Eating bacteria traducir turco
58 traducción paralela
Flesh-eating bacteria?
Et yiyen bakteriler mi?
Flesh-eating bacteria?
- Et yiyen bakteriler mi?
It's filled with flesh-eating bacteria.
İçerisi et yiyen bakteri dolu.
What do you mean, flesh-eating bacteria?
Et yiyen bakteri de ne demek?
"Flesh Eating Bacteria"?
"Et Yiyen Bakteri" mi?
Actually, Dr Cox, I was watching TV last night, and they had this special on flesh-eating bacteria.
Aslında, Dr. Cox, akşam televizyon izliyordum özel bir et yiyen bakteriden söz ettiler.
They called it flesh-eating bacteria to sound more flashy, hook in all the idiots.
Sazanlar atlasınlar diye, daha şatafatlı bir isim koymuşlar, et yiyen bakteri diyorlar.
Chompers was the animated, flesh-eating bacteria that narrated the special.
Chompers bahsettiğim et yiyen bakterinin çizgi karakteri.
There's Mr Flesh-Eating Bacteria, huh?
Et yiyen bakteri, ha?
Flesh-eating bacteria.
" Etobur bakteri.
- The flesh-eating bacteria?
- "Taze et yiyen bakteri" mi?
She can't have flesh-eating bacteria!
Et yiyen bakterisi olamaz!
I'm in charge this week because the Captain, my mom, is fighting a difficult battle with a flesh-eating bacteria.
Bu hafta yetkili benim, çünkü yüzbaşı olan annem, et yiyen bir bakteriye karşı zorlu bir mücadele veriyor.
Parasite, feeding off its host, mutating into a metal-eating bacteria, which means, any structures made of metal, could deteriorate just...
Metal yiyen bakteriye dönüşen bir parazit. Ki bunun anlamı, metal olan herhangi bir yapının bozulma olabileceği -
What if the metal-eating bacteria mutated again before we caught it all?
Ya eğer metal yiyen bakteri biz onu fark etmeden önce tekrar değişime uğradıysa?
The flesh-eating bacteria.
Et yiyen bakteri.
What if the metal-eating bacteria mutated again before we caught it all?
Ya eğer metal yiyen bakteri daha önce tekrar değişime uğradıysa?
You've isolated yourself in the room where the flesh-eating bacteria began.
Kendinizi et yiyen bakteri salgınının başladığı yerde izole etmişsiniz.
It's not that flesh-eating bacteria, is it?
Et yiyen bakteri değil ya.
- Flesh-eating bacteria, George.
- Et yiyen bakteriler, George.
The rapid deterioration of the body is similar to flesh-eating bacteria.
Cesedin çürümesindeki hız, et yiyen bakteriyi andırıyor.
No, and you don't have flesh eating bacteria, either.
Hayır, et yiyen bakteri falan da yok.
Let's go Caves. There's supposed to be some sick shots of hydrogen-eating bacteria.
Gidelim Caves.Oralarda çok iyi hidrojen yiyen bakteriler olmalı.
You are infected with a flesh-eating bacteria, and will require more extensive treatment.
Et yiyen bi bakteri bulaşmış size ve tedavisi çok zordur.
Flesh-eating bacteria?
Et yiyen bakteri mi?
When you spend all day in a bio lab watching flesh-eating bacteria skeletonize rodents it really works up an appetite.
Tüm gününü biyoloji laboratuarında geçirip etçil bakterilerin küçük kemirgenleri iskeletine kadar yemesini izlemek karnını acıktırıyor insanın.
Flesh-eating bacteria and yet I still wanna kiss this woman.
Etçil bakteriler diyor ama ben yine de bu kadını öpmek istiyorum!
It reminds me too much of the time I dropped that vial of flesh-eating bacteria into the Rhesus monkey lab.
Her seferinde bana al yanaklı maymun laboratuarına et yiyen bakteri dolu şişeyi düşürdüğüm zamanı hatırlatıyor.
It's a flesh-eating bacteria.
Et yiyen bir bakteri.
In one second, that pacifier could have picked up cold germs, flu germs, SARS, flesh-eating bacteria.
O emzik sadece bir saniyede soğuk algınlığı virüsü grip virüsü, sars virüsü ve et yiyen bakteri toplamış olabilir.
You don't want that flesh-eating bacteria
Bakterileri oraya girmeleri için... -... kışkırtmak istemezsin.
Okay, Walter said he - tell him, for all I know, it could be viral or a mutation of some flesh-eating bacteria.
Peki, Walter diyor ki- - - De ki, et yiyen, mutasyona uğramış bir bakterinin ya da bir virüsün işi olabilir. - Diyor ki- -
Cut himself shaving and is afraid if he touches something, he'll catch the flesh-eating bacteria.
Tıraş olurken yüzünü kesmiş ve bir şeye dokunursa et yiyen bakterilerden bulaşacak diye korkuyor. Tanrım!
You need to put a jar of flesh-eating bacteria all over Jellybeans'legs and genitals.
Jellybeans'in götüne ve bacaklarına et yiyen bakteri koyman gerek.
Flesh-eating bacteria.
Et yiyen bakteri.
This might not be a flesh-eating bacteria.
Bu et yiyen bakteri olmayabilir.
You're gonna get, like, a flesh-eating bacteria or something.
Et yiyen bakteri falan kapacaksın.
There they are, cities of sulphur-eating bacteria living off the hydrogen-sulphide gas.
İşte oradalar, sülfür yiyen bakteriler şehri hidrojen sülfür gazı ile besleniyorlar.
Rusticles are bacteria... microscopic organisms, bugs... that are actually eating the steel and the insides of the ship.
Pas sarkıtları, aslında bakteri öbekleri... mikroskobik organizmalar çeliği ve geminin iç aksamını yiyip bitiriyorlar.
Yeah, so when you think you're innocently eating a little bar snack, you're actually ingesting potentially deadly bacteria from about 39 soil-handed strangers.
Ne zaman bardan masum olduğunu düşünerek fıstık yediğin zaman, Otuzdokuz kirli elli yabancıdan ölümcül bakteriler alıyorsun.
Some of the animals are eating the bacteria, some of them are preying on the ones that eat the bacteria.
Hayvanların bazıları bakterileri yiyor, bazıları bakterileri yiyenleri avlıyor.
The animals are eating the bacteria, but there's something else going on here too.
Hayvanlar bakterileri yiyorlar, ama burada olan başka şeyler de var.
Look at'em, They're eating the bacteria that's growing all over that crab,
O yengecin her yerini kaplamış bakterileri yiyorlar.
The bacteria are eating it.
Bakteriler elini yiyor.
- Works on the antibody - for the metal-eating-bacteria.
- Metal yiyen bakteri antikoru üzerinde uğraşıyor.
There is no flesh-eating bacteria.
Et yiyen bakteri de yok.
What is it, flesh-eating bacteria or anthrax?
Nedir?
The bacteria is eating away at your heart, Keith.
Bakteri kalbini kemiriyor, Keith.
Do you think that sick people aren't eating with this bacteria-infested silverware?
Hasta insanların bu bakteri bulaşmış çatal bıçak takımını kullanmadığını mı düşünüyorsun?
You took your prize trip and you contracted that flesh-eating strep bacteria.
Ödül seyahatiyle gidip etobur bir boğaz enfeksiyonu kapmıştın.
That should've been my flesh-eating strep bacteria.
O etobur boğaz enfeksiyonu benim hakkımdı.