Eloquent traducir turco
245 traducción paralela
If I could just express musically what I have in my mind... it would be much more eloquent.
Eğer kafamdakini müzikle ifade edebilirsem... daha etkili olur sanırım.
The way she listened was more eloquent than speech.
Dinlerken takındığı duruş herhangi bir konuşmadan çok daha anlamlı ve güçlüydü.
Colonel Plummer, in your eloquent speech, which I'm sure you've made 50 times, you used the phrase "Some of our boys may get out of line sometimes."
Albay Plummer, şu çok etkileyici konuşmanızda ki, bu konuşmayı eminim 50 kez yapmışsınızdır "Bizim çocuklardan bazıları, ara sıra çizgiyi aşabilir." dediniz.
Well, it was my father's dying wish, and you do make such an eloquent plea.
Bu, babamın vasiyetiydi. Siz de çok güzel şeyler söylediniz.
Eloquent -
Dilbaz,...
Be eloquent.
Belagatle.
Now, be eloquent.
Süsleyin biraz.
What is more eloquent than silence?
Sessizlikten daha asil ne var?
I introduced myself, told him about your work. I was eloquent.
Onu bekliyordum, kendimi tanıtıp eserlerini anlattım.
Of all the worlds the life forms on Mars could see and study, only our own Earth was green with vegetation, bright with water, and possessed a cloudy atmosphere eloquent of fertility.
Mars'ta yasayanların inceledikleri gezegenlerin içinden sadece Dünyamız yeşillik ve su kaplıydı... ve üremeye elverişli, bulutlu bir atmosferi vardı.
Behind this eloquent exterior, I've got a yellow streak 15 miles wide.
Dış görünüşüme bakmayın. Ben aslında çok korkak biriyimdir.
How eloquent!
Ne kadar dokunaklı!
So eloquent!
Biraz yavaş ye, olur mu?
Very eloquent.
Çok etkileyici.
I'll regale you with magnificent, eloquent verse.
Sana muhteşem, güzel mısralar okurum.
He was most eloquent.
Aslında oldukça konuşkandı.
Love makes you eloquent.
Sevişmek sana güzel sözler söyletiyor.
It was straight reporting. Her defence of her husband was quite eloquent.
Ben sadece söylediklerini yazdım.Kocasını savunmak için söyledikleri eşsizdi.
I'm not too eloquent. Let him be the one to do it.
Öyle aman aman konuşan biri değilim.
You were always eloquent, but you won't move me, Kirill.
Hep iyi konuşurdun, fakat beni fikrimden döndüremeyeceksin, Kirill.
Because this silence betokened... nay, this silence was not silence at all, but most eloquent denial!
Çünkü bu sessizlik bir şeyler anlatıyordu. Hayır, bu sessizlik falan değil, düpedüz inkardır!
You're very eloquent.
Çok etkili konuşuyorsunuz.
But an artist like yourself,... whether a believer or not,... will understand that structuralist cinema can recapture sublime poetry through primal images,... eloquent in their very poverty,... syntagmatic, as my friend Roland Barthes would say.
Ama sizin gibi bir oyuncu, inançlı olsa da olmasa da bunu ulvi bir sinema şölenine dönüştürebilir. Sinema dilini kullanarak basit, yalın ama yine de anlamlı imgeler yardımıyla ilâhi bir şiiri ortaya çıkarabilir. Roland Barthes'ın da dediği gibi sintagmatik içinde birazcık John Ford bulunan...
General Rojas is more eloquent than I am.
- General Rojas benden daha iyi ifade etmiş.
A man that eloquent has to be saved.
Adam en doğru şeyi söylemiş.
" And as for Mr. Nicholas Frame's surprisingly eloquent interpretation... of this Shakespearean tragedy, I think it's the best...'"
"Ve Bay Nicholas Frame'in Shakepeare türünde trajedi üzerine şaşırtacak kadar " etkili yorumuna gelince, sanırım... en iyisidir. "
You are the most eloquent of us.
İçimizde en iyi hatip sensin.
How an illiterate man, exceeding forty, can go down again of a mountain more eloquent than a poet?
Nasıl olur da okuma yazma bilmeyen,... kırkını geçmiş bir adam dağa çıkar ve bir şairden daha dokunaklı sözlerle geri gelir?
Thank you Amity High School Band for that eloquent selection.
- Amity Lİsesine müzik grubuna teşekkürler.
That part was very eloquent.
Bu bölüm çok dokunaklıydı.
I'm not the most eloquent guy in the world but I would like to say that this has been a most lovely occasion.
Güzel konuşma yapamam ama bu çok güzel bir vesile oldu.
I knew that when Miss Shields read my magnificent, eloquent theme... that she would sympathize with my plight... and everything would work out, somehow.
Bayan Shields yürek yakıcı, ustaca yazılmış kompozisyonumu okuduğunda halimden anlayacak ve sonra her şey bir şekilde yoluna girecekti.
It was eloquent.
Etkileyiciydi.
No, not eloquent, just honest.
Etkileyici değil sadece dürüst.
The president, speaking this morning at a memorial service, called the Justice one of our finest, most eloquent jurists.
Başkan bu sabah yaptığı konuşmada... "yargıç en değerli hukukçularımızdan biriydi" dedi.
and your words eloquent.
ve kelimelerin de belagatli.
So eloquent. You nailed'em!
Muhteşemdin!
He was very eloquent on the subject of love, didn't you think?
Aşk konusunda çok etkileyici düşünceleri var. Değil mi?
J.B., you are such an eloquent spokesman for the minimum security system.
J.B., hafif ceza sistemi için çok dokunaklı konuşan birisin.
Is he so eloquent?
- Onun o kadar aklı var mı?
That was real eloquent, Leigh.
Çok güzel ifade ettin Leigh.
That he is eloquent without preparation exact without calculation and profound without reflection.
Hazırlık yapmadan konuşma yapabilir deneme yapmadan anlar ve görmeden kavrar.
Your silence is eloquent!
Sessizliğin çok dokunaklı oluyor!
Very eloquent, Mr. O'Brien.
Çok etkileyici, Bay O'Brien.
Eloquent as always.
Her zamanki gibi kibarsın.
Those are eloquent words, Tokath.
Bunlar dokunaklı sözler Tokath ;
Say no more. Eloquent, isn't he?
Güzel konuşuyor, değil mi?
I've always found the stool more... eloquent than the pulse.
Dışkıyı her zaman nabızdan daha önemli bulmuşumdur.
Your quite eloquent Mr. Holmes.
Oldukça akıcı bir konuşman var, Bay Holmes.
I don't need it to be read in public. They will be beside me in the Senate, mute, but eloquent.
Davamızı bunlar savunacaklar, hem de avukat Cicero'dan daha iyi.
But such eloquent pain belongs on a more suitable stage.
Ye bunu!