Factor traducir turco
2,018 traducción paralela
Wait a second, how does this steak factor in again?
Bir saniye. Bu kadar eti nasıl alıyormuş dediniz?
Studies have shown that performing tasks such as eating, talking on a cell phone or drinking coffee while driving reduces one's reaction time by the same factor as an ounce of alcohol.
Bu konuda yapılan çalışmalar gösteriyor ki araba kullanırken yemek yemek, telefonla konuşmak veya kahve içmek kişinin tepki süresini bir ons alkol almış kadar düşürüyor.
Well, I don't know what it gets us, but I think we should at least factor it into the conversation.
İşe yarar mı bilmem ama... bunu da göz önünde bulundurmalıyız.
It's a blind risk factor for you.
Senin için ön görülemez riskli bir iş.
And I am not going to let the fact that I am Ted's best friend be a factor in business.
Ve Ted'in en iyi arkadaşı olduğum gerçeğinin, iş'teki kararlarımı etkilemesine izin vermeyeceğim.
We begin with the police patrols and the presumed boundaries created by those patrols, and then we factor in all of this publicity surrounding the kidnappings, and then we can factor all of that onto the target pool.
Polis gözetleme yerleriyle başlıyoruz ve bu gözetlemelerin oluşturduğu olası sınırlar ve sonra bu adam kaçırmaların etrafındaki gündelik olayları ele alıyoruz ve daha sonra bütün bunları bir hedef havuzunda bir araya getiriyoruz.
But if you factor in their uneven number of at-bats, Jeter beats him.
Ama diğer etkenleri de hesaba katınca Jeter onu geçiyor.
Well, there are a number of things to factor in.
Buna sebep olacak birçok şey var.
Trust factor's pretty high, so ass-hat's givin geddes a slice to sell to the neighborhood kids.
Güven faktörü çok önemli, öyle ki moron * herif Geddes'e pay veriyor.
Yeah, factor in membership fees, downloads, she's making three times that much.
Üyelik ücretlerini, indirmeleri de işin içine katarsak, bunun üç katını kazanıyor.
What was the crunchulation factor in your crunchification? - All in appendix B.
Sizin belirlemek anlayışınzda bunları belirleyen faktörler neler?
Personal relationships, personal loyalties and personal favorites will no longer be a factor in our training program.
Kişisel ilişkiler, yakınlık ve tercihler artık programımızda bir etken olmayacak.
I mean, you know, I don't see how that should factor in to whether we're best friends or not.
Yani, bunun bizim en iyi arkadaş olma konumuza nasıl etki ettiğini anlamıyorum.
ThSM factor gave us all tunnel vision.
Sado-mazo faktörü, tek noktaya odaklanmamıza neden oldu.
Offensive rebounding a big factor.
Hücum ribaundu büyük bir faktör.
And you got something that those silicone valley gals don't, the X factor.
Sende o Silikon Vadisi kızlarında olmayan bir şey var.
Did you factor in one bald idiot?
Peki kel bir geri zekalıyı da hesap ettin mi?
She thinks we'll make a lot more money because of the "aah factor".
Jen "Aaa Etkisi" sayesinde çok daha fazla para toplayacağımız düşünüyor.
The "aah factor"?
"Aaa Etkisi mi?"
Yeah, the "aah factor".
Evet "Aaa Etkisi."
Enough food and water for two weeks if we're not fussy about recycling, so our limiting factor is... air.
Geri dönüşüm konusunda huysuzluk olmazsa, iki hafta yetecek kadar su ve yiyecek var. Bizi kısıtlayan tek etken hava.
We're, we're a step, something like a factor of ten in energy so it's a huge jump up in energy.
Enerji içindeki on faktör gibi, basamağız ve Enerji içindeki kocaman bir sıçrama.
But because this party is so divided on so many issues, the choice of a Vice Presidential nominee may very well be the unifying factor for delegates at this convention.
Ama parti kendi içinde pek çok konuda bölündüğü için başkan yardımcısı aday seçimi bu kurultayda delegeleri birleştiren bir unsur olabilir.
And I'd be lying to you if I said that I didn't factor in, in a huge way, the fact that you have a vested, personal, political and patriotic interest in how all of this shakes out.
Tüm bunların nereye varacağı konusunda sizin kişisel, siyasi çıkarınız olduğunu ve vatanseverliğinizi büyük ölçüde hesaba katmadığımı söylesem yalan olur.
Some of the women are related to each other familially, we also think there is some factor in their blood, in their cells that is probably genetically transmitted.
Kadınlardan bazılarının birbirleriyle ailesel bağlantıları var, kanlarında ve hücrelerinde muhtemelen genetik olarak aktarılan bazı faktörlerin olduğunu da düşünüyoruz.
I'm thinking icing is the probable factor.
Sebebi buzlanma olabilir.
There's still a lot of unanswered questions, and time can be a factor with these things.
Hala yanıtsız bir çok soru var ve zaman işlemeye devam ediyor.
All right, I admit that I underestimated the value of the slut factor in the bedroom.
Pekâlâ, yatak odasındaki orospu faktörünü küçümsediğimi itiraf ediyorum.
If only I knew whether I had the "it" factor.
Eğer "O" etkenini bir tek ben biliyor olsaydım.
Boost image factor.
Görüntüyü netleştirin.
She is no longer a factor.
Onun artik bir etkisi yok.
I've got some major pucker factor going on right now.
Şu anda stres faktörüm çok yüksek durumda.
It's basically just to give people a wow factor as they come in here.
Temelde insanlar buraya girdiğinde Vaav dedirten faktörler.
Hey, it fits together like goddamn macrame once you factor in her....
Onun şu şeyini işin içine katınca, olay kahrolası bir makrome gibi birbirine bağlanıyor...
Your limited memory of the accident is also a factor.
Kazayla ilgili hatırlayamadıkların da buna sebep olabilir.
It talks about the human factor, the psychology...
İnsan faktöründen bahsediyor, psikoloji...
You factor in his sex drive and how he played, half these girls have done him.
Cinsel dürtüsündeki yerin ve oynaması bu kızların yarısıyla yatmıştır.
Hell, and Fear Factor?
Fear Factor mü?
Who died and made you Max Factor?
Kim seni Max Factor ilan etti?
I mean, your level of experience and your prior education, all gonna factor... heavily into my decision and well -.
Kararımı verirken deneyimin ve eğitimin önemli birer faktör oldu.
High-risk factor.
Yüksek Risk Faktörü.
You can't have A... an unknown factor like jack bauer coming in and messing things up.
Jack Bauer gibi bilinmeyen bir etkenin içeri girip her şeyi karıştırmasına izin veremezsin.
We're very concerned that bullying may be a contributory factor in the incident with the Mullet boy.
Çok endişeliyiz. Mullet hadisesinde tetikleyici etken öğrencilere katı davranmak olabilir.
When you factor in everything we've done for them this will be a 10-year thing for the lawyers.
Onlar için tüm yaptıklarımız göz önüne alınınca avukatları on yıl oyalar.
Well, the kind of money that I laid out just for the background check alone, well, I was under the impression that reason wasn't gonna be a factor.
- T.K. ile bir problemin yok değil mi? - Ne? Onun ismi ile yani.
The degree of separation between Julia child and me is about to shrink by a factor of about a thousand.
Julia Child ve benim aramızdaki mesafe biraz daha daralmak üzere.
That didn't factor in my decision.
Bu kararımı etkilememişti.
The quality of the material which is the decisive factor is revealed only during the analysis.
Materyallerin kalitesi ancak ve ancak analiz esnasında belirlenebiliyor.
The chance factor in life is mind-boggling.
Hayatımızdaki şans faktörü akıl almaz bir şey.
So we ever decide what this mission's pucker factor was?
Bu görevin heyecan faktörüne karar verdik mi?
The particular growth medium doesn't seem to be a factor.
Büyüme şekli orta seviyede.