English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ F ] / Foil

Foil traducir turco

456 traducción paralela
- I'll be your foil, Laertes.
- Siz hiç almasanız da olur, Laertes.
Pistol, rapier, foil spear, bow, poison, rifle.
Tabanca, kılıç mızrak, yay, zehir, tüfek kullandım.
We let them plan another break and then foil them.
Yine firar etmelerine izin verip onları sepetleyeceğiz.
Do you prefer the foil?
Eskrim kılıcını mı tercih ediyorsunuz?
You handle the foil very well.
Çok iyi kılıç kullanıyorsunuz.
Foil.
- Flöre.
But they were wrapped in foil.
- Ama folyoya sarılıydı.
Wait, wait, wait, wait! A pop bottle with silver foil on the top.
Şişenin üzerinde Aluminyum folye var.
- Puttin'on the foil.
- Folyo koyuyoruz.
You wrap this stuff up in aluminum foil.
Bunu almış, alüminyum folyoya sarmışsın.
Where's the tin foil?
Alüminyum folyo nerede?
Throw me the foil, baby.
Folyo'yu atsana, bebeğim.
The crates upon which Dr. Watson sits contain 30,000 Napoleons wrapped between layers of lead foil.
Doktor Watson'ın üzerinde durduğu sandıklarda... 30.000 altın var. Kurşun folyo tabakalarının arasında, paketlenmiş bir biçimde.
Foil the kidnapping, catch Fletcher, and give him the third degree.
Kaçırma planını bozalım, Fletcher'ı yakalayıp sorguya çekelim.
You know those little packets of fresh fruit juice... made out of tin foil, where you stick little straws in them to open them?
Şu küçük meyve suyu paketlerini bilirsin ya kalay folyodan yapılan, hani içmek için pipet sokarsın?
Grab some foil.
Biraz alüminyum folyo al.
If we use this foil and you squeeze it between the two magnets, then take your gum to hold it in place...
Bu folyoyu kullanalım. İki mıknatıs arasına sıkıştıralım, sonra da yerine tutturmak için sakızını kullanalım...
Now, what I would suggest is surrounding your tootsies with those little brown potatoes wrapped in foil and serve with dry wine. Oh!
Şimdi size tavsiyem, şirin ayakçıklarınızı folyoyla sarılmış şu minik sarı patateslerle sarmalayıp ekşi şarapla servis yapmanız.
I was a nubian space slave last week... with an aluminum foil jockstrap.
- Geçen hafta Alüminyum folyolu hayabağı olan Sudan'lı bir uzay kölesiydim.
He'd rip through us like we were tin foil.
Arabamızı teneke gibi keser.
- Looks like tin foil.
- İnce levhaya benziyor.
Have no fear, Watson, my disgust with Ms. Merville counts as nothing against my determination to foil Gruner.
Korkum yok, Watson, Bıkkınlık duyduğum Bayan Merville'in Gruner'i bozmak için belirttiğim tüm tespitlerimi hiçe sayması.
Things that they think will foil the crooks, you know, in your mind.
Aptalların yakalanacağına inandığımız şeyler.
But there's always Mom's aluminium-foil-wrapped mystery pack.
Annemin alüminyum folyoya sarılı "gizemli paketi" var.
Well, why was it wrapped in foil?
- Şey, niye o zaman yaldızla kaplanmış?
- It was never wrapped in foil.
- Asla yaldızla kaplanmadı.
Dear Lord, before we peel the foil back from your bounty... we ask you to watch over little Timmy O'Toole... trapped in that well.
Yüce Tanrım, cömertliğin için sana şükranlarımızı sunarken... merhametini kuyuya düşen Timmy O'Toole`dan esirgememeni diliyoruz.
Today, you were dropping your foil. You kept letting me inside.
Bugün ise kılıcını indirip durdun, sana yaklaşmama fırsat vedin.
I was thinking how you said the other day that my foil was dipping.
Geçen gün kılıcımı indirmemden söz edişini düşünüyordum.
Two days ago, you were so upset about the Borg even being on the ship that you tore my foil out of my hand.
İki gün önce, Borg gemide olduğu için bile o kadar sinirliydin ki... kılıcımı elimden koparıp aldın.
We foil the plot, the king is crowned, rewards d'Artagnan and you.
Zamanında yetişip komployu bozabiliriz. Kral taç giyer, d'Artagnan görevine döner.
I can foil them.
Kimse benim kadar iyi komplo bozamaz.
Much to the embarrassment of the army and in particular major marcel, Shown here holding what turned out to be... A piece of aluminum foil from a weather balloon.
Ordunun bir utancı olarak ve daha çok binbaşı Marcel, daha sonra bir hava balonunun parçası olduğu anlaşılan bir kısım alüminyum folyoyu tutarken görülüyor.
Looks like an ordinary piece of tin foil, doesn't it?
- İnce bir folyo parçasına benziyor değil mi?
I mean, this is ordinary foil.
Yani bu sıradan bir folyo.
This is tin foil.
Bu kaplama folyosu.
Tin foil and scotch tape and balsa wood, I guess.
İnce folyo, koli bandı gibi ıvır zıvır sadece sanırım.
And Eugene was the perfect foil.
ve Eugene mükemmel adaydı.
So I decorated it with ribbons and popcorn and tin foil.
Böylece onu kurdele ve folyolarla süsledim.
Why don't we roll you in aluminum foil, and you could go as a leftover?
Neden seni aliminyum folyo ile kaplamıyoruz, sende böylelikle yemek artığı gibi görünürsün.
We roasted potatoes in tin foil on the fire and cooked us some weenies.
Ateşte alüminyum folyo içinde patates pişirdik ve sosis kızarttık.
They're lowering a monkey down there... with an infrared camera strapped on him... and a roast beef sandwich wrapped up in tin foil.
Aşağıya bir maymun sarkıtıyorlar... kafasına bir kızılötesi kamera bağlamışlar... ve bir de gümüş kağıda sarılmış etli sandviç. - Uyduruyorsun.
Yeah, well, he also said he invented aluminum foil.
Peki, Alüminyum folyoyu da icat ettiğini de söyledi mi.
They said, "I'll check it out", like I used to when some nut came in with aluminium foil in his hat, claiming the Martians were stealing his brainwaves.
Tıpkı, delinin birinin alüminyum folyo şapkasıyla içeri girip, Marslıların, kendisinin beyin dalgalarını çaldıklarını söylediği zamanki gibi, "Ben bakarım" dediler.
You put the foil on my hat, but I walked into the station wearing it.
Kafama folyoyu sen koymuş olabilirsin ama onu giyerek karakola giden bendim.
Freeze-dried, foil sealed.
Dondurularak kurutulmuş, folyo paketli.
It's got to be foil.
Folyodan şaşma.
The adventurous knight shall use his foil and target the lover shall not sigh gratis the humorous man shall end his part in peace the clown shall make those laugh whose lungs are tickled o'th'sere and the lady shall speak her mind freely, or the blank verse shall halt for it.
Gezgin şövalye kılıç kalkan kullanabilir. Aşık boşuna ah çekmez suratsız rolüne çıkan rahatça surat asabilir sonuna dek. Soytarı gülmeye can atanları güldürsün.
- l'll be your foil, Laertes.
- Sen almazsan da olur, Laertes.
ANDRE : Foil or épée?
Kılıç mı epe mi?
And from recovered fragments and eyewitness descriptions his principle weapon seems to be a common pop bottle that's filled with, oh, you know, high explosives and capped with silver foil containing a fuse device. From Parker Centre, this is LaVonne Styles for KGYS News.
KG YS haberleri için Parker Center'den LaVonne Styles'i dinlediniz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]