Favorable traducir turco
325 traducción paralela
"The San Sebastian Beauty Contest has begun under favorable auspices."
"San Sebastian Güzellik Yarışması, uygun bir şekilde başlamış bulunamaktaır."
Even had my feelings been favorable, which they never could have been, believe me, even if they had, I'd still have every reason in the world of being to think ill of you.
Eğer size karşı ilgi duysaydım... ki bu asla mümkün değil, inanın, eğer duysaydım, sizin kötülüğünüzü istemek için... yine de de dünya kadar nedenim olurdu.
She's not your aunt. I'm unable to see, even if she's yours that a man is morally called upon to give up a career to provide his aunt with a favorable opportunity to play bridge whist.
Sorumluluk sende olsa bile, genç bir adamın halası briç oynasın diye hukuk kariyerini bitirmesini anlayamıyorum.
I hope he finds him in a favorable mood.
Umarım onu iyi bulur.
In that event, Mr. McNeal... we might be obliged to render a favorable decision.
Öyle olduğunda, Bay McNeal lehte bir karar vermek zorunda kalabiliriz.
What's the next favorable time?
Bir sonraki elverişli zaman nedir?
What's the next favorable time this month?
Bu ay içindeki elverişli zaman nedir?
The only favorable time this month is about 17 hours from now.
Bu ay içindeki tek elverişli zaman şu andan itibaren 17 saat sonrası.
We'll have favorable winds, a quick passage, and gold enough to play duck and drake with ever after, hey, Hawkins?
İyi rüzgarları yakalayacağız, hızlı bir yolculuk,... sonra da bütün gün kumar oynayabileceğiz, değil mi, Hawkins?
I'm sure that we can strike a favorable agreement.
Makul bir anlaşma yapabileceğimize eminim.
And did Congressman Reid suggest... that you tell the story as it actually happened, or did he perhaps suggest that you emphasize elements in it... which would prove favorable to Col. Mitchell?
Peki, Senatör Reid, sizden hikayeyi... olduğu gibi mi anlatmanızı istedi yoksa gerçekleri, Albay Mitchell'ın çıkarı doğrultusunda... değiştirmenizi mi istedi?
- A favorable number, three?
- Üç, olumlu bir sayı mı?
- Most favorable, Bosra.
- En uygunu, Bosra.
Favorable for plans concerning Micah?
Micah ile ilgili planların için elverişli mi?
Famous Plantagenet, most gracious prince... lend favorable ear to our request... and pardon us the interruption... of thy devotion and right Christian zeal.
Yüce Plantagenet, ulu Prens Hazretleri, maruzatımıza kulak veriniz lütfen. Sizi ilahi göreviniz ve Hıristiyan ibadetiniz sırasında rahatsız ettiğimiz için de bizi bağışlayınız.
Well, I can tell you this, I've been giving it some very favorable thought.
Ben de tam bunu diyecektim, burada kalmanın iyi olacağını düşünüyorum. Burayı sevdiğimi söyleyebilirim.
They wrote favorable reviews.
Olumlu eleştiriler yazdılar.
But if Lord Shijo, who has much influence... joins with me, the vote will be favorable.
Fakat büyük tesire sahip olan Lord Shijo bana katılırsa, oylama olumlu olacaktır.
The skillful removal of such a man should make a favorable impression.
Böyle bir adamın ortadan kaldırılması olumlu bir izlenim yaratacaktır.
I'm very glad for the favorable cooperation between the central and the local
Ben merkezi ve yerel yönetimler arasındaki.. .. bu olumlu işbirliğinden çok memnunum.
Fate seemed to lay one favorable sign after another at my feet.
Kader önüme yeni bir fırsat çıkarıyormuş gibi görünüyor.
Formerly, we used to consider sheltered valleys more favorable to plants than hilltops.
Daha önce, korunaklı vadilerin bitkiler için tepelerden daha iyi olduğunu düşünüyorduk.
This is hardly a favorable environment for a child.
Burası bir çocuk için uygun bir ortam değil.
I will act when there will be favorable moment.
ve sen burda bekle beni. - Dürüst oyunumuzun zamanı gelene kadar.
May the winds be favorable to her and to you, Madame.
- Rüzgarlar, ondan ve sizden yana olsun madam.
The situation of our armies fighting for the welfare of all the nations of Europe, whether willing or unwilling, is favorable.
Avrupa milletlerinin refahı için savaşan ordularımızın durumu istense de istenmesen de iyidir.
From the military point of view, it would be a-a mistake, almost a crime, if you didn't take advantage of such a favorable situation.
Askeriyenin bakış açısına göre, eğer böyle uygun durumdan yararlanmazsanız bu bir hata, hatta suç olacaktır.
Happier the man whom favorable stars will allot for his lovely bedfellow.
Uğurlu yıldızların yoluna çıkaracağı, Yastığını paylaşacak adam mutlu olacak.
A favorable climate.
Şartlar lehte olacak.
- I suppose I should wish you luck. - I won't count my chickens... but I do think the situation is favorable.
- Denizdeki balığa tava hazırlanmaz ama sanırım durum elverişli.
Colonel, my first impression of you was a whole lot less than favorable.
Yarbay, sizinle ilgili ilk izlenimim sıradandı.
The gods are favorable to this union.
Tanrılar bu birlikteliğe olumlu yaklaşıyorlar.
The political situation is favorable.
Siyasi açıdan sorun yok. Endişelenmeyin, Doktor.
The most favorable time to the enemy would be dawn.
Düşman için en uygun zaman şafak vakti olacaktır.
As far as whether it will leave a favorable effect later, besides money we'll know when the festival is over.
Daha sonra para dışında da olumlu etkileri olacak bunun... yani festival sona erince.
All the favorable contradictions are in place.
Uygun tüm çelişkileri yaratırlar
But the time was favorable to the Germans.
Ama zaman Almanlar aleyhinde işliyordu.
6º Army fights courageous, but it loses to the enemy forces, immensely superior, e the favorable circumstances.
Altıncı Ordu yiğitçe savaştı ama kendilerinden çok daha güçlü düşman kuvvetlerine ve elverişsiz koşullara yenik düştü.
It found that if we fought until Americans to invade the continent e later we attacked forces of them in beaches, we could negotiate the peace in terms more favorable to Japan.
Amerikalılar anavatanı işgâl edene dek savaşıp ardından kuvvetlerine sahilde bir kere darbe indirseydik barış görüşmelerini daha fazla Japonya yararına başlatabilirdik.
I'm granting you favorable conditions, so talk.
Sana gayet uygun koşullar bahşediyorum. Konuşsana.
It would obviously be very convenient to make history... if one had only to engage in struggle under unerringly... favorable circumstances.
"'Yalnizca basarinin garanti oldugu mücadelelere dahil olsaydik, tarih yazmak daha kolay olurdu.'Bu toplumu tamamen yok etmek için,
Most of this mail is favorable, Woody.
Bu mektupların çoğu olumlu Woody.
Yes. Very favorable indeed.
Evet, kesinlikle çok olumlu.
Because we need the favorable publicity to attract the top rank of human leadership.
- Çünkü en üst kademe insan yöneticilerin dikkatini çekebilmek için lehimizde tanıtım gerekti.
Professor Ernst Meyer, he's writing a very favorable report on my project.
Profesör Ernst Meyer, projem hakkında çok olumlu bir rapor yazıyor.
The circumstances are favorable though the king and the sultan don't have time for Wallachia now.
Kralın ve Sultanın artık Eflak'a ayıracak zamanları olmamasına rağmen, koşulları elverişli.
You foresee a favorable probation report?
- Sizce bu rapor olumlu mu olacak?
Some places offer land to immigrants on very favorable terms.
Bazı yerler göçmenlere çok uygun koşullarda arazi veriyor.
Time to find and modify favorable planets.
Müsait gezegenleri bulmak ve belirlemek için zaman.
A favorable sign.
Çok güçlü bir işaret.
The wind is favorable.
Hadi gidelim. Hava güzel.