Dug traducir turco
2,908 traducción paralela
It came and dug everything up without making a sound.
Bu sabah hiç ses çıkarmadan her şeyi sökmüş bırakmışlar canı çıkasılar işte!
So the victim probably hit their head on it and then fell in the hole that it dug the day before.
Kurban muhtemelen kafasını vurmuş sonra da bir gün önce kazılan çukura düşmüş.
I dug around into her personal history.
Geçmişini biraz araştırdım.
Oh, she's dug her heels in.
- Kafasına koymuş.
All right, so I dug around in the area of construction-related theft.
Civardaki inşaat hırsızlıklarını biraz kurcaladım.
They dug up my family, doc.
Ailemi katlettiler, doc.
They dug up my boy.
Benim oğlumu öldürdüler.
Look, you said you knew who dug up Ali's grave.
Bak, Ali'nin mezarını kimin açtığını bildiğini söyledin.
Because garret was already in jail when Ali's grave was dug up.
Çünkü Ali'nin mezarı açıldığında Garrett zaten içerideydi.
Well, Caleb's not finding dug-up jewelry in his locker.
Bunu soran olmadı. Dolabında kazılıp çıkartılmış takılar bulan Caleb değil.
I was going to at the dinner with Angelo, but then my parents lawyer dug up dirt on him
Angelo yemeğe geldiğinde söyleyecektim. Ama derken, ailemin avukatı, onun kirli çamaşırlarını bulup onu korkutup kaçırttı.
You know how many old cases you've dug up?
Bugüne kadar kaç tane dava ortaya çıkarıp çözdün?
And she dug you.
Ve senden hoşlanmıştı.
I-I haven't really been able to... to... to help, because I'm so dug in at work.
Ona yardım bile edemiyorum, çünkü işlerimle çok meşgulüm.
We dug up every mine you planted.
Yerleştirdiğin bütün mayınları bulduk.
Two observers in every company, everyone else in platoon dug-outs.
Her bölüğe iki nöbetçi, diğerleri sığınakları kazsın.
A shell in the entrance of'C'Company dug-out, one man dead.
C bölüğü sığınağının girişinde bir askerimiz öldü.
Would you ask A Company dug-out for the favour of a sandwich and coffee with some rum in it?
A Bölüğünün sığınağından bir sandviç ve kahve ister misin?
- Dug a tunnel to freedom?
- Yoksa tünel mi kazdın?
You fell into a hole. Well, you dug it yourself.
Kendi kuyunu kendi elinle kazdın.
Wilfred : Ryan, I know the timing couldn't possibly be any worse, but I think someone may have dug up mittens and eaten part of the corpse.
Biliyorum zamanlama biraz kötü oldu ama sanırım birisi Mittens'ın mezarını kazıp cesedinden yemiş.
You thought you got rid of it until he dug it out.
Şişeden kurtulduğunu sanmıştın ta ki Dr. Holt bulana kadar. Bu zımbırtıyı nasıl kapatıyorsun?
We dug and dug, didn't dig enough and now you're telling us to go?
Kazıp durduk ama yeterince kazmadık ve bize gitmemizi mi söylüyorsun?
I had a well dug in africa in your name.
Afrika'da senin adında bir kazmam var.
We dug this up.
Bunu bulduk.
And you think Lucas dug it up by himself?
Lucas tarafından mı kazıldığını düşünüyorsunuz?
You said you knew who dug up Ali's grave?
Bak, Ali'nin mezarını kimin açtığını bildiğini söyledin.
Somebody took you there to make it look like you dug up Ali's body.
Birisi seni oraya Ali'nin cesedini sen çıkarmış görün diye götürdü.
Well, if he finds the person that dug up the body, what's gonna happen to them?
Cesedi çıkaran kişiyi bulursa ona ne olacak?
It was the night that somebody dug up Ali's grave.
O gece biri Ali'nin mezarını kazdı.
And, uh, dug a hole and buried him. So what's this?
Güneşin altında yattığı yere, bir çukur kazdım ve onu gömdüm.
Ergo, a hungry tiger dug up the body.
Bundan dolayı cesedi bir kaplan buldu diyorum.
I dug a little into her past, and...
Geçmişini biraz karıştırdım ve...
And then she dug up his money from that field in Danville.
Sonra da Danville'deki araziden onun parasını çıkarmış.
Well, some people at Coachella really dug it, and they want us to play at the festival.
Coachella'daki bazı insanlar gerçekten beğenmiş festivalde çalmamızı istiyorlar.
He said he dug a hole and buried my model in the flowerbed in the garden
Okulun bahçesine bir çukur kazdığını ve benim modeli oraya gömdüğünü söyledi.
Dug into the video NYPD sent over.
- NYPD'nin gönderdiği videoyu inceledim.
He forced me to dig those holes, and every time that I dug one of them, I wasn't sure if I was digging my own grave or not.
Zorla çukur kazdırırdı ve her kazdığım çukurun benim mezarım olup olmadığını merak ederdim.
I haven't filled out the blood report for those bodies we dug up.
Dün çıkardığımız cesetlerin kan raporlarını yazmadım daha.
He heard we dug up more Wayne Randall victims.
Wayne Randall'ın kurbanlarını çıkardığımızı duymuş.
Look, I tried to help out. Hannah dug her heels in.
Yardım etmeye çalıştım ama Hannah, Nuh deyip peygamber demedi.
So these are the spatter photos from the bodies you dug up.
Evet. Çıkardığınız cesetlerin üzerindeki sıçramaların fotoğrafları.
And their machine guns are well dug in.
Ve makineli silahları yere iyi gömülmüş durumda.
You know, we dug into Creed's financials.
Creed'in mali bilgilerini araştırdık.
We dug up Jewish bones in our old house.
Eski evimizden Yahudi kemikleri çıkardık.
I put everything Jurg dug up on Morgan in there.
Jurg'ın Morgan'la ilgili bulduğu her şey önünde.
I dug it up from the graveyard.
- Mezarlıkta buldum.
Means the hole was dug the night it rained.
Demek ki çukur yağmur yağdığı gece kazılmış.
His name, his face dug up my old wounds.
İsminde, yüzünde, benim yaralarımın izi var.
We dug up your real file, Mr. Widcom.
Gerçek dosyanı inceledik, Bay Widcom.
He heard we dug up more Wayne Randall victims... asked if he could see the files.
Wayne Randall'ın kurbanlarını çıkardığımızı duymuş. Davanın dosyalarını görmek istedi.