Embroidered traducir turco
173 traducción paralela
How should I know if his underwear's embroidered?
Donunun nakışlı olup olmadığını ne bileyim?
You were wearing a thin dress with miles of ruffles a large straw hat, an embroidered shawl, a single bracelet and heavy, gold chain and, of course, the camellias at your waist.
Üstünüzde binlerce büzgülü ince bir elbise geniş bir hasır şapka, nakışlı şal, bir bilezik, ağır altın bir zincir ve elbette belinizde kamelyalar vardı.
I embroidered this case for her myself, and I keep it here always.
Bu kılıfı onun için kendim işlettim ve hep burada saklarım.
The whole story was dug up and embroidered when Stella's father died.
Bütün hikaye, Stella'nın babası ölünce şişirilerek yeniden tartışılmıştı.
Bring me an embroidered robe to dazzle the wenches.
Bana işlemeli bir kaftan getir ki kızların aklı başından gitsin!
I don't belong in your office... not with that embroidered sign on the wall.
Gazetene ait değilim duvardaki o nakışlı yazı bana göre değil.
I embroidered those initials myself.
Harfleri kendim işledim.
- What I would really like is a Nile green corset with rococo roses embroidered on the garters.
İstediğim şey, nil yeşili bir korse. Bağlarında rokoko güller işli olacak.
It has embroidered sleeves.
İşlenmiş kolları var.
She wore a white embroidered blouse.
ve beyaz işlemeli buluz giyerdi.
Mother even had embroidered these very sentiments... on samplers for our living room at home.
Annem bu ilkeleri evdeki oturma odamıza koyduğu çerçevelere bile nakşetmişti.
Without pants, yet with embroidered red star cap!
Pantolonunu çıkarsan da olur. Ama yıIdızlı kalpağın kalsın.
They wear the people's cap on their heads, but their underwear's embroidered with crowns and if so much as a shop gets looted they squeal : "Beggars, villains, gutter rats!"
Kafalarına halk başlığı takıyorlar, ama iç çamaşırlarına kraliyet arması işlenmiş bir dükkan yağmalanmaya görsün, basarlar çığlığı : "Dilenciler, hainler, lağım fareleri!"
But you haven't embroidered them too well though, Charlie.
- Çok güzel. Ama işlemeleri pek iyi olmamış.
You've taken my simple exercises in logic and embellished them, embroidered them, exaggerated them.
Basit mantıksal çıkarsamalarımı alıp hayali eklemelerle ilginçleştiriyorsun...
You'll wear your embroidered shirt.
Sana işlemeli gömleğini giydiririz.
He himself embroidered his costume.
Kostümünü kendisi işledi.
Embroidered tablecloth.
# - İşlemeli masa örtüsü.
Of late he has embroidered seventy or eighty men
Şu ana kadar 70-80 küsur adama nakış çekmiş
There's no clue left except... this embroidered scarf
Elimizde bu nakış işlemesinden başka... bir delilimiz yok
You can make a pair of red embroidered shoes
eğer aynısından 2 tane olursa... bir çift güzel kırmızı ayakkabınız olur
It's a pair of red embroidered shoes
Bir çift nakış işlenmiş kırmızı pabuç!
I hear The Red Embroidered Shoes Society... is an organization forjustice Formed by seven women
"Nakışlı kırmızı pabuç" cemiyetinin... adalet peşinde ve kadınlardan oluşan bir cemiyet olduğunu duymuştum
Mr Serpent is looking for the Red Embroidered Shoes
Yılan beyi kırmızı pabuçluları arıyor!
Serpent is looking for the Red Embroidered Shoes
Yılan beyi kırmızı pabuçluları arıyor!
You know Mr Serpent seeks Red Embroidered Shoes?
Yılan beyinin kırmızı pabuçluları aradığını biliyon mu?
Red Embroidered Shoes
"Nakışlı kırmızı pabuçlular!"
So far I have not yet seen... a pair of genuine red embroidered shoes
Hala... şu ünlü nakışçı katille bile tanışamadım!
Y-You probably have a scarlet "A" embroidered... on your jockey shorts.
Muhtemelen külotuna kırmızıyla "Zinacı" yazdırmışsındır.
Her mother embroidered the edge for her I think when she died... she was tied up here
Kenar nakışlarını annesi dikmişti Sanırım ölürken... onu buraya sıkıştırmış
I saw some great threads today, all embroidered.
Bir sürü güzel kıyafet gördüm bugün, hepsi nakışla işlenmiş.
Yakub Khan will reward the winner with a richly embroidered robe.
Yakub Han kazananları ödüllendirecek. Zengin işlemeli bir elbise verecek.
[Laughs] Whoever wins will get an embroidered robe.
Kim yenerse işlemeli kaftanı kazanacak.
In the embroidered purse is a round coin.
Üzerine nakışlar işlenmiş kesede çil çil paralar.
As Frank tells me... you want the name and address of the old lady... who embroidered your cloth.
Frank bana... örtünüzü işleyen yaşlı hanımın adını ve adresini... istediğinizi söyledi.
"Had I the heavens'embroidered cloths, Enwrought with golden and silver light."
" Benim olsa göklerin işlemeli kumaşları Işıkla kaplanmış kumaşlar, gümüş ve altın
Such snow-scenes are embroidered, too.
Bu kar sahneli küreler hoş duruyor dekorasyonda.
A small gift I myself embroidered.
Kendi ellerimle nakışladığım küçük bir hediye.
I know your favorite body part is the earlobe. Your favorite actor is William Bendix... because he looks like Uncle Bud... whose wife sent 2 dozen handkerchiefs every Christmas... with E.J.R. Embroidered in the corner.
Vücudun en sevdiğin kısmının kulak memesi olduğunu, oyuncu William Bendix'in amcan Bud'a benzediğini ve Ester teyzenin sana her Noel, kenarına E.J.R. işlenmiş iki düzine mendil gönderdiğini biliyorum.
YOU HAVE A PILLOW WITH YOUR NAME EMBROIDERED ON IT?
Üzerinde isminin nakışlandığı bir yastığın mı var?
My bird had his name embroidered on his bag.
Horozunun adı çantasına işlenmişti.
I realized by his pigtail and his embroidered robe that he must be Chinese.
At kuyruğundan ve nakışlı cüppesinden Çinli olduğu sonucuna vardım.
It's for a turban embroidered with your name.
Bu senin isminle örülmüş bir kefen.
Aramis'embroidered handkerchief.
Aramis'in işli mendili.
Handkerchiefs Hand-embroidered
Mendiller. El-yapımı.
Now it goes on a chased silver tray, a superb example of Judaic-Portuguese workmanship, a silver spoon and an embroidered linen napkin.
Gümüş tepside Judiac-Portekiz işbirliğinin enfes bir örneği gümüş bir kaşık ve nakışlı keten kumaştan peçete ile gidiyor.
and an embroidered towel and The girl flees into the forest.
Ve kız ormana doğru kaçar.
The girl told the boy : Take this magical comb and embroidered towel... and runs.
Kız oğlana bu sihirli tarağı ve havluyu al ve kaç dedi.
See, it's got our names all over it, embroidered.
Bak, üzerinde hepimizin ismi işli.
I embroidered it myself.
Kendim işledim. "
- I embroidered.
- Süsledim.