Drummer traducir turco
877 traducción paralela
Yes, sir. Drummer boy, play the drum.
Davulcu çocuk, davulunu çal.
That stuff's for drummer boys and old ladies.
O şey yeniyetmeler ve yaşlı kadınlara göredir.
He's a whisky drummer.
Viski tüccarıdır.
My friend's a whisky drummer.
Arkadaşım bir viski tüccarıdır.
Drummer, bugler, dispatch runner... They take them now if they pass for 15. He'd pass.
Trampetçi, borazancı ve haberci... 15 yaşını geçenleri o işlere alıyorlar.
Yes, I'm sore at you - the way I've always been sore at those fool drummer boys who stayed on to play "Last Retreat".
Evet, sana kızdım. Şu "Son Kaçış" ı çalmak için beklemeye devam eden aptal davulcu çocuklara kızdığım gibi.
Drummer boy, beat to general quarters.
Davulcu, alarma geç.
If a man does not keep pace with his companions... perhaps it's because he hears a different drummer.
Bir erkek dostlarına ayak uyduramıyorsa belki de farklı bir davulcuyu dinlediği içindir.
They tell me you're gonna be a drummer now.
Artık trampetçi olacağını duydum.
Should he? Good drummer, that's somethin that don't turn up every day.
İyi bir baterist, her gün karşına çıkacak bir şey değil.
She run off with a drummer during prayer meeting.
Bir bateristle kaçtı. Bir dua toplantısı sırasında.
The drummer of the company sounds like thunder
Kumpanyanın trampetçisinden gökgürültüsü gibi ses geliyor.
I'm figuring to be a drummer.
Davulcu olmak istiyorum.
Ask the drummer for a jacket.
Davulcudan ceket iste.
Cadet drummer Buford, you are relieved of duty.
Acemi asker Buford, görevden alındınız.
Come spring, come the drummer man.
Bahar gelince satıcı da gelir.
Drummer, beat out the stroke but keep it easy.
Davulcu! Bize tempo ver! Ama yavaş olsun!
I'm a drummer at a place called Chicago in Kitamachi. If...
Tam da düşündüğüm gibi bir kadınsın.
I'm a drummer, not a wet nurse, you know.
Ben bateristim, süt anne değil.
You heard "a different drummer," remember?
Senin "davulcun başka", unuttun mu?
I hear a different drummer, all right.
Artık başka bir davulcum var, doğru.
- Manchester has a good drummer.
- Manchester'ın iyi bir davulcusu var.
She ran off with a drummer.
Kız bir pazarlamacı kaçtı.
Well, it looks to me like you must be a rope drummer.
İp tüccarı gibi bir haliniz var.
He's a chamber pot and pin drummer.
Menteşe ve çivi satıcısıdır.
Mr. Carroll is a lace and button drummer.
Bay Carroll iplik ve düğme pazarlamacısıdır.
You could hear the drummer halfway down the street.
Sokağın ortasında davulun sesi geliyordu.
You ought to be tearing up the King's Road with that drummer boy of yours.
King's Road'da davulcunla kavga dövüş et sen!
The drummer?
- Davulcu mu?
That horrible bloody drummer?
- O berbat davulcu mu?
Of course, you're the drummer boy.
- Davulcu çocuk sensin.
Mr. Maddox, Mr. Maddox, your room... what I mean is we are getting a regular... a drummer of women's goods.
Bay Maddox. Bay Maddox, kaldığınız oda. Söylemeye çalıştığım, sizin odanın devamlı müşterisi vardır.
DRUMMER. :
DRUMMER :
I'm not a drummer.
Seyyar satıcı değilim.
I've heard things, like from Don Covay... telling stories about Wilson Pickett pulling a gun on a drummer, you know... just gimmicks like that.
Don Covay anlatıyordu... Wilson Pickett... davulcusuna silah çekmiş.
So when I was a kid I was a drummer.
Gençken davul çalardım.
The drummer comes out to my house in the morning
Davulcu sabahları elimden çıkar.
Well, we were working this club in Detroit, and we were all clowning around in the dressing room, and this drummer comes up and says
Detroit'teki bir kulüpte çalışıyorduk ve hepimiz soyunma odasında soytarılık yapıyorduk. Sonra şu davulcu adam geldi ve "Hey, harika bir şey denemek ister misiniz?" dedi.
He has kindly consented to assist in the role of guest drummer.
Misafir trampetçi olarak yardım etmeyi nazikçe kabul etti.
To the drummer.
Darbukacıyla.
The drummer of the Blue Boys band.
Blue Boys grubunun bateristi.
This drummer, he gonna send a message... ... by drum.
Bu davulcu, mesaj verecek davuluyla.
- The drummer said if- -
- Davulcu dedi ki, eğer...
The drummer's not really with the band, but he has the car.
Baterist gruba dahil değil ama araba onun.
Isn't our Oskar a fine drummer? .
Bizim Oskar iyi bir trampetçi, öyle mi?
There once was a drummer. His name was Oskar.
Bir zamanlar bir trampetçi vardı.
There was once a drummer.
Bir zamanlar bir trampetçi vardı.
For I, Oskar the drummer... not only drummed my poor mama to her grave.
Bendeniz, trampetçi Oskar,... zavallı annemi mezara trampet çalarak yollamakla kalmadım.
Oskar the drummer!
Trampetçi Oskar!
I Be a better drummer. be an up and comer
Daha iyi bir davulcu olun Gelecek vaat edin
I'm a drummer now.
Şimdi bir bateristim.