Euphoria traducir turco
257 traducción paralela
After three of them, you might experience a certain euphoria.
Üç tane içince çakırkeyif olabilirsiniz.
Almost in a state of euphoria, of relief, as though she * s happy about it.
Neredeyse öforik durumda, hatta sanki mutlu olmuş gibi.
Lethargy, then some euphoria, coma, then nothing.
Uyuşukluk, sonra hızlı kalp çarpıntısı, koma. Daha başka bir şey yok.
Euphoria.
Euphoria.
You begin to feel a strange euphoria.
Tuhaf bir sevinç hissedeceksin.
That state of passivity, of complete availability, promised to last much longer than the euphoria of one's first summer dip in the ocean.
Bu harika dinginlik bir kişinin yaz tatilinde denize ilk dalışından aldığı haz gibi uzun sürmeliydi.
You could be suffering from a form of false euphoria.
Sahte bir sarhoşluktan dolayı acı çekebilirdin.
But then, later, many legal errors were also made, in that, in a wave of Liberation euphoria, many innocent people were executed.
Bu gibi olaylarda bir duruşmanın gerekli olup olmadığını merak ediyorsunuz. Onları oracıkta öldürmek daha iyi olabilirdi. Pek çoğu vuruldu.
The initial phase of the war was of periods more amazing than I lived, therefore it was a time of euphoria for the people of this country.
Savaşın başlangıç safhası, ömrüm boyunca yaşadığım en sıradışı dönemdi. Zira, savaş vardı ama kimsenin umurunda değildi.
I felt a joy and an euphoria such, that I asked to the pilot of my airplane, a Storch, if it would be possible to aterrisar in the Square of the Concord.
Çok mutlu ve gururluydum. "Leylek" adını verdiğim küçük uçağımın pilotuna Concorde meydanına inme şansımızın olup olmadığını sordum.
It wanted to have the certainty of that it wise person the position of the relations, because it had as much euphoria in air on the warm relations that they existed between the Allies.
Dış ilişkilerdeki tavrımızı anladığından emin olmak istedim. Çünkü ortalıkta, cesur müttefiklerimizle çok iyi sıcak ilişkilere sahip olduğumuz hissiyatı vardı.
It had a great euphoria in the bridge, therefore it was the first submarine that we sank.
Köprü üstünde büyük bir neşe hakimdi. Çünkü bu bizim ilk başarımızdı.
Progressing paralysis and euphoria.
Gittikçe ilerleyen felç ve öfori, aşırı keyif hali.
Great, I think I'm approaching a state of euphoria.
- Harika. O kadar ki bir huşu haline ulaşmak üzereyim.
In the face of the initial enthusiasm, and the initial euphoria of fighting, they manage to sweep the masses along with them.
İlk coşku ve mücade sonrası yerinde duramayan asıl hevesleri, kitleleri süpürerek yönetmektir.
Entranced by the euphoria and ease... These glamorous people exude!
Bu muhteşem insanların gelmesiyle başladı.
sleeplessness, rapid heartbeat... euphoria. "
"uykusuzluk, hızlı kalp atışı, öfori."
The euphoria of victory in this royal display...
Bu asil görüntüde zaferin mutluluğu...
Tremors, vision problems, euphoria.
Titreme, görme sorunları, aşırı iyi hissetme.
" A nd the fifth and final pillar of euphoria :
" Ve beşinci ve coşkunun son şartı :
"The first euphoria and the ecstasy..."
"Bu ilk heyecan ve bağımlılık..."
"The first euphoria and the ecstasy"
"Bu ilk heyecan ve bağımlılık..."
The aversion to food, the sudden fits of euphoria and depression, and n-now the pillow fluffing and dusting.
Yemek için isteksizlik, coşku ve depresyon. ve sen şimdi yastık kabartıyor ve toz alıyorsun.
Sort of like the kind of euphoria people are said to feel right before they drown.
Bazı insanlar coşku dan boğulacak gibi hissettiklerini söylerler.
Bobo delivers the euphoria.
Bobo malı teslim edecek.
There's a shipment of euphoria coming in.
Bir uyuşturucu sevkiyatı olacak.
Here's the designer and his wife, Violetta, revelling in post-show euphoria.
İşte tasarımcı ve eşi. Violetta, defile sonrası sevincini yaşıyor. Violetta, Cort, çok güzeldi!
Euphoria?
Yerinde duramama?
All of them, especially euphoria.
Evet hepsi, özellikle yerinde duramama.
Lots of euphoria!
Aşırı derecede yerinde duramama!
There's a strange tingling in my fingers... and an odd sense of euphoria.
Parmaklarımda garip bir karıncalanma ve tuhaf bir öfori hissi var.
When I read Euphoria at Midnight, I wanted to become a writer.
Gece yarısında Mutluluk'u okuduğum zaman tek istediğim bir yazar olmaktı.
The erosene creates euphoria.
Bu erozyon coşku yaratıyor.
It was euphoria, ecstasy, passion, lust, pain and happiness!
Öfori, kendinden geçme, tutku, şehvet, acı ve mutluluk vardı!
That triggers euphoria, elation, exhilaration.
Bu da yerinde duramamayı, sevinci ve zindeliği tetikliyor.
Also, mania, visions, outbursts, confused thoughts, depression inexplicable euphoria, self - recrimination, sexual fantasies thoughts of suicide, hypochondria, infantile faecal activities...
Ayrıca, düşkünlük, hayaller, patlamalar, karışık düşünceler, depresyon açıklanamaz mutluluk, kendini suçlama, seksüel fanteziler intihar düşüncesi, hastalık hastası, çocukça hareketler...
Could one remain there? Can not. In a moment of euphoria, you explain it all to him.
Gömleği ütülemedim, çünkü otelcinin karısı, ki iyi biridir... ve iyiliğimizi istiyor, beni lafa tuttu.
It's a clear-cut case of post-Sherry euphoria.
Sherry sonrası duyulan sevinç coşkusu.
After the euphoria wore off, people started looking around, and found they were living among other cultures they didn't understand- - or worse, species they'd been taught to hate.
Zindeliğin azalmasından sonra, insanlar etrafı araştırmaya başladılar ve kültürler arasında beraberce yaşamayı öğrendiler kimsenin anlamayacağı bir biçimde, daha önceden birbirinden nefret ettiklerini hatırladılar
If any man dared take on an Owens woman he'd live briefly in the euphoria of her love until meeting an untimely death.
Bir erkek bir Owens kadınına tutulursa onun askının büyüsüne kapıldıktan sonra zamansız bir biçimde ölür.
Nearly all of those have been such that they are very pleasant, and almost give you a sense of euphoria.
Yaklaşık 35 bilinç kaybı vakası oldu. Hepsi mutluluk hissetmişlerdi. Ve bu da insanı, kendinden geçme hissi uyandırıyor.
The sensations of euphoria may be because the brain releases opiate-like substances to relieve the acute distress and pain.
Kendinden geçme hissi, beynin ani endişe ve acıyı azaltma için uyuşturucu benzeri maddeleri salıvermesinden kaynaklanabilir.
So if you follow that theory through to the end, this heady feeling of euphoria I'm experiencing right now is nothing more than a deep-seated denial.
Bu teoriyi doğru kabul edersek şu anda yaşadığım aşırı mutluluk hâli de derin ve köklü bir inkâr mekanizmasına dayanıyor.
There were ten days of initial euphoria, during which time freedom seemed attainable.
10 gün sonra yeni ve özgürlükçü bir rejim kuruldu.
The female attempts to describe her euphoria to her true love.
Dişi, mutluluğunu gerçek aşkına anlatmaya çalışıyor.
Maybe it's because we had such a good time, and... Nelle thinks the euphoria of a new friendship can send the brain...
Belki dün o kadar iyi vakit geçirmemizdendir ve Nelle yeni bir arkadaşlığın neşesinin beyne...
It creates this euphoria that makes you stupid.
Seni aptallaştıran bir mekanizmadır.
After that you'll feel a sense of euphoria you never thought possible.
Sonra inanılmaz bir mutluluk duyacaksın.
Euphoria.
Coşku.
The high I got at the first hint of flirtation. The euphoria when I kissed her.
Onunla flört etmek istediğimi başlangıçta bastırmaya çalışmış olabilirim.
Euphoria.
Aşırı derecede zinde olmak.