Entrapment traducir turco
220 traducción paralela
You spoke of entrapment.
Sen bir tuzaktan konuştun.
Er... This is entrapment.
Bu bir tuzak!
You'll wind up in an entrapment rap.
İftira diye iş bozulur.
THE DREAMS ARE ALL OF ENTRAPMENT AND RELENTLESS PURSUIT. LARGE FAMILIES OF CHILDREN
Rüyalar, tuzağa düşürme, acımasızca takip etme ve korkunç bir mukabele bekleyen çocuklarla dolu büyük ailelerle ilgili.
Well, if you are, it's entrapment already.
Polissen ; zaten, pusudur.
Besides, I don't believe in police entrapment.
Ayrıca ben tuzağa düşürmekten hoşlanmam. Saçmalama.
A judge ruled that was entrapment.
Mahkeme bunun tuzak olduğuna karar verdi.
The entrapment will cost $ 4,000, but we have a special on storage of the beast for $ 1, 000.
Yakalama ücreti yaklaşık $ 4,000 tutar, ama proton şarjı ve depolama ücretide ayrıca bir $ 1, 000.
- This is entrapment!
- Bu bir tuzak!
This is called progressive entrapment.
Buna kapana kısılma denir.
Those are all symptoms of progressive entrapment.
Bütün bunlar kapana kısılmanın belirtileri.
That means that she's already fallen into progressive entrapment.
Bu da demek oluyor ki, çoktan kapana kısılmış.
Or someone that's been opened by progressive entrapment.
- Veya kapana kısılıp kalan birini ele geçirmeden.
Family, first of all, it was entrapment, so legally I feel vindicated.
Aile, herşeyden önce, bu bir tuzaktı, daha sonra doğal olarak hakkımı korudum.
And an entrapment lawsuit.
Bir de tuzağa düşürme davası.
I had reason to believe the judge had heard of a concept called "entrapment."
Yargıcın "tuzağa düşürme" kavramını bildiğini düşünmek için nedenlerim vardı.
Say it was entrapment, you did it wrong.
Usulsüz yakaladım de, haksızdın.
Narco entrapment, dude?
Narkotik tuzağı mı?
This is entrapment! My client was visiting close friends in that motel.
Müvekkilim o motelde dostlarını ziyaret ediyordu.
The court has wisely ruled this is a clear case of police entrapment. The tapes were found to be inadmissible evidence in the courtroom.
Mahkeme bunun açık bir polis tuzağı olduğuna karar verdi, kasetler mahkemece geçersiz delil olarak kabul edildi.
I call this entrapment, Angel.
Ben buna tuzağa düşürmek derim.
Entrapment, jurisdictional conflict...
Tuzağa düşürme, yetki alanı dışında tutuklama...
- It's entrapment. You set me up.
- Bu tuzaktı.Beni kandırdın.
Is this entrapment, Frank?
Bu bir tuzak mı, Frank?
Listen to you lecture on prisoners'rights? About entrapment? No, thanks.
Kurduğum tuzağa karşı mahkûmların haklarıyla ilgili kafamı ütülemeni mi dinleseydim?
- We lost the entrapment hearing.
- Tuzaklanma duruşmasını kaybettik.
- It was entrapment.
- Bir tuzaktı.
It was entrapment.
Bu bir tuzaktı.
No, that would be entrapment, and against the law.
Hayır, bu tuzak olurdu ve kanunlara aykırıdır.
It's entrapment.
Bu bir tuzak.
- This is entrapment!
- Bu Tuzak!
- This is called entrapment!
- Sana tuzak olduğunu söylüyorum!
Entrapment... is what cops do to thieves.
Kurt Kapanı.. Polisler mi çalmak için ne yaptılar?
Isn't that entrapment?
Tuzak olmaz mı?
Baloney. - That's entrapment!
Oraya bir çift çorap tıktım ve soluğun kesildi.
You know what I mean? This guy was weird. This whole thing reeks of entrapment.
Şu adam kesinlikle garip, bütün olay bir tuzak gibi kokuyor.
I do think there's Soviet entrapment.
Bence bu Sovyetlerin bir tuzağı.
It was entrapment, false advertising and blatant discrimination.
Bu bir tuzak, kötü reklam ve ayrımcılık yapmak.
If not, it's entrapment.
Eğer değilseniz, bu bir tuzak.
Yeah, but while there may not be such a thing as civil entrapment technically, it's only because nobody's ever tried it.
Teknik olarak, tuzağa düşürme diye bir şeyin olmaması sadece kimse bunu denemediği içindir.
This is entrapment.
- Bu tuzaktır.
- Because if you are, that's entrapment.
- Polissen, bu tuzağa düşürmektir.
BENSON : Entrapment. How many times do we hear that word when we record conversations?
Bir konuşmayı kaydettiğimizde bunu kaç kez duymuşuzdur?
MUNCH : From entrapment?
- Tuzağa düşürülmekten mi?
You know, this is entrapment.
Bu resmen tuzaktır.
Sometimes the gags were as familiar as this nightmare of entrapment.
Bazen de bu tutsaklık kabusu kadar tanıdık.
Well, with all due respect, Mr. Director, what guarantee do I have that this isn't some form of entrapment?
Kusura bakmayın Müdür Bey ama bana bir tuzak kurmadığınızı nereden bileyim?
You know, Detective, that sounds a lot like entrapment.
Dedektif, sanki tuzakmış gibi görünüyor.
See, it's only a whole lot like entrapment... if there's actually a trap.
Sadece yakalayabilecek birşey varsa tuzak olur.
If he tried, I'd bury him for entrapment.
Eğer bunu denerse komplo kurmaktan gömerim.
- Where's the line on entrapment?
Herhangi bir suça yandaşlık etmeyeceksiniz.