Endured traducir turco
709 traducción paralela
As usual, she endured them.
Annem, her zamanki gibi, acıya dayanmaya çalıştı.
Even when he wasn't here, you came to work and endured it well.
Burada olmadığı zaman boyunca işe gelmeye devam ettin, gayet iyi dayandın.
There was. But I endured by holding onto your ballpoint pen.
Gördüm ama tükenmez kalemine sıkıca tutunup dayandım.
Which means, I've endured you turning me down three times.
Bu demektir ki üç kez katlandım.
Let us not pity him because he suffered and endured.
Ona üzülmeyin çünkü o acı çekti ve buna dayandı.
My dear, I know what eats a man who has endured the tension of war for years.
Yıllarca savaşın gerilimlerini yaşamış bir insanın nasıl hissettiğini bilirim.
The martyrdom I've endured with those creatures.
O yaratıkların eziyetlerine katlandığım yeter.
Nobody has a right to offend her daughter, who has endured such enormous humiliation in silence.
Bu kadar aşağılanmaya sükunetle sabrettiği için kimsenin onun kızına saldırmaya hakkı yoktur.
They have endured hardships and hunger.
Güçlüklere ve açlığa katlandılar.
I have endured much pain
Ben çok acı çektim
We suffered from cold and endured pangs of hunger... leaving behind a trail of corpses.
Soğuğun cefasını çekip açlığa katlanarak ölülerin izlerini ardımızda bıraktık.
Who endured the cross and grave...
Kim haçı taşıdı ve mezara götürdü...
But the pains that He endured
# Ama tahammül ettiği acılar... #
I sympathize with you and the hardships you have endured.
Acını paylaşıyorum. Aynı şekilde, çektiğin sıkıntıları da.
By heaven, I will acquaint His Majesty... with those gross taunts I often have endured.
Yemin ederim, bu saygısızlık ve terbiyesizliğinizi artık Majestelerine ileteceğim.
The reality of these camps, despised by those who built them, and unfathomable to those who endured them - what hope do we have of truly capturing this reality?
Bu kampların gerçekliği, yapımcıları tarafından aşağılandı, ve onları sürdürenler tarafından hiç bir zaman anlaşılamadı gerçeği görebilmek için nasıl ümidimiz olabilr?
The practice of witchcraft, the cults of evil... have endured and exist to this day.
Büyücülüğün icrası ve şer tarikatlar varlığını koruyarak bugüne kadar süregeldi.
The prisoner has endured three days of profound mental agony and shock.
Bu mahkum, 3 gün boyunca çok yoğun bir acı ve şok yaşamıştır.
You endured so much and it was all in vain.
O kadar çabaladınız ama hiçbir işe yaramadı!
" we have endured your snide and impertinent remarks
" reklamlarımız konusunda art niyetli ve saygısız
If you only knew the agonies I have endured on your behalf.
Katlandığım acıları bilseydiniz.
And, clasping to the mast, endured a sea that almost burst the deck
Ve gemi direğine tutunarak, güverteyi parçalayan denize meydan okumuş.
You couldn't have endured this trompe l'oeil style... among these mirrors and columns... these doors ever ajar, stairways too immense... this ever open room.
Bu trompe l'oeil tarzına tahammül edemezdin sen... bu aynalar ve kolonlar arasında... bu her daim aralık kapılar, devasa merdivenler... bu her daim açık oda.
Because, Your Honor, to understand how an outlaw can become pivotal at election time and throw the parliament and government into turmoil by his actions, we must have the courage to expose the sad life of poverty, of ignorance, of servitude to a feudal system endured by these poor people, the many faces of political manipulation, the face of the Mafia.
Çünkü, Sayın Hâkim, bir haydudun seçim zamanında nasıl önemli biri haline gelebildiğini parlemontoyu, hükümeti yaptıklarıyla nasıl telaşa düşürebileceğini anlamak için bu fakir insanların katlandığı yoksulluğu, cahilliği feodal sistemin kölesi oluşlarını, politik dalaverelerin binbir şeklini ve Mafya'nın gerçek yüzünü gözler önüne serebilecek cesarete sahip olmamız gerekir.
I endured the disgust.
Bu iğrençliğe tahammül ettim.
I know that others endured worse... but I never encountered any martyrs or screams... so I can't discuss it.
Biliyorum başkaları daha kötüsüne de dayanır... ama ben böyle zorlularla hiç karşılaşmadım... bu yüzden bunun hakkında konuşamam.
Listen, Charles, I've endured everything for 22 years.
Bana bak Charles. 22 yıldır sürekli dişimi sıktım.
He has endured the friendship of my husband longer than anyone else.
Herkesten fazla kocamın dostluğuna tahammül etmiştir.
You wouldn't have endured my presence even for a moment if you didn't really need it.
Eğer ona gerçekten ihtiyacın olmasaydı bana bir an bile katlanmazdın.
Maybe you even think that Big Red has been making fools of us and those commies are laughing at another humiliation to add to the many endured by our country in this cold war.
Belki de Büyük Kızıl'ın bizimle dalga geçtiğini ve o komünistlerin bu soğuk savaşta ülkemizin küçük düştüğü bir başka olaya daha güldüklerini düşünüyorsunuzdur.
He endured where you could not.
Senin dayanamadığın yerde dayandı.
Let us clear the rubble and lay the bricks... and let us do so in the firm conviction that we are building for the future... that never again shall we have to embark upon such a conflict... as we recently endured.
Enkazları temizleyip, tuğlaları dizelim ve bir daha asla, yakın geçmişte katlandığımız gibi bir mücadeleye girmek zorunda kalmayacağımıza kesin olarak inanarak geleceği inşa edelim.
If you knew how I've suffered, what I've endured if you knew what evil I've seen, you would forgive me but I will never forgive myself.
Eğer ne kadar acı çektim, nasıl dayandım bilseydin, eğer gördüğüm şeytanı sen de görseydin, beni affederdin ama ben kendimi hiçbir zaman affetmeyeceğim.
It was getting closer and closer, that special moment, for which so much work had been done and so much hardship endured,
O özel an gittikçe yaklaşıyordu, uğruna bu kadar çaba harcanan ve güçlüklere katlanılan,
"For 5,000 years the Korean people have endured foreign aggression and rule, most recently the exploitation and carnage of 36 years of Japanese imperialism."
"5 bin yıldır Koreliler yabancı taarruzuna ve egemenliğine maruz kalıyorlar. Son olarak da 36 yıldır Japon istismarı ve katliamına."
He shall be endured or I know what.
Edeceksin. ya da ben yapacağımı bilirim.
How many women, I ask you, would have endured what Florence has endured?
Kaç kadın ha, sana soruyorum, kaç kadın Florence'in çektiklerine katlanabilirdi?
You can't imagine what I've endured.
Nelere katlandığımı hayal edersin.
I endured my master's advances for 14 years.
Efendimin aşırı hareketlerine 14 yıldır katlanıyorum.
Despite the ill-treatment he endured at the institute, no one ever saw him cry.
Enstitüde ona kötü davranmalarına karşı kimse onun ağladığını görmemişti.
This child of the woods endured the confinement of apartments and all the happy changes came about in nine months.
Bu orman çocuğu, ev içinde yaşamaya dayanabildi. Ve bütün iyi değişiklikler sadece dokuz ayda gerçekleşti.
You must have endured a lot too.
Çok şeye katlanmak zorunda kalmışsındır.
Weighing down her little shoulders were sad thoughts of vengeance but despite this, Yuki endured great hardships, and survived the training.
Küçücük omuzlarına, büyük bir intikam hırsı yüklenmişti ama, buna rağmen Yuki, tüm engelleri aştı ve çalışmasını tamamladı.
When I think of what I endured, I could scream!
Nelere katlandığımı düşünüyorum da... Çığlık atabilirim!
Some ordeal that had to be endured?
Gerçekleştirmeniz gereken bir deneyim miydi?
You endured pretty well.
Sen iyi bile dayandın.
No man had endured such a pain.
Hiçbir erkek bu acıyı kaldıramaz.
Because the man who has caused you immeasurable suffering has endured a few seconds of physical pain?
- Senin yüzünden bir kaç saniyelik fiziksel acıya katlanan adam sonsuz acıya da katlanır
Paving the way for the heroes that endured.
Sabırlı kahramanların yollarını onlar açtı.
It endured. It multiplied.
Oradan dört bir yana yayıldı, büyüdü, büyüdü.
It's late and he's endured. Please forgive him.
Saam hala havuzda fazla dayanamaz, onu affedin.