the State of Texas will try and deny who drove the truck.
Birçok arkadaşım bir örtbas olabileceğinden ya da Teksas Eyaleti'nin kamyonu kimin kullandığını inkar etmeye çalışacağından endişeli.
George Sibley drove John Alden off to die in the war.
George Sibley, John Alden'ı savaşta ölüme sürükledi.
If you died and I drove your car, you'd kill me?
Eğer sen ölür bende arabanı kullanırsam beni öldürür müsün?
Was it his guilt that drove him?
Onu yazmaya yönlendiren suçluluk duygusu muydu?
There's got to be some reason he drove all the way down there to kill this guy.
Bu adamı öldürmek için o kadar yol gitmesinin bir sebebi olmalı.
"drove out businesses, boarded up homes, closed off the town to traffic."
"İşletmeleri boşaltıp evleri taşıdılar." "Şehri trafiğe kapattılar."
My dad, our vacations as a kid, we drove everywhere, South Dakota, Florida.
Babam, küçükken gezdirirdi beni, her yere giderdik South Dakota'ya, Florida'ya.
The other day, I drove by my own house.
Önceki gün, arabayla kendi evime gidiyordum.
I went to get the car, she went to get coffee..... I drove around to pick her up and she wasn't there.
Ben arabayı almaya gittim, o kahve almaya gitti onu almak için dolanıp durdum ve orada değildi.
Drove everyone crazy the way he doled out food and supplies and tried to leverage everyone for making even tiniest error.
Yeme içme konusunda cimrilik yaparak herkesi deli ediyordu ve yapılan küçücük bir hatayı bile herkese karşı koz olarak kullanıyordu.
It drove me crazy.
Beni deli ederdi.
No, but I took a picture of the perp's ride as he drove away.
Hayır ama giderken failin arabasının fotoğrafını çektim.
I ordered you to turn that car around, and you ignored me and drove straight into an ambush.
Arabadayken geri dönmenizi emretmiştim, ama bana aldırış etmeden direkt pusuya gittiniz.
I found you the perfect guy, and you drove him off. Ugh.
Harika birini buldum ama elinin tersiyle ittin.
I saw you drove Gertie to work this morning, - huh, Captain?
- Bu sabah sizi Gertie'yle işe gelirken gördüm, Başkomserim?
( Sam ) Okay, we drove for about 40 minutes across two sets of tram tracks.
40 dakika kadar arabayla gittik, tramvay raylarından iki kere geçtik.
I am so sorry that I pushed you out of my car and drove off real scared.
Seni arabamdan itip korkarak kaçtığım için, çok üzgünüm.
I drove away real scared.
Korku içinde oradan uzaklaştım.
â ™ a the green truck hummed low â ™ a ah, we took only back roads â ™ a we drove miles of country... Who knew vengeance could be quite so invigorating?
İntikamın bu kadar heyecanlı olduğunu kim bilebilirdi?
Actually, I drove.
Aslında arabayla geldim.