Fossil traducir turco
778 traducción paralela
More came from the fossil record.
Daha fazlası fosil kayıtlarından geldi.
This is a lovely fossil tree fern.
Bu fosilleşmiş güzel bir çanakeğrelti.
That's the thing, in this limestone pavement here we've just walked over there are hundreds and hundreds of these fossil ammonites.
Buradaki, üzerinde yürüdüğümüz bu kireç taşı zeminde bu fosil ammonitlerden yüzlercesi var.
Ironically, the first people to take a real interest in these strange shapes in the rocks were not scientists, but fossil hunters like Chris Moore, who made a living selling them to tourists.
İroniktir, kayalardaki bu tuhaf şekillerle ilgilenen ilk insanlar bilim insanları değil, Crish Moore gibi fosil avcılarıydı. Bu fosilleri, turistlere satarak hayatlarını kazanıyorlardı.
Fossil hunters have a knowledge of ammonites to rival that of any palaeontologist.
Fosil avcılarının bu ammonitler hakkında bildikleri, paleontologlarınkiyle yarışacak seviyededir.
Fossil hunters soon noticed that the ammonites weren't scattered at random through the rocks.
Fosil avcıları, kısa sürede ammonitlerin, kayalarda rastgele biçimde dağılmadıklarını farkettiler.
Because different layers contain different fossils, geologists found they could classify rocks by their fossil content.
Farklı katmanlar, farklı fosiller içerdiği için jeologlar, kayaları içerdikleri fosillere göre sınıflandırabileceklerini keşfettiler.
A fossil among fossils.
Fosillerin arasında bir fosil.
... an interesting fossil for future study.
Gelecekte incelenecek bir fosil.
- That ugly old fossil.
- Eski kafalı herif.
You say you hope to find the rest of the fossil?
Bu fosilin kalanını bulmayı umduğunuzu mu söylemiştiniz?
We might even find the rest of your fossil.
Hatta senin şu fosili orada da bulabiliriz.
We're after the rest of that fossil.
Fosilden kalanları bulmalıyız. Unuttun mu?
If any of the wall that contained the fossil is here, the rock test should prove it.
Buradaki duvarın herhangi bir yerinde fosil bulunuyorsa, kaya testi bunu kanıtlar.
So we can match'em against the sample in which the fossil was found.
Böylece biz de fosilin bulunduğu örnekle karşılaştıracağız.
Some of the limestone deposit where I found the fossil is on the bottom of this lagoon.
Fosili bulduğum yerdeki kalker katmanı, bu gölün dibinde de var.
Interesting that the fossil I found was out of the same period.
Bulduğum fosilin de aynı zaman diliminden olması oldukça enteresan.
It's a fossil trilobite!
Bu fosilleşmiş bir trilobit.
Ellsworth discovered fossil remains of ferns and petrified logs.
Ellsworth fosil kalıntıları ve taşlaşmış kütükler keşfetmişti.
It's an old fossil.
Bu eski bir fosil.
These are the fossil remains of a marine prehistoric creature found in this county, and which lived here millions of years ago when these mountain were underwater.
Tam da bu eyalette bulundu. Burdaki sıra dağların deniz altında kaldığı milyonlarca yıl önce yaşamış.
We burn fossil fuels, like coal and gas and petroleum putting more carbon dioxide into the atmosphere and thereby heating the Earth.
Kömür, benzin ve petrol gibi fosil yakıtları kullanarak atmosfere daha fazla karbondioksit salıyoruz ve bu Dünya'yı ısıtıyor.
One : much more efficient use of fossil fuels.
Bir : çok daha verimli fosil yakıt kullanımı.
I wonder how much I'll get for this New England fossil.
Acaba bu New England fosili kaç para eder?
I could hold this'til it turns into a fossil and I still wouldn't get used to it.
Onu bir fosile dönüşene kadar tutabilirim, ama gene de alışamam
It's a fossil.
Bu bir fosil.
A fragile fossil?
Kırılgan bir fosil olarak hem de?
How old is this fossil skull?
Bu kafatası ne kadar eski?
The doll was found beside the jawbone of a man and no trace of simian fossil has been found in this deposit.
Oyuncak bir adamın çenesinin yanında bulundu ve hiç bir maymun fosili bulunmadı orada.
- Ned, you old fossil.
- Ned, ihtiyar fosil.
Now look at the fossil.
Şu fosile bakın.
What is more incredible is the fossil beside it.
Yandaki fosil daha da inanılmaz.
Well, that's like a- - a fossil or something.
- eski bir iz ya da onun gibi bir şey
So now what does this old fossil want of me?
Şimdi bu yaşlı fosil ne istiyor benden?
Where did you dig up that old fossil?
Bu bunağı nereden buldun?
- Bloody old fossil.
Seni inatçı fosil!
These very similar cells come not from a fossil plant but from a living one, from this plant, which grows on another Welsh hillside.
Bu çok benzer hücreler bir bitki fosilinde değil, yaşayan bir bitkide başka bir Galler yamacında yaşayan bu bitkide bulunur.
We've virtually no fossil evidence to tell us where or when they developed.
Nerede ve ne zaman oluştuklarını gösterecek neredeyse hiçbir fosil kanıtı bulunmamaktadır.
The fossil evidence speaks to us unambiguously of creatures that were once present in enormous numbers and that have now vanished utterly.
Fosil kanıtlar herhangi bir şüpheye yer vermeyecek şekilde, bir zamanlar bol bulunan ve bugün soyu tükenmiş canlıları göstermekte.
We know from the fossil record that life originated soon after maybe around September 25, something like that probably in the ponds and oceans of the primitive Earth.
İlkel dünyamızda ilk yaşam fosil kayıtlarından öğrendiğimiz üzere, bundan hemen sonra göllerde ve okyanuslarda olmak üzere, 25 Eylül civarında ortaya çıktı.
... more extravagantly than any other community, but we also have the technological means and know-how to help free America from the grip of fossil fuels.
Hepsi kahpe. .. aynı zamanda teknolojik imkanlarımız ve bilgimiz var ve Amerika'yı fosil yakıt boyunduruğundan kurtarabiliriz.
I don't want to listen to you, you senile old fossil.
Seni dinlemek istemiyorum, bunak fosil!
So you have actually deigned to desert the world of the fossil for me?
Sırf beni görmek için fosillerinden ayrıldın, öyle mi?
You old fossil!
Sizi yaşlı fosiller.
It was great! Look, Ariel, a fossil!
Ariel, şuna bak.
Maybe they found a fossil, the remains of some animal buried in the ice,
Belki bir fosil buldular, Bazı hayvanların buza gömülmüş artıklarıdır.
Look at that fossil lt's stuck over there in the tar
Bak şu fosile... Katranın içinde kalmış...
- Bob Fossil.
- Bob Fosil. Hayatta olmaz!
Bollo under strict instructions - no Bob Fossil.
Bollo'nun kuralları kesindir. Bob Fosil giremez.
Listen, Fossil, I'll give you five seconds.
Bana bak, Fosil, sana beş saniye veriyorum.
Ethics give me right, I have dusted off the old fossil.
Ahlak bu hakkı tanır, o eski kafalının pestilini çıkarmıştım.