English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ E ] / Earbuds

Earbuds traducir turco

52 traducción paralela
I can't afford any of your products. But can I buy some fake white earbuds so people will think I have a MyPod?
Hiçbir ürününüze param yetmiyor ama sahte kulaklıklarınızdan alabilir miyim?
Flay him with your earbuds!
Kulaklıklarınızla yakalayın onu! Yakalayın diyorum!
New earbuds.
Yeni kulaklıklar.
Oh, but the earbuds work.
Ama kulaklıklar işe yarıyor.
Sit back and relax, put your earbuds in.
Arkana yaslan, kulaklarını tak.
If I was that stupid, and you make fun of earbuds.
- O kadar aptal olsaydım... - Bir de kulaklıkla dalga geçiyorsun.
But when you've seen a doctor who's using string and old earbuds and stuff, you kind of think, "The Guinea pig's probably got more of an idea of what's wrong with me than this fella has."
Ama ip ve eski kulaklıklar falan kullanan bir doktor gördüğünde şunu düşünüyorsun, "Muhtemelen Gine domuzunun neyim olduğu konusunda, bu elemandan daha çok fikri var."
We got earbuds, but no iPod.
Kulaklıklar var, ama ipod yok.
Works better when you don't leave the earbuds on the dead guy.
Kulaklıkları ölü adamın üzerinde bırakmadığın zaman daha iyi çalışıyor.
She's probably got the earbuds in.
Muhtemelen kulağında kulaklık var.
Besht, uh, no earbuds, and put your hands where I can see them, so you can't text or anything.
Ellerinizi de görebileceğim bir yere koyun. Böylece mesaj çekemezsiniz.
Hey, okay, my earbuds were in.
Kulaklıkla dinliyorum be.
Oh, I didn't hear you, I have my earbuds in.
Ah, seni duymadım, kulaklığım takılı da.
Put your earbuds in so I can talk to him. Come on.
Kulaklıklarını tak da ben de konuşabileyim.
'Cause I got- - I got earbuds by DJ Jazzy Jeff, so... - I can't...
Aslında bende de, DJ Jazzy Jeff kulaklıkları var, yani...
It's kind of like when you wear earbuds to tune out your parents.
Bu tıpkı ailenizi duymamak için kulaklık takmanız gibi bir şey.
It looks like antique earbuds with kind of a crown on top.
Üstünde taç olan antik kulaklık gibi görünüyor.
Parker? Hey, man, I boosted the earbuds as high as I could without frying our skulls, but I already told you... Once we're in that building, we're shut out.
Kulaklıkların sinyal menzilini, beynimizi kızartmayacak kadar yükselttim ama dediğim gibi, binaya girdiğimiz an devre dışı kalacağız.
I hope you like Norwegian black metal, because I don't do earbuds.
Umarım Norveççe black-metal seviyorsundur çünkü kulaklık kullanmam.
- Nice. Music. Do you listen to it in earbuds?
Müzik de peki... kulaklık takar mısın?
We got Jerry some earbuds, and a bag of peanuts, and the Skymall catalog.
Sana da kulaklık bir paket fıstık ve Skymall dergisi aldık.
I'm gonna put my ipod on blast and jam the earbuds into her ears and blast out her eardrums.
İpodumu son ses açıp kulaklıkları onun kulağına tıkıp kulak zarlarını patlatacağım.
I had my earbuds in.
Kulaklıklarım takılıydı.
His music sounds like shit with those earbuds.
Dinlediği müzik bu kulaklıklarla bok gibi oluyor.
It can pick up any hidden speakers in the walls larger than like a pair of earbuds.
Manyetik alanları tespit eden bir cihaz. Gizlenmiş ve bir kulaklıktan daha büyük olan tüm hoparlörleri tespit edebilir.
Earbuds?
Kulaklık mı?
He must have his earbuds in.
Tıkaçları takılı olsa gerek.
When my earbuds are in, flash the desk light.
Kulaklığım takılıyken, masa lambasını yak.
♪ ( EARBUDS :
♪ [ Kulaklık :
- ♪ ( EARBUDS, FAINT ) - But it's Taylor Swift.
♪ [Kulaklık, Soluk] Ama Taylor Swift
Noise-cancelling earbuds.
Ses geçirmez kulak tıkaçları.
Hold my iPod and put in the earbuds.
- İPod'umu tut ve kulaklıkları tak.
It's the earbuds.
Kulaklıkları var.
You don't have the earbuds in?
- Kulaklıkların takılı değil mi?
Also, I forgot my earbuds.
( Keskin Nefes ) Ayrıca, benim kulaklıklar unuttum.
Alright, everybody, earbuds.
Herkes kulaklığını taksın.
I had my earbuds in.
Kulaklık takıyordum.
Had to strip the insulation off your earbuds, Ms. Goldberg.
Kulaklıklarınızın yalıtımını soymak zorunda kaldım Bayan Goldberg.
I, uh, replaced the earbuds.
Kulaklıklarımla değiştirmiştim.
- Are they earbuds?
- Kulaklık mı onlar?
We have 11 toothbrushes, nine sets of earbuds, five neck pillows, one borderline pornographic romance novel...
Burada onbir dişfırçası, dokuz kulaklık, beş boyun yastığı, bir tane romantik pornografik roman...
- Yeah, put your earbuds in.
- Aynen sen kulaklıklarını tak.
Would you mind taking your earbuds out?
Kulaklıklıklarını çıkarır mısın?
"While employers believe it's rude to wear earbuds in the workplace, millennials are using them to focus and be more productive."
İşverenler bunların takılmasını kabalık olarak görse de yeni kuşak bunun... odaklanma ve üretimde faydalı olduğunu düşünüyor.
Earbuds, Josh.
Earbuds, Josh.
I believe that cute blonde is interested in earbuds.
Sanırım o tatlı sarışın kulaklıklarla ilgileniyor.
I'm just gonna put in my earbuds.
Sadece bir iş.
No earbuds!
Kulaklıksız!
You have your earbuds and chess metaphors.
Senin kulaklığın ve satranç benzetmelerin var.
Earbuds in.
Kulak tıkayıcıları.
No more earbuds.
Dinliyorum, söz veririm.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]