Encouragement traducir turco
570 traducción paralela
Tae Gong Shil. Do your best to seduce me. You have all my encouragement.
Tae Gong Shil, beni baştan çıkarmak için her şeyi yap.
I've suspected all along all you needed was a little encouragement.
Yalnızca birazcık yüreklendirilmeye ihtiyacın vardı.
- Has he given you any encouragement?
- Sana hiç ümit verdi mi?
Yeah. A girl like Patsy needs a lot of encouragement.
Patsy gibi bir kızın cesaretlendirilmeye ihtiyacı var.
Most women are if you give them the slightest encouragement.
Biraz cesaret verirseniz çoğu kadın öyledir.
Apparently there's nothing we can do about it, but when you realize your mistake and try to come crawling back to us, don't expect any encouragement from me.
Bir şey yapamayacağımız belli. Ama hatanı anlayıp sürünerek yanımıza dönmeye çalıştığında benden bir sıcaklık bekleme.
I feel entitled to point out that we here regard our function as the encouragement of constructive investment and not the financing of mere gambling transactions.
Burada yaptığımız işi yapıcı yatırımların teşvik edilmesi olarak adlandırabiliriz riskli işlerin finansmanı değil.
Eddie's getting to the place where he'd talk with encouragement.
Dostumuz Eddie, biraz teşvikle konuşmaya başlayacağı bir yere gidiyor.
Thank you for your visit and your encouragement.
Ziyaretiniz ve cesaret verdiğiniz için teşekkür ederim.
It's considered an encouragement.
Yüreklendirme gibi kabul edilir.
I think people need encouragement sometimes, don't you, Mr Marlowe?
İnsanları bazen cesaretlendirmek gerek değil mi Bay Marlowe?
Thank you for your encouragement, Miss Gravely.
Cesaret verdiğiniz için teşekkürler.
But I firmly believe discipline, well-proportioned, will bring far better results with these young hoodlums than sugarcoated encouragement.
Kabadayılara disiplinli davranarak iyi sonuçlar alınacağına eminim.
He needs encouragement.
Yüreklendirilmek ister.
With the least encouragement, I could be.
Azıcık yüreklendirmeyle olabilirdim.
But it was not until Christmas of that first year, I had any encouragement from her.
Fakat o ilk yılın Noel'ine kadar onun yönünden beni cesaretlendirecek bir şey görmedim.
Lieutenant... the last thing the men on this boat need is encouragement.
Teğmen, bu gemideki adamların ihtiyaç duyacakları son şey cesaretlenmektir.
And the folks at home could use a little encouragement.
Biraz cesaret de evdekilere iyi gelecektir.
I have messages of encouragement from...
22 eyalet valisinden destek mesajları aldım.
Get Tony. He can use the encouragement.
Bu cesaretlendirme yararlı olabilir.
- Thanks for the encouragement
- Teşekkürler, cesaret verdin.
Given an ounce of encouragement.
Bir parça cesaret vermek için.
remembers that my life is an encouragement.
Hatırla, hayatım bir soluktan ibaret.
remembers that my life is an encouragement and that it is divided in months of pain.
Hatırla, hayatım bir soluktan ibaret... ve o, acı dolu aylara bölünmüş.
That's what he needs, encouragement.
Ona gereken şey, cesaret.
You didn't offer him any encouragement, young lady?
Ona cesaret vermediniz ya, genç bayan?
Well, often these cases are developed through encouragement.
Bu tip durumlar genellikle cesaret bulunca ortaya çıkar.
That's the encouragement I need.
Beklediğim teşvik buydu.
You must've given her encouragement.
Sen cesaret vermişindir.
First I must have encouragement.
Önce beni biraz cesaretlendirin.
Miss Marple, I assure you, I gave that woman no encouragement.
Bayan Marple, o kadına cesaret vermedim.
It is precious encouragement for the long and patient supplementary research that from now on I will be carrying out alongside my eminent colleague and very dear friend, Professor Cuthbert Calculus...
Bugünden itibaren tamamlayacağım uzun ve sabır isteyen çalışmamda bana büyük destek olan, değerli meslektaşım ve dostum Profesör Tryphon Tournesol...
- Now, wait a minute, Mattocks! - ( Shouts of encouragement )
Bir dakika dur bakalım Mattocks!
the girl and the suitcase. With a small bonus as encouragement.
Buna, cesaretlendirme diyelim.
She must have given him some encouragement.
Kız ona, cesaret vermiş, tahrik etmiş olmalı.
Here is our summer combination outfit "Universal-69", which earned a prize of encouragement at the regional modern garment forum in Zhitomir.
İşte yaz kreasyonumuzdan'Universal-69'takım elbise, Jitomir'de kurulan yerel modern giyim fuarından teşvik ödülü kazanmıştır.
But on top of that... you know, an artist needs... inspiration, understanding, encouragement.
Fakat her şeyin ötesinde bir sanatçı ilhama anlayışa teşvik edilmeye ihtiyaç duyar.
But mutiny is charged and encouragement to mutiny.
İsyan suçlaması yapıldı.
Soemon, please meet my pitiful son... and give him a word of encouragement.
Soemon, lütfen zavallı oğlumla tanış... ve onu cesaretlendirecek bir şeyler söyle.
But I have over a dozen ladies out there waiting for my encouragement.
Fakat orada benim teşvikimi bekleyen bir düzinenin üstünde bayan var.
I don't need any encouragement.
Beni cesaretlendirmenize gerek yok.
It's been a beautiful ceremony, but... how should I interpret this encouragement to clemency?
Çok güzel bir seremoniydi. Fakat... şu "hoşgörüyü özendirme" işini nasıl yorumlamalıyım... bilemedim...
A lot of good cops would come forward if there was any encouragement
Cesaretlendirilseler birçok iyi polis konuşurdu.
The chief cause and encouragement of fakery and phoniness in everything... even what we're given to eat - an awful lot of forgery is committed these days in the kitchen.
Hep bu ustalar taklit ve düzmecelere neden oluyor ve sahtekarları da cesaretlendiriyorlar... - hatta şimdi şu yediklerimizde bile - Günümüzde mutfaklarda ne sahtekarlıklar dönüyor bilseniz.
And if it's any encouragement I must say that my legs do feel rested.
Bacaklarımın dinlendiğini hissediyorum.
All clever young fellows who are free and able and are ambitious of becoming gentlemen by bearing arms are hereby invited to meet the Recruiting Officer who promises that they shall meet with every encouragement that merit and good behaviour can entitle them to.
Şerefli bir davaya hizmet ederek centilmen olmaya hevesli... hür ve yetenekli bütün zeki genç erkekleri... orduya katılmaya davet ediyoruz. Size, başarılarınız ve iyi davranışlarınız ölçüsünde... her tür imkanı vaat ediyoruz.
Perhaps he lacked encouragement.
Belki de yeterli cesareti yoktu.
Well, she needs little encouragement.
Biraz cesarete gereksinimi var.
I'd like to say that the President has been a constant source of encouragement to all of us in the program.
Belirtmek isterim ki, Başkan program dâhilindeki tüm ekibe ve bize sürekli cesaret ve destek vermiştir.
Your mother and father, they gave my uncle the encouragement...
Anneniz ve babanız amcamı teşvik- -
Thank you for your encouragement and kind support.
Yüreklendirdiğin ve destek verdiğin için teşekkür ederim.