Exhausted traducir turco
3,860 traducción paralela
I'm... I'm exhausted.
Yoruldum.
I know it's 3 : 30 in the morning and you're all exhausted, which is why I'm rolling out the big guns.
Biliyorum, saat sabahın üç buçuğu ve hepiniz yorgunsunuz Bu yüzden büyük silahları çıkarıyorum.
Are you exhausted?
- Yoruldun mu?
I'm also exhausted, I'm turning in.
Ayrıca çok yoruldum, yatıyorum.
By then, the Russians were exhausted and out of food.
Ruslar bitkindi ve yiyecek kıtlığı çekiyorlardı.
Well, you have to wait a while after having a kid, and, and then you're exhausted from being up all night.
Çocuk doğurduktan sonra biraz beklemek lazım. Sonra tüm gece uykusuz kalmaktan yoruluyorsun.
She hoists herself up out of her wheelchair with her arms, hovers for five minutes, and falls back into her chair exhausted.
Kendini, kollarıyla tekerlekli sandalyeden kaldırıyor ve beş dakika sallandıktan sonra yorgunluktan ölmüş şekilde sandalyesine düşüyor.
She's weak and she's clearly exhausted.
- Zayıf ve bitkin düşmüş.
I'm exhausted.
- Geberdim yorgunluktan.
You must be exhausted.
Tükenmiş olmalısın.
The exhausted Athenians now had to race back to defend their city before the Persians could get there.
Şimdi bitap Atinalılar, Persler şehirlerine varmadan önce yetişip şehirlerini savunmak zorundaydılar.
Panic quickly spread amongst his exhausted men.
Panik, bitkin adamları arasında hızla yayıldı.
I'm exhausted.
Ben de çok yoruldum.
Boys, I'm afraid the government has finally caught up with me and my appeals are exhausted.
Beyler, sonunda hükümet beni enseledi ve artık temyiz hakkım da kalmadı.
My oncologist told me I'd be exhausted, but, uh...
Önkoloğum biraz yorgun hissedeceğimi söylemişti ama...
No, I'm weak and I'm exhausted.
Hayır zayıfım ve yoruldum.
Now, the sun will be burning hydrogen, as the stars do in the main sequence, until the hydrogen is exhausted in the core, and at that point, the star starts to die.
Şu anda, güneş hidrojen yakıyor, tüm yıldızların yaptığı gibi. Temel sırayı takip ediyorlar, ta ki çekirdeklerindeki hidrojen tükenene kadar. Ve bu noktada, yıldız ölmeye başlar.
Their fuel is exhausted, so how can they still shine?
Yakıtları tükendiği halde, nasıl oluyordu da hâlâ parıldıyorlardı?
Would it be okay if I told Andy not to come over tonight'cause I'm so exhausted, or is it a little too early in the relationship to be all,
Andy'e bu gece çok yorulduğumu ve gelmemesini söylesem sorun olur mu?
You brought them home exhausted and pretentious!
Onları eve yorgun ve gösterişçi bir biçimde getirmişsin!
I'm exhausted.
Çok yorgunum.
I'm exhausted.
Ben tükendim.
I'm exhausted.
Çok yoruldum.
I'm exhausted running after them bastards.
Piçlerin peşinden koşmaktan yoruldum.
Just for one day, holding me in your arms, and as much as I would be exhausted from crying, as much as I can let you go, just for one day.
~ Bir gün daha kollarımda kalamaz mısın? ~ ~ Ağlamaktan bitkin düşene kadar seni bırakana kadar, bir gün daha. ~
Just for one day, holding me in your arms, and as much as I would be exhausted from crying,
~ Bir gün daha kollarımda kalamaz mısın? ~
His credit exhausted, his coffers near empty, he was forced to contemplate desperate measures.
Kredi limiti dolmuş, neredeyse beş parasız kalmıştı. Çaresiz ayarlamalar tasarlamak zorunda kalmıştı.
The South is exhausted.
Güney bitap halde.
They'll vote for this rash and dangerous amendment only if every other possibility is exhausted.
Ancak diğer her olasılık denenip boşa çıktıktan sonra bu aceleci ve tehlikeli yasa değişikliği için oy verirler.
Honey, I'm exhausted.
Çok yorgunum tatlım.
I'm exhausted!
Yoruldum.
Guy's exhausted.
Çok yorulmuş.
Truth is, I have completely exhausted all of my options.
Gerçek şu ki tüm seçeneklerimden çok yoruldum.
- Oh, I'm quite exhausted.
- Bitkin durumdayım.
I'm exhausted.
Yok, bitkinim.
Both men exhausted.
- Yılın maçı! Her iki boksör de yorgun.
I'm exhausted, and hungry, and cranky.
Bitkinim, açım ve huysuzum.
They're exhausted.
Hepsi tükenmiş.
I'm exhausted.
Yorgunluktan öldüm yahu.
I'm exhausted!
Çok yoruldum!
I'm exhausted, I'm lost, and somewhere along the way...
Yoruldum. Kayboldum.
I am an admissions officer and you run a school and I live with someone. " and I've had a really long day... and I'm exhausted and this never happened, do you understand?
Ben bir kabul görevlisiyim ve sen bir okula girmek istiyorsun... ve ben biriyle birlikteyim. Ve uzun bir gün geçirdim... ve baya yorgunum ve böyle bir şey hiç yaşanmadı anlaştık mı?
Honey, I'm exhausted.
Tatlım, hiç enerjim yok.
You have exhausted your resources.
Kaynaklarını tükettin.
I'm exhausted!
Yoruldum!
When you do she's going to be exhausted.
Bunu yaptığında o bitkin düşmüş olacak.
He must be exhausted.
Yorulmuş olmalısın.
You poor baby. You must be so exhausted.
Ah, zavallı bebeğim, yorgunluktan ölmüş olmalısın.
I'm exhausted, I'm sorry.
Üzgünüm çok yorgunum.
Hit the road? No, no. I am exhausted.
Yeniden yola koyulmak mı?
I don't think it's entirely exhausted.
Tam olarak bitirdiğimizi düşünmüyorum.