Extension traducir turco
1,419 traducción paralela
Extension of rationing.
Payların büyümesi...
Dr. Bax, extension 456.
Doktor Madison, 456'ya lütfen.
I must have the Ioan extension, please.
Kredinin süresini uzatmalısınız, lütfen.
For an extension, please recharge your card.
Devam etmek için, lütfen kartınızı tekrar yükleyin.
If you take that a branded environment such as a Disney World or a Disneyland is a logical extension of that brand.
Bunu alırsanız Disney World gibi bir markalaşmış çevre veya Disneyland, bu markanın mantıksal bir uzantısıdır.
it's a very logical extension of that.
bunun çok mantıksal bir uzantısı.
It's a statement that murder's the logical extension of business.
Cinayetin ticaretin doğal sonucu olduğu düşüncesinin ifadesidir.
Circles always to put to you in extension!
Her şeye burnunu sokuyorsun.
Actually, I came for an extension.
Aslında bir uzatma isteyecektim. - Biraz daha zamana ihtiyacım var.
Call meteorology. Extension 2112.
Meteorolojiyi ara.
She used an extension cord and tied it to the railing and must have jumped off.
Telefonun uzatma kablosunu kullanmış parmaklıklara bağlamış ve atlamış.
The extension cord used to strangle Audrey Hilden.
Uzatma kablosu Audrey Hilden'i boğmada kullanılmış.
It's just a story but the chemicals that we found on your gloves and on the extension cord that was used to kill Audrey, that's our proof.
Bu sadece hikaye fakat eldiveninde bulduğumuz kimyasallar ve Audrey'i öldürdüğün uzatma kablosu,.. ... bunlar bizim kanıtımız.
The main line will ring through to your extension, OK?
Ana hat senin dahiline yönlendirildi, tamam mı?
Pull the tips of the wings to full extension, while your partner threads the wire between the bone and the feathers, starting with the scapulars and into the contoured feathers.
Kibarca kanatlarını gererken, bu sırada partneriniz teli kemiklerin ve tüylerinin arasından geçirir Skapular boşluktan başlayıp tüylerin olduğu bölüme kadar gelin
- Nope. An extension cord.
- Hayır ama geniş bir fitil ile geliyor.
No, you have the wrong extension.
Burası kardiyak yoğun bakımı değil.
The first time this young man sat down on that forklift, well, it was like an extension of himself.
Bu delikanlı forkliftin başına ilk kez geçtiğinde elini kolunu kullanıyormuş gibi rahattı.
Yeah, the forklift's going'where's the extension of me? '
Evet, forklift "Elim kolum nerede?" diyordur.
You have everything you need – water, extension cords?
İhtiyacınız olan her şey var mı? Su, uzatma kablosu.
And if I back up anymore, my extension cord might damage the miniature date palm. - The what?
Uzatma kablom, minyatür hurma ağacına zarar verebilir.
You're not an extension of this.
Sen bu şeyin bir uzantısı değilsin.
OK, plug in yellow extension cord!
Tamam, sarı uzatmayı tak!
Maybe predicting the future is just an extension of that.
Belki de geleceği görmek sadece bunun bir uzantısıdır.
That hurts. Also she needs the arm curl and triceps extension.
Yazdıysan gerekli bilgileri sana verdim.
Uh, about that essay I missed last week, we're still okay with the extension, right?
Geçen haftaki ödev için bana ek süre vereceksiniz değil mi?
And I got you an extension on your tax returns, but get it in next week.
Ve senin vergi ödemelerini uzattırdım, ama sonraki haftaya bana ver.
Now, it's an extension of your hand, OK?
Elinin bir uzantısı gibi olmalı.
Double base extension :
İkili temel kule.
It's like an outer extension of disease.
Bir hastalığın dış uzantısı gibi.
- Which buys an extension from Benedict.
- Benedict'ten uzatma alacak kadar.
Imagine not just a corporation, Marco, but a goddamn geopolitical extension of policy for every president since Nixon.
Yalnız bir şirket olarak düşünme, Marco. Nixon'dan bu yana her başkanın politikasının jeopolitik uzantısıdır o.
Arm extension, Go.
Uzatma kolu. Başla.
I'm working on the factory extension.
Fabrika genişletme işinde çalışıyorum.
I pick up the phone extension.
Telefonları dinlemek istiyorum.
- What are you doing? You are either going to have an extension, missus, or you can have a garden.
Ya ek bina yapılacak hanım ya da bahçen olacak.
Once the extension is built, we'll make more flowers, we'll make more gardens.
İnşaatı bitirince daha çok çiçek ve bahçe yaparız.
We're building an extension here.
Buraya bir ek bina yapıyoruz.
- I'll sell the car. I'll give you all the money back for the extension.
Arabayı satar, inşaata harcanan parayı karşılarım.
That's the extension my father's been working on.
Şu babamın yaptığı ek bina.
I'm just some extension of him. Right?
Ben sadece o çocuğun bir uzantısıydım değil mi?
It's well-balanced in order to make it move like an extension of your arm.
Onu kolunuzun bir uzantısı gibi kullanabilmeniz için dengesi özellikle ayarlandı.
I'm gonna grant you a three-month extension.
Size 3 ay uzatma veriyorum.
Cued by the methods of other centuries, these privatizations were an extension of the old colonial expropriations.
Geçmiş yüzyılların yöntemlerinden alınan ilhamla, bu özelleştirmeler eski kolonisel yağmanın bir uzantısı haline dönüştü.
However if the life extension process is not carried out regularly, they will get old very quickly and die.
Ancak hayat enerjileri düzenli olarak kontrol altında tutulmazlarsa, çok çabuk yaşlanıp ölecekler.
Hitomi, aren't you due for your life-extension?
Hitomi, senin işlemlerini yapmak için hazır mısın?
The DNA systems for the life-extension process are all destroyed too.
Hayat enerjilerindeki tüm DNA sistemlerinide kaybettiler.
We are trying to restore the life-extension process.
Hayat enerjisi yenileme işlemini düzeltmeye çalışıyoruz.
I'll ask for an extension.
Erteleme isteyeceğim.
16, 00 : 02 : 31 : 16, and their extension, the automobile, 16, 00 : 02 : 34 : 16, the continual destruction of farm land,
Duman, insan kalabalığı... ve bunun yayılması, otomobil,
There's a lot of extension cords.
Bir sürü uzatma kablosu var.