Esti traducir turco
253 traducción paralela
- Hey, hey, what's the idea?
- Hey, nereden esti?
When he took it into his eccentric old head to die last spring he left half of his fortune of nearly a million pounds to the London University for the purposes of entomological research.
Geçen yaz ölmeden önce yaşlı kafasına esti ve servetinin yarısını, bir milyon sterlini Londra Üniversitesi'ne entomoloji araştırmaları için bıraktı.
I still don't know what instinct made me step aside when he came at me.
Bana doğru gelirken nereden esti de kenara çekildim hala aklım almıyor.
Blowing like this year after year.
Her sene böyle esti.
What's the idea the middle of the night?
- Gecenin bir yarısında nereden aklına esti?
- No, just a whim, I suppose.
- Sanırım, sadece aklına esti.
And then a soft evening breeze Hummed through the willow trees
Sonra bir akşam rüzgarı söğüt ağaçlarında esti
She just flew off the handle for a moment.
sadece biraz esti gürledi.
It blew hard.
Rüzgar çok sert esti.
The sun shone and the wind blew
# Güneş doğdu, rüzgar esti #
Then there was a tremendous wind that practically knocked us off our course.
Daha sonra hepimizi sarsan güçlü bir rüzgar esti.
Honey, I don't know what gives with you, but I didn't call you.
Tatlım, bu aklına nereden esti bilmiyorum ama ben seni aramadım.
" What could have possessed her?
" Aklına nereden esti?
A passing fancy.
Öylesine aklıma esti işte.
The sounds of the countryside floated into my cell with the cool night air, that smelled of earth, and salt, and fanned my cheeks.
Kırdan gelen sesler, toprak ve tuz kokan serin gece havası hücreme doldu ve yanaklarımda esti.
But I've been thinking ;
Ama aklıma esti şimdi ;
What did you do, barge in on a whim?
Bir anda aklınıza esti ve o şekilde mi işe koyuldunuz?
I don't know what you'll make of this... but I want you to go with him.
Kafasına neler esti bilmiyorum ama sizi yanına almayı düşünüyor. Onunla birlikte evlerine gidersiniz.
Summer lovin', happened so fast
Yaz aşkı, fırtına gibi esti
Esti serios?
Dalga mı geçiyorsun?
"Tatãl nostru care esti în ceruri..." "Sfinteascã-se numele Tãu" - înainte ca lucrurile sã se schimbe.
Sevgili babamız, krallığı göklerde olan, sen değiştirene kadar senin izinden geleceğiz.
And the breeze blew back my hair
Ve saçımın arkasından hafif bir rüzgâr esti
You put those there earlier.
Hey! Sadece rüzgar esti işte!
It just came over me.
Öyle aklıma esti işte!
It was All Hallows Eve, and I... still locked behind the cloakroom door... suddenly felt a wind sweep through the darkness... chilling me to the bone.
Cadılar Bayramı arifesiydi ve ben hala vestiyerde kilitliydim. Birden karanlığın içinden bir rüzgâr esti ve kemiklerime kadar beni ürpertti.
Just kind of fell into it.
- Kafama esti sadece.
Is it your own inclining?
Aklınıza esti ha?
It blew so strong that day... Good day, Hivert.
O gün rüzgar öyle sert esti ki... kısa eteği havalandı.
It was blowing so strong that day... that it blew her petticoats... far away.
O gün rüzgar öyle sert esti ki, küçük eteği havalandı. Kör! Kör!
- What got into you?
- Nereden esti aklına?
Why did you decide to come all of a sudden?
Böyle aniden cümbür cemaat gelmek nereden aklınıza esti?
Well, apparently that dirty whore found out we were going to do some business because your son, the cowboy and his flame, came into the room blazing and didn't stop, until they were pretty sure everybody was dead.
Neyse, anladığımız kadarıyla o amcık orospu, bizim bazı işler çevirdiğimiz konusunda kıllandı ve senin kovboy da, oraya gelip bir kasırga gibi esti... Ve herkesin öldüğüne emin olana dek durmadı.
Well - Excuse me. Fleischman?
Onlardan biri de, aklına esti diye beni tahliye edememen.
I'm an old hand.
Esti toprağım yani.
Good to meet you. A big wind came along and bam!
Uçurtma uçuruyorduk, sert bir rüzgar esti ve kafana çarptı.
Anyway, the down-under fad fizzled, and the diplomatic climate turned absolutely frosty.
Her neyse, bu modanın geçmesiyle, diplomatik ilişkilerde soğuk rüzgarlar esti.
And then in the eighth round, in he comes!
Sekizinci rountta ise, fırtına gibi esti!
I am but mad north-north-west. When the wind is southerly, I know a hawk from a handsaw.
Güneyden esti mi, şahini atmacadan ayırt etmesini bilirim.
Once the winds will blow on me - you'll not see me any more.
Rüzgar üzerime bir kez esti mi bir daha görmeyeceksin beni.
little gust there.
Hafif bir rüzgar esti.
- How'd you happen to come here?
- Buraya gelmek nereden esti?
" Your dying scene in the country equaled Bernhardt's in Camille.
" Sayfiyedeki ölüm sahnen Bernhardt'ın Camille'deki performansına eşti.
A wife who was everything I'd been looking for.
Aradığım her şey olan bir eşti.
Almost the perfect husband.
Neredeyse mükemmel bir eşti.
Arnaud respected me like a true husband
Arnaud bana saygı duydu Doğru bir eşti.
Jane was an adorable wife, a perfect mate.
Jane tapılası bir eşti, Tam ruh eşim.
What brings you here?
Hangi rüzgâr esti de geldin?
But even she outranked my mother, who was only Fourth Wife, the newest one.
Fakat annemden daha kıdemli olsa bile ki o sadece dördüncü eşti, aralarında en yenisiydi.
He was a wonderful lover.
Mükemmel bir eşti.
Gunilla, I'd adore it.
Gunilla Goldberg bize yardımcı olmaktan mutluydu. O da ilk eşti.
The darkness of the house equaled the darkness of her marriage. "
Evin karanlığı, evliliğinin karanlığına eşti. "